(1998 Yılında yazmış olduğum bir yazı. Aradan geçen koskoca 16 yılda nelerin değişip nelerin değişmediğini sizlerin takdirine bırakıyorum…) 15.06.1998
ATV’ de Savaş Ay’ın yönettiği, “ A Takımı”nı seyrediyorum. “ İl, İl Türkiye” ismiyle yaptığı programında geçmişte hangi ilere gittiğini bir bir gösterdiler.
Hangi illere gitmemiş ki, Doğuya, Güneydoğuya, İstanbul’a çok uzak yerlere bile gitmiş ve programlar yapmış ama bunların içinde ÇORUM YOK!
Düşündüm, neden çok tabii, ama üzüldüm doğrusu ya. Birçok sebepler de vardır ama ana sebep, İstanbul’dan Çorum’a karayolu ile 8 saatten önce gelinmeyişidir.
Ama uçakla Van’a, Gaziantep’e 1.5 saatte gidiliyor. Sebep Çorum’da yılan hikâyesine dönmüş ve devletin kaplumbağa hızıyla yaptırdığı havaalanıydı. Bu havaalanı inşaatı daha 2-3 yıla bitmez. Siyasilerimiz Merzifon havalanının sivil trafiğe açmamın bir çaresini aramalılar diye düşünüyorum.
Kara yollarımızın, onu işleten Karayolları bölge müdürlüklerimizin hali perişan. Malum en güzel örnek, bir hafta yağmur yağdı diye Türkiye’deki yollar köstebek yuvasına döndü.
Hele bizim Çevreyolu, Özel Hastane ile Çevreyolunun oradaki göbekte yolun bozukluğundan dolayı nerede ise yüklü kamyonlar ve ufak arabalar stop edecek, bir yerleri kırılacak. Burası 10-15 gündür perişan bizim karayolları bakım evimiz yok mu, varsa nerede?
Geçenlerde Ankara’ya giderken Ankara’nın çift yol olan kısımlarında bilhassa Elmadağ kısmında vaktiyle refüje iğdeler dikilmiş kim dikti ise Allah razı olsun. Ne güzel olmuş, nasıl büyümüşler, 2-3 hafta sonra mis gibi kokmaya başlarlar.
Ben, 1981-1982 yıllarında Samsun Karayolları Bölge Müdürlüğüne müracaat ettim, Samsun Çorum karayolunu ağaçlandırmak için. O zaman Samsun’da oturuyordum. Bölge Müdürlüğüne dilekçeyi verdiğimde adamların bakışları bir tuhaftı. Herhalde ben ayrılınca da bu adam kafayı üşütmüş diye düşünmüşlerdir.
Ben de biliyordum bizim meşhur bürokrasinin bunu yaptırmayacağını, benim derdim devlete, günaydın demekti ama devlet öyle bir uykuya dalmış ki uyandırmak için dilekçe değil üç gün üç gece davul çalsan evvelallah kılı kıpırdamaz.
Şimdi diyorum ki Karayollarını ağaçlandırmalıyız, iğde dikmeliyiz, akasya dikmeliyiz, hatta meşe dikmeliyiz.
Sayın Yaşar Topçu bu işi başarırsanız bu milletin bu günkü çocukları (tabii Allah gecinden versin ) hakkın rahmetine kavuştuğunuzda her zaman rahmetle anacaklardır.
Hava meydanları, hızlı tren ihmal edilmiş ve karayollarındaki bu günkü duruma gelinmiştir. Günde ortalama 10-15 ölü bir o kadar sakat kalan insan ve yılda trilyonlarca maddi zarar…
Saatte 200 km hız yapan trenler varmış yolları çift şerit hale getirip bunları da dolmuş gibi çalıştıracaksınız. Hiçbir yerde durmayacak. Ankara’dan kalkacak doğru İstanbul’a, Konya’dan kalkacak ve sadece Ankara’da duracak 10 dakika hatta o da hiç durmadan İstanbul’a direkt gidecek. Bu yolculuklarda vakti alan duruş ve kalkışlar sanıyorum.
Üç tarafı denizlerle çevrili yurdumuzda deniz yolları da çok ihmal edilmiştir. Okuduklarımıza göre saatte 100 km hız yapan küçük gemiler varmış, bunlar da bilhassa Karadeniz’ den hiç durmadan İstanbul’a gitmeli diyorum.
Örneğin, Rize’den kalkan, Trabzon’dan kalkan ve Samsun’dan kalkan bir gemi hiçbir yere uğramadan doğrudan gitmeli. Otobüsten çok önce varacaktır böylece.
Olmaz demeyin, Sayın Bakan, olmaz demek en kolay yol. Olmasını düşünelim, üzerinde lütfen ısrarla duralım.
Sayın Necdet Menzir’in de çalışmaları var sanıyorum, onunla da konuşunuz, en kısa zamanda ilk adımın atılması ümidiyle.
Saygı ve sevgilerimle.