Anlattığım olaylar 1970 yılının Ocak ve Şubat aylarında yaşanmış olaylardır. Yani PVC (Plastik Kökenli) borular yaygınlaşmamış, onların yerine Türkiye'de kurşun, pik gibi borular kullanılıyor. Eski su tesisatlarında kullanılan, Çorum yöresinde pöhrenk denilen hamamlara taşınılan sularda kullanılan pişmiş topraktan yapılan borular da ayrı bir seçenek.

İngilizler bu türevi çok geliştirmişler, Türkiye'de pis su borusu olarak kullanılan pik borulara benzer çeşitli çaplarda toprak hammaddeli borular yapıyorlardı.

Modern makineler ile, otomatik üretim yapan bu tesisler, Avanos'ta günümüzde de kullanılan fırınlardan daha hacimli gelişmiş şekliyle kömürle pişirim yapıyorlardı. Sekiz saat süren pişirme süresinin bitmesine doksan dakika kala kömürle birlikte yoğun bir şekilde su içerisinde eritilmiş tuzu püskürtüyorlar, yüzeyde taba rengi sır elde ediyorlardı. Bunun benzerine eski çömleklerin ve küplerin iç ve ağız kısmında rastlarız. Hasan Saraçoğlu, küpçülük yaptığı için, taba rengini tuzla; yeşil renkli sırı da demir tufalı ile elde ettiklerini söyledi. Söyledi de sonuç alınamayacak bir şey de tartışmaya açılmış oldu.

olayla Avanos'ta küp yapımında benzerlik var, ama Hoffman fırında pişirme şekli çok farklı. Sırlanacak malzeme birbirine dokunmamalı, ayrıca pişme ortamının tozlu olmaması gerekir. Hoffman fırının içinde pişen kiremidin üzerine kömür, kül halinde dökülür; ayrı kiremitler birbirine yapışık istif edilir.

Rahmetli Halit Hamoğlu, Çorum'da sezon açılır açılmaz tuzla karışık kömürle pişirim yapmayı denedi. Sırlama gibi bir sonuç alamadı ama üretimde farklı renkler elde etti.

Renk olayındaki değişime bakalım:

Çorum toprağında kırmızı renk elde etmek için yeterli oranda demiroksit var. Ama kireçtaşı, yani Kalsiyum Karbonat (CaCO3) da var. CaCO3 700 dereceden sonra CaO'ya dönüşüyor. Yani sönmemiş kireç oluyor. Onun rengi de maalesef beyaz. Beyazlığa neden olan durum budur. Ama devreye tuz girdiği zaman kireç oluşmuyor. Sodyum silikat Na2SiO3 oluşuyor.

"Ne kadar çok demiroksit, o kadar kalite" gibi bir durum yok. Bilakis demir oksit normalin üzerinde olduğu zaman üretilen tuğla-kiremit gevrek veya kırılgan olur. Rengin kırmızılıkla alakası yok. Fakat beyazlığı oluşturan kireç faktörü ortadan kalktığı için renkte düzelme oluyor. Ayrıca sodyum silikat sönmemiş kireç gibi uyanma yapmadığından esnaf tabiri ile "taş atma" olmuyor. Ama bu kısa vadeli iyilik uzun ömürlü olmuyor. Çünkü sodyum silikatın tabiat şartlarına dayanıklılığı zayıf.

Fazla teknik terimlerle dolu bir yazı oldu ama işin içerisinde olanların kafa karışıklığını çözmenin başka yolu yok.

Tamamen farklı niyetle yapılan girişim, beklenen sonucu vermiyor ama kimya kuralları bildiğini okuyor. Diğer taraftan meslektaşlarımız da bildiğini okumaya devam ediyor.

Asında aralarında ciddi bir geçimsizlik olduğu açık, ama farkında olmadıklarından 50 yıldır aynı minval üzere gidip geliyorlar.

Allah Rahmet eylesin, Halit Hamoğlu bu sanayi dalına önemli damgalar vurmuş, hem kardeşimle benim, hem de Hasan Saraçoğlu'nun hatta, dolaylı olarak birçok insanın esnaflıktan sanayiciliğe adım atmasını sağlamıştır.

Bu da hem bazı teknolojik incelikleri ortaya koyan ve minnettarlığımızı açıklayan bir yazı oldu.

Bu haftaki yazım aynı zamanda İstanbul'un Fethinin 567'inci yıldönümüne denk geldi. Bu vesile Hz. Peygamber Efendimizin müjdesine mazhar olan, çağ kapatıp çağ açan Fatih Sultan Mehmet Han ile aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet ve minnetle yad ediyorum.

En güzel günler sizlerin olsun.