Boynunu büker, baba şefkati ile yüzüme bakar, beddua etmez, ıslah et diye dua ederdi. Bu hal uzun zaman böyle devam etti. Bir gece aşırı derecede içki içmiş, perişan bir halde idim. Babacığım gecenin yarısı olmuş, yatmamış beni bekliyordu. Beni içeri aldı. Oğlum artık dayanamıyorum, elalemden ve ulu Allah’tan böyle oğlum olduğu için utanıyorum. Yeter bırak bu müskiri (sarhoşluk veren) pisliği diye bağırdı. Ben de öfkeme hakim olamadım. Sus diye babamı şiddetle dövmeye başladım. Vallahi rabbim senden intikamımı alacaktır deyip.. Recep ayı idi. Oruca başladı. Yedi gün oruç tuttu ve sonra bir deveye binip Kabeyi ziyarete gitti. Kabenin örtüsüne yapışıp bana beddua etmiş. Yarab babasını dövenin elini kurut, bir tarafı tutmasın demiş. O anda ben de felç oldum. Sağ tarafım tutmaz oldu. İşte ya emirel müminin ben lanetli bir kişiyim. Onun için rabbime yalvarmam bundandır, diye anlattı.

Hz. Ali RA. Babana sonra ne oldu, diye sordu adama. Ey Allah’ın Aslanı, ben islal oldum. İçkiye kumara zinaya varamaz oldum. Her kötülük beni bıraktı. Kötülükleri yapamaz oldum. Islah olup iyiliğe yöneldim. Babamdan af dileyip gönlünü almaya çalıştım. Babamın kalbini yumuşattım. İyileşip tekrar eski halime kavuşmam için aynı yerde Kabede bana dua etmesi için onu ikna ettim. Recep ayında oruç tuttuk, tevbeler, zikirler, istiğfarlar ettik, develere bindik, Kabeye yöneldik. Irak vadisi denen yere geldik. Bir ağacın altından geçiyorken, ağacın dallarına konan kuşlar pır diye uçtular. Babamın devesi ürktü, babam deveden yere düştü ve yere çarpmanın etkisiyle yaşlı insan oracıkta ruhunu teslim etti. Rahmeti rahmana kavuştu. Ben ise böylece yıllardır sürünüyorum. Gitmediğim tabib, yapmadığım ilaç kalmadı. Hiç birinden bir faide olmadı dedi. Hz. Ali Kerremellahü veche, R.A. o felçli kişiye, Allah dermansız dert yaratmamış. Dermanı dertten binlerce sene önce yaratmıştır. Fakat sebebini bulmalı, sebebine sarılmalı. Sen bedduaların en ağırına uğramışsın. Size R.SAV.den öğrendiğim müminlerin gam ve kederden kurtulmasına vesile olan bir duayı öğreteyim buyurdu ve şu duayı okudu.

Önce Arapça’sı:

-Kulillahümme inni eselüke ya alimel hafiyyeti ya menisselaü bi kudretitü mebniyyetün.

-Ya menilardu. Biızzetitü medhıyyetün.

-Ya menişşemsü velkameru binüy celalihi.

-Müşrikatün ve müdietün vela mukbilen ala küli nefsin, müminetin. Zekiyyetin veya müskinü. Ruğbel harfiyn ve ehlittekıyyeti.

Yamenhavarcülhalkı ındehü mugdiyetün.

-Ya men neciyye yüsüfe min rıkkılübüdiyyeti.

-Ya men leyse lehü bevvabün yünadi-vela sahibün.

Yuğşi-vela vezirun yugti vela gayrühü rabbün.

Yüdü vela yezdarun ala karetül hava ici

İlla keremen, vucüden ve sallellahü ala Muhammedin vealihi ve ağtıni su ali inneke ala külli şeyin kadiyn.

Ek:

Allahümme Yarabbi ehfeznü minkülli gammin ve hemmin ve elemin ve kederin ve errazın ve esgamin ve hasedin ve resedin ve nazarın ve min külli belaiddünya ve lahireti bi hürmeti Muhammedin emin. SAV.

-Allahümme bariklena firecobe ve şağbane ve belliğna şehre Ramazane.

Türkçe anlamı:

-Ey kainatın sahibi ve maliki olan ulu Allahım. Senden yalvararak diliyorum ki:

Ey gizliyi bilen, ey semayı kudreti ile bina eden, ey yeri izzeti ile döşeyen, ona herşeyi yetiştirme kabiliyetini veren, ey celalinin nuru ile güneşi ısıtıcı, ayı parlak kılan, ey inanmış, Allah’a yönelmiş olan her temiz nefise teveccüh eden, yönelen, ey korkuları giderip sükuna erdiren, ey yarattıklarının ihtiyaçlarını bilen ve onları gideren, her dilek sahibinin arzusunu aracısız ihsanen veren, ey Yusuf’u kölelikten kurtarıp onu Mısır’a Sultan eden, ey dertleri bizzat dinleyen, aracısız duyan, veziri kiziri vekili olmayan, ibadetleri direkt kendine yapılan ve nimetini mükafatını veren ulu Allahım. Ey dilek ve ihtiyaç sahiplerinin çokluğundan, istedikçe istenmesinden memnun olan, verdikçe veren, hiç kimseden birşey istemeyen Allahım. Ey cömertliğine, keremine hudut olmayan onsuz rahmet ve mağrifet sahibi olan ulu yaratan. Hz. Muhammet SAV.e olan Aline evladına ehli beytine ashabına ensar ve muhacirine selatü selam olsun.

Duamızı kabul buyur, isteğimizi ver, çünkü sen kadiri mutlaksın, herşeye kadirsin.

Yarabbi, bizi Recebi mübarek kıl. Şaban’a ve Ramazanı şerif ayına ulaştır.

İşte bu duayı Hz. Ali RA. okuyor ve felçli kişiye de bunu öğretiyor. Böylece Hz. Ali efendimizin ağzı ile yapılan bir dua müstecap oluyor. Ulu Allah o kulunu affediyor ve ona şifa veriyor.

Zaten bedduasına uğradığı babası vefatından önce oğlunu bağışlamış. Oğlunu hastalığının şifa bulması için dua etmek üzere Recep ayının içinde Kabeye giderken yolda vefat etmişti.

Şimdi, demek oluyor ki, Recep ayında oruçlu bir ağızla yapılan hayır duaları ulu Allah kabul ediyor. Aslında alimler bu ayların değerini anlatmak için yukarıda anlatılan bu olayı bizlere haber vermişler ve Abdulkadiri Geylani hazretleri de kitabına almıştır.

Yine üç aylarla ilgili olarak Recep; her türlü hazırlığı yapılıp ekme ayı, Şaban; sulama, bakma, yetiştirme ayı. Ramazan-ı şerif ise hasat toplama ayı diye nitelendirmişlerdir. Eğer bu üç ayı iyi değerlendirirsek zamanını zayi etmezsek büyük ecir ve mükafatlara ulaşırız. Yoksa normal alışılmış hayatımıza devam eder, bu aylarda bir artı yapmazsak kârdan zarar etmiş oluruz. Çünkü bir dahaki senenin üç aylarına ereceğimiz belli değildir.

Konuyu özetlersek; ömrümüzün en kıymetli vakitleri, dünya ve ahiret için çalışarak geçirdiğimiz zamanlarımızdır. Rabbimiz bizi tabi tuttuğu bu çetin dünya imtihanında nefis ve şeytanın tuzaklarına karşı bizleri korumak için ihsan ettiği mukaddes zamanlar olan üç ayları boş geçirmemeli, dinimizi diyanetimizi güçlendirmeli, ahlakımızı güzelleştirip yüceltmeli, vatanımız, milletimiz ve devletimizin mutluluğu için çok çok çalışmalıyız.

Ramazan ayı kesinlikle oruçlu olunacaktır. Recep ve Şaban ayında egzersiz yaparak, oruç tutarak kendimizi Ramazana hazırlamalıyız. Çoluk çocuğumuza bu ibadetleri, örfleri öğretmeli, ölünün ve dirinin unutmamasını eylemlerimizle göstermeliyiz. Çünkü dünyada hiç kimse baki değildir. Bugün sertaç (baştacı) olanlar yarın muhtaç olacaklardır. Biz kendimizi düşünmezsek hiç kimse bizi düşünmez. Maliyeci bizi denetlemeden, biz hesabımızı denetlemeliyiz. “Hasibü kable en tuhasebü” Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz. Çeşme akarken suyunuzu doldurunuz. Ay ışıkken yolunuzu alınız. Bütün bunlar görene, görüp onu bilene, kıymetini bilmeyen, görmeyenle farkın ne?