Kalemini satmayan, amigoluk yapmayan, köşesine sığmayan, iktidarların kimyasını sarsan bir gazeteci, bir yazar idi Uğur Mumcu.

Ve yazdıklarıyla yaşadı, yaşıyor ve de yaşayacak.

Ve sözleriyle anıldı, anılıyor ve de anılacak.

“Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi…

Bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi” demişti.

Elbette o, unutulmadı ve de unutulmayacak.

* * *

Ve o:

Yanar-döner kimlikler için, “Haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar. Güç merkezi değiştikçe döner, fırıldak olurlar” diyen...

Kişiliksiz kimlikler için, “Sürekli güçlünün yanında yer almak adamı yalaka, dalkavuk yapar. Çünkü güç dengeleri sürekli değişir” diyen...

“Baskıya boyun eğmeyen, yönetimlere maşalık etmeyen, içinde insanlık onurunu bir hazine gibi saklayandır, çağlarına ve toplumlarına yakışan” diyen...

“Unutmayalım ki cesur bir kez, korkak bin kez ölür. Önemli olan, insanın böyle bir toplumda ‘mezar taşı’ gibi susmamasıdır” diyen Mumcu unutulmadı ve de unutulmayacak.

* * *

Ve de o:

Tam 37 yıl önce, “Türk'ü Kürt'e, Kürt'ü Türk'e; Alevi'yi Sünni'ye, Sünni'yi Alevi'ye düşman eden bir siyaset izleniyor. Günümüzün uğursuz siyaseti ve kanlı stratejisi budur” sözleriyle, Türkiye'nin siyasal panoramasını çizen...

Bunun için, “Gelecek nesilleri değil, gelecek seçimleri düşünen politikacılarımız bu tablonun ressamlarıdır” diyen...

Ve “Ne zaman uygar olacağız bilir misiniz? Bir katil ya da kaçakçı ile bir aydın arasındaki farkı anladığımız gün!” diyen…

Ve de kendini aydın sanan aydınımsılara, siyasetçi sanan siyasetsizlere, “Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz” diye seslenen Mumcu unutulmadı ve de unutulmayacak.

* * *

Hukukta alınan yolu, “Türk vatandaşı; İsviçre hukukuna göre evlenen, Alman hukukuna göre yargılanan, İtalyan hukukuna göre cezalandırılan ve İslam hukukuna göre gömülen kişidir” sözleriyle, arabesk bir hukuk olarak ifade eden…

Darbelerle, muhtıralarla sık sık kesintiye uğrayan demokrasiyi, “Kusura bakılmasın, bizim demokrasimiz biraz pille çalışan radyolara benziyor” sözlerle tanımlayan…

“Biz unutkan bir ulusuz. Unutuyoruz olup bitenleri. Unutuyoruz oğulları-kızları ölen ana babaları, kanlı gözyaşlarıyla baş başa bırakıp gidiyoruz” diyen...

Ve “Susanlar da bu insanlık suçlarına katılmış olur. Bu masum insanlar, Yahudi de olur, Arap da, Hıristiyan da… Ölenlerde ırk ve din ayırımı yapılmaz. Ölen insandır” sözleriyle hümanist bir çağrı yapan…

Ve de “İnsanlara can güvenliği sağlayamamış bir düzene hukuk devleti denilemez” diyen Mumcu unutulmadı ve de unutulmayacak.

* * *

“Temelinde bağımsızlık harcı yatan Cumhuriyetimiz, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra emperyalistlerin ahtapot kollarına teslim edilmiştir. Öyle bir teslimiyettir ki, yer altı zenginliklerimiz çok uluslu şirketlerin emrindedir; petrol, maden ve yabancı sermaye yasaları yabancı uzmanlarca hazırlanmıştır; ülke topraklarının bir bölümü üs adı altında başka devletin genelkurmayına armağan edilmiştir; ordumuzun silahları, araç ve gereçleri okyanus ötesi ülkelerin buyruklarına bağlanmıştır” diyen...

Ve “Bu ülkenin hiçbir zaman ‘C’ planı olmadı. Bu ülkede daima A.B.D planları devreye sokuldu” diyerek Amerika’ya teslimiyetçiliği anlatan…

Ve de şiirlerinde, müziğinde, filmlerinde insan haklarını, demokrasiyi, bağımsızlığı ilmik ilmik ören Nazım, Sabahattin Ali, Ahmet Arif, Yılmaz Güney ve Ruhi Su gibiler için, “Kimi ölüler bize ne kadar yakın, ama yaşayanların birçoğu ne kadar da ölü!” diyen Mumcu unutulmadı ve de unutulmayacak.

* * *

Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 günü Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konulan bomba ile yaşamını yitirmişti.

Cenaze törenine, “Mollalar İran'a” sloganı damga vurmuş, İslami bir operasyon olduğu vurgulanmış, Türkiye siyaseti buna inandırılmış, fatura Amerika’nın baş düşmanı İran’a kesilmişti.

Oysaki Mumcu'nu oğlu ve de Birgün, Radikal, Cumhuriyet gazetelerinde köşe yazarlığı yapmış olan Özgür Mumcu, T24 internet haber kanalındaki bir söyleşide:

“Bu cinayeti kontrgerillanın işlediğini duysam şaşırmam. PKK'nın yaptığını duysam yine şaşırmam. Ama ben bu cinayetin bir İslamcı operasyonu olduğuna inanmıyorum. İslamcıların bunu yapması için bir sebep olduğuna inanmıyorum” demişti.

Ve de bu sözlerle, Mumcu'nun yazılarında özellikle işlenen CİA-MOSSAD-Barzani işbirliği ile bölgemizdeki Amerikan projelerinin, devlet içindeki derin yapılanmaların, karanlık ilişkilerin, uyuşturucu çetelerinin gözden kaçırılmasına işaret edilmişti.

Ama o, verdiği bu kavganın bedelini hayatıyla ödemişti.

Ve de o, bu ülkede bu halkın vicdanı olmuştu.

İşte bu “Kalpaksız Kuvvayı Milliyeci” unutulmadı ve de unutulmayacak…