Aydın olmak zordur bu ülkede. Aydın olmak için bedel ödemek gerekir. Aydın olmak için cezaevini yaşamak, hapis yatmak gerekir bu ülkede. Ya da bir kurşuna hedef olmak... Çünkü onlar; bu toplumun gözü, kulağı, konuşan dili, halkın yükselen sesidir. Çünkü aydın, "herkes gibi herkesin baktığı yere değil, bakılan yerin arkasına da bakandır" demiş bir bilge.
* * *
Evet, bu ülkede bedel ödemektir aydın olmak...
-Nazım 12 yıl hapis yatarak ödemiştir aydın olmanın, şair olmanın bedelini.
-Necip Fazıl 10,5 yıl, Kemal Tahir 12 yıl, Orhan Kemal 5 yıl hapis yatarak ödemiştir yazar olmanın, şair olmanın bedelini.
-Hemşerimiz İskilipli İsmail Beşikçi 17 yıl yatarak ve de halen mahkeme salonlarını mekân yaparak ödemiştir, bir düşünür olmanın bedelini.
Zaten ünlü yazarımız Orhan Kemal, "Hapishaneler, biz yazarları yetiştiren üniversitelerdir" demişti.
-"Dışarda deli dalgalar/Gelip duvarları yalar" diye başlayan şiiriyle Sinop cezaevini anlatan Sabahattin Ali, "Kutsal İsyan" ve "Kutsal Barış"ın yazan Hasan İzzetin Dinamo cezaevlerinin soğuk duvarları arasında ödediler, aydın olmanın bedelini.
-Ahmet Arif, Nihal Atsız, Çetin Altan, Erdal Öz, Sabiha Sertel, Zekeriya Sertel, Enver Gökçe, Atilla İlhan, Arif Damar, "Hababam Sınıfı"nın yazarı Rifat İlgaz, Aziz Nesin, Mümtaz Soysal, İlhan Selçuk, Nevzat Çelik cezaevi duvarlarıyla tanışarak ödediler şair olmanın, yazar olmanın bedelini.
-Ve her biri başucu kitabı olan 57 kitabın yazarı Yalçın Küçük 70'li yıllarda 5,5 yıl, Ergenekon davasından 4 yıl yatarak ödemiştir, aydın olmanın bedelini.
Ve Nedim Şener ve Ahmet Şık, cezaevlerinin soğuk duvarlarına bakarak ödediler aydın olmanın ve yazmanın bedelini.
Ve daha niceleri...
Evet, bu liste saymakla bitmez bu ülkede.
Yani zordur bu ülkede aydın olmak, yazar olmak, şair olmak...
Zordur bu ülkede düşünen, irdeleyen, sorgulayan bir beyine sahip olmak...
* * *
İşte, 70'li, 80'Ii, 90'lı yıllarda bedelini hayatlarıyla ödeyenlerin bir bölümü...
Milliyet Gazetesi Başyazarı Abdi İpekçi, TRT programcısı Ümit Kaftancıoğlu, DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler, Yazar Turan Dursun, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve yazarı Çetin Emeç, Araştırmacı-gazeteci Uğur Mumcu hayatlarıyla ödediler aydın olmanın ve de aydınlatmanın bedelini.
Hacettepe Üniversitesinden Doç. Dr. Bedrettin Cömert, İTÜ'den Ord. Prof. Dr. Bedri Karafakioğlu, İstanbul Üniversitesinden Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil, CHP Milletvekili ve ADD kurucusu Prof. Dr. Muammer Aksoy, Tarihçi-yazar Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu hayatlarıyla ödediler bir düşünür olmanın, yazmanın bedelini.
Uzundur bu liste. Yani aydın olmak zordur bu ülkede.
* * *
İşte bu aydınlardan biri de Prof. Dr. Bahriye Üçok'tur.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nin ilk kadın öğretim üyesidir. Tarihçi ve siyaset bilimcidir. Aynı zamanda Devlet konservatuarı Opera bölümünü de bitirmiştir.
1983-1987 arasında Ordu Milletvekilidir. Halkçı Parti'de, SHP'de ve CHP'de siyaset yapmıştır.
Cumhuriyet Gazetesi yazarı da olan Bahriye Üçok, laiklik konusunda hassasiyeti yüksek Kemalist bir aydındır. İşte bu özelliği hayatına mal olmuştur.
1919-Trabzon doğumlu olup 6 Ekim 1990 günü hayatı sona ermiştir.
6 Ekim 1990 günü Ankara'nın Çankaya ilçesindeki evine özel bir kargo ile bir paket gelmiştir. Bombalı bir pakettir. Paketi teslim alır, kapının önünde açarken bomba patlar. Ağır yaralanır, iki kolu ve bir bacağı kopar.
Hacettepe Tıp Fakültesi Acil Servisi'ne kaldırılsa da kurtarılamaz ve aynı gün hayatını kaybeder.
* * *
Bugün tam 24 yıl geçmiştir aradan. Ama unutulmamıştır. Ve bugün kitaplarıyla yaşamaktadır Bahriye Üçok.
"İslam'dan Dönenler", "Yalancı Peygamberler", "İslam Devletlerinde Kadın Hükümdarlar" kitaplarıyla yaşamaktadır Bahriye Üçok.
Ölümünden sonra adı verilmiştir İzmir'de bir meydana, bir bulvara, bir mahalleye; Artvin'de, Edirne'de, Ankara'da birer caddeye. Çankaya'da bir parka verilmiştir adı.
Ve de heykeli dikilmiştir Ankara'da De Gaulle caddesinin girişine.
İşte Türkiye'de aydın olmak budur. Yani zor iştir aydın olmak bu ülkede.
Herhalde Napolyon bunun için söylemiş olsa gerek, aşağıdaki sözü:
"Aydınlar, çağlarını aydınlatmak için yanmaya mahkûm göktaşlarıdır"