Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül; “Ne Mutlu Türküm Diyene sözünü, her yere yazıp ilkelleştirdik” diyor.

Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan; “Değişmez maddeler, geçiş sürecinde olur. Artık bunlara ihtiyaç kalmadı…” diyor.

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Sayın Bülent Arınç; “Şartlar yeni oluştu… Artık Cumhuriyet dışında her şey değişebilir/değiştirebiliriz…” diyor.

AKP Milletvekili ve Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Sayın Burhan Kuzu; “Değişmez/değiştirilemez maddelerin yorumu son derece rahatsız edici… Neden değişmesin ya da değiştirilemesin ki…” diyor.

AKP Grup Başkanvekili Sayın Ayşenur Bahçekapılı da; “Türklüğü bitireceğiz… Anayasamızdaki Türklük tanımını kaldırıp, demokratikleşeceğiz…” diyor.

Toplayın bunları alt alta; söylenmek istenen şey şudur..

“Ülkemizdeki diğer etnik unsurlar, ‘Türk’ sözcüğünün öne çıkmasından rahatsız oluyor. O nedenle Türklük kavramını kaldırıp, ‘Türkiyelilik’ ya da ‘Anadolululuk’ gibi bir kavram geliştireceğiz.”

Yani?

“Yani Türklüğü bitireceğiz…”

Ne diyeceğiz?

“Türkiyeli” diyeceğiz, “Anadolulu” diyeceğiz, ya da başka bir şey. Ama “Türk” demeyeceğiz.

Hedef bu.

Şimdi bu hedefe nasıl ulaşılacak; kapalı kapılar ardında onun hesapları, onun hazırlıkları yapılıyor.

AKP’li üst düzey siyasiler, “Türk” gibi “Türklük” gibi kavramları kullanmaktan, onun için özenle kaçınıyor.

Onun için Ant İçme Törenleri okullarımızdan kaldırılmak ya da ant metni onun için değiştirilmek isteniyor.

Onun için Anayasa’dan, Türklük ve Türklüğü çağrıştıran her bir şey, çıkarılmak isteniyor.

*   *   *

Peki bütün bunlar gerçekleştirilebilirse, “ne olacağı” sanılıyor?

Onu da hemen söyleyelim; ülkemizdeki diğer etnik unsurların gazlarının alınabileceği, ayrılıkçı tavır ve isteklerin sonlandırılabileceği sanılıyor.

Türklük kavramı yok edilirse; bundan böyle Kürt’ün de kendisine ‘Kürt’ demeyeceği, hak hukuk beklentisi içersine girmeyeceği… sanılıyor.

Evet, sanılıyor.

Öyle sanıyorlar ya da öyle sanmak istiyorlar.

“Sanmak” isteyenler, öyle sanmak istiyorlar da; acaba, sandıkları gibi mi olur (olacak)?

Zurnanın zırt dediği yer de burası işte.

*   *   *

Gelin şimdi, tarihimizin derinliklerine doğru şöyle bir yolculuk yapalım.

Ardımızda bıraktığımız bir Osmanlı deneyimi var;

Osmanlı da aynı mantıkla, “Türklüğü yok sayıp, aşağılamış; ‘ben Türk değil, Osmanlıyım…’ demişti. Ama olmadı.

Bu konuya ilişkin herkese, Şevket Süreyya Aydemir’in “Suyu Arayan Adam” adlı kitabını okumalarını öneririm.

Rahmetli Aydemir’in, kendi yaşamından da kesitler vererek, o günün koşullarını anlattığı anılar kitabının 55 ve 56. sayfalarında bakın ne diyor.

“…Biz Türkoğlu Türk’tük. Türk olduğumuzu da iyi bilirdik. Ama kendimize ‘Türk’ diyemezdik. Çünkü Osmanlı zihniyetine göre Türk sözü; birçok ırkları ve kavimleri birleştiren bir imparatorlukta, bir kavmin diğerleri üstünde tahakkümünü hatırlatır ve onları gücendirir(di).

Osmanlı için böyleydi ama bu imparatorlukta yaşayan diğer ırkların, diğer milletlerin hepsi, KENDİLERİNİ, KENDİ ULUSLARININ ADIYLA TANIR/TANITIR VE ÖYLE ANARDI..

Benim okuduğum asker mektebinde, Yemen’den, Kürdistan’dan ve sarayla hısım akraba ilişkisi içersinde olan Çerkez köylerinden getirilen imtiyazlı çocukların tümü, kendi milliyetleriyle övünürler, bize de yukarıdan bakarlardı.

Fakat biz Türkler, kendimizi anlatmak için, ‘ırk hüviyetimizi’ hiçbir zaman dillendiremezdik. Irkımızı bilmez, bilsek de inkâr ederdik. “Biz Osmanlıyız” der geçiştirirdik. Hatta dillimizin adı bile Türkçe değil, Osmanlıcaydı… Tarihimiz de Osmanlıydı. Osmanlı öncesi tarihimizi bilmez, bilmezden gelirdik.

Reddedilen, inkâr edilen ‘Türk’ adına hiçbir kimsenin sahip çıkmaması için, acımazsızca alınmış önlemler vardı.

Genel kanıya göre Türk; kaba saba, görgüsüz, pis ve yeteneksiz bir yaratıktı…”

*   *   *

Şevket Süreyya Aydemir’in bu satırlarını, sözü şuraya getirmek için alıntıladım.

Osmanlı aynı yolu, aynı yöntemi denedi, sonu hüsran oldu. Bölünüp, parçalanıp, yok oldu.

Atatürk olmasaydı eğer; Osmanlı, elinde kalan İstanbul’la (onu da bırakırlar mıydı, o da ayrı bir konu) Vatikan benzeri bir devletçik olarak kalacaktı.

*   *   *

Kendisini Osmanlı saplantısından bir türlü kurtaramayan AKP zihniyeti de aynı mantıkla, Türklüğü bitirip, yok etmek istiyor.

Niye?

Kürtler, Zazalar, Araplar, Lazlar, Çerkezler, Abazalar, Ermeniler, Rumlar… inciniyor, rahatsız oluyor diye…

Siz şimdi Türklüğü yok edince; örneğin, Kürt’ün kendisine Kürt demeyeceğini mi sanıyorsunuz?

Ya da Zaza’nın, Arap’ın, Çerkez’in, Ermeni’nin; “Biz Türkiyeliyiz” diyeceklerini mi sanıyorsunuz?

Hiç kusura bakmayın, çok safsınız, çoookk…

Hem de saftiriklik derecesinde…