Son günlerin iki flaş konusu oldu. Biri "Eyalet Sistemi" diğeri "Akil İnsanlar". Konumuz "Eyalet Sistemi" yani Türkiye'nin eyaletlere bölüneceği konusu...

Konu, Başbakan Erdoğan'ın bir TV Kanalında dillendirmesiyle güncelleşti. Aslında daha önce de dillendirilmişti. ABD tarafından 12 Eylül darbesiyle Kenan Evren'e önerilmişti. Turgut Özal tarafından da "Eyalet ve Federasyon tartışılmalı" denmişti.

Konunun bugünkü hassasiyeti ise, "Kürt Sorunu"nun yüksek ölçüde gündeme gelmesiyle daha bir önem kazanmasıdır.

Diğer bir önemli yanı ise, "Osmanlı'da da eyaletler var idi" denilerek cumhuriyet'ten Osmanlı'ya bir evrilme yani bir geriye dönüş kuşkusudur.

Kürt sorunu konusunda muhalefetle yeterli bir işbirliğinin yapılamaması, cumhuriyet değerlerinin tahrip ediliyor algısı, doğal olarak bu kuşkuyu artırmış durumdadır.

Çünkü gündeme düşen bu konular, siyasette ve de toplumda önemli ölçüde bir mutabakat gerektirir. Aksi durum, büyük bir siyasal yarılmanın nedeni olacaktır. Nitekim siyasal görüntü böyledir.

Bugün, sivil anayasa konusunda bile anlaşamayan bir siyasal iklim vardır. Eyalet sistemi gibi ülkenin siyasal yapısını değiştirecek bir konuda, mutabakat sağlama olasılığı yok gibidir.

Sonuçta eyalet, "federe devlet" sisteminin alt yapısıdır. Bu da "üniter" devlet yapısını tartışılır yapacaktır. Söylemler bile, bugün için çok tehlikeli bir durumun işareti gibidir.

Peki, nedir eyalet sistemi?

Siyaset bilimcisi değiliz ama dünyadaki örneklerine baktığımızda, merkezi yönetimin yarı siyasal bölgelere paylaştırılmasıdır diyebiliriz.

Eyalet bölgeleri ise coğrafi özelliklere, etnik eğilimlere, kültürel dokulara, dil, din ve tarihsel özelliklere göre oluşmaktadır.

Eyalet sisteminde, merkezi devlete tabi olunmakla birlikte kendi iç yönetiminde özerk, yarı siyasal bir yapı vardır. Daha sistematik yapıya dönüştürülmüş yapısı ise "federe devlet" sistemidir.

Federe devlet ise, bir ölçüde gönüllü birliğin ya da tarihsel ve sosyolojik şartların zorlaması ile oluşmuş bir devlet yapısıdır. Ama gönüllü de olsa çözülme ve ayrılma riskini içinde taşır.

Elbette günümüz dünyasında bütün kimlikler uyandırılmıştır. Uyandırılmış etnik ve inanç kimlikleri, bir ülkeyi yeni bir çözüm bulmaya, yeni bir siyasal yapılanmaya zorlamaktadır. Ya da emperyal politikalar bu oluşumu özellikle kaşımaktadır.

Ama toplumun siyasal, kültürel ve tüm sosyolojik dinamikleri güçlü ve yeterli değilse eyalet sistemi, çözülmeyi ve ayrılmayı tahrik edecektir.

En azından Türkiye'nin içinde bulunduğu bu coğrafya, bölgedeki emperyal politikalar, böyle bir tehlikeyi görünür kılmaktadır.

Çünkü eyaletler bir iklim bölgesi değildir. Ve biz ne dersek diyelim, bugün için Türkiye'de eyalet oluşumuna damgasını vuracak olgu etnik kimliktir.

Nitekim eyalet sisteminin konuşulur oluşu, "Kürt Sorunu"nun çözümü ile eş zamanlı olarak gündeme düşmüştür.

Kaldı ki bu süreçte eyalet sisteminin dillendirilmesi, "Kürt Sorunu"nun çözümünü de "şaibeli" hale getirecektir.

Çünkü bölgedeki oluşumlarda, dört ülkeye paylaştırılmış olan Kürt nüfuslu coğrafyanın, birleştirilerek yeni bir oluşumun ayak sesleri duyulur olmuştur.

Ve de bu oluşumda, belirleyici insiyatif ABD ve Küresel güçler olmuştur.

Sonuçta, böyle bir milli sorunda muhalefetin ve toplumun kuşkusu haklıdır.

 Çünkü ülke siyasetini temelinden sarsma olasılığı olan bu konular, yol yapmak, köprü yapmak gibi değildir.

Milli bir mutabakat sağlanmadan atılacak bu adımlar, ülkeyi parçalanma sürecine taşıyacaktır.

Tüm bu gelişmelerde iktidarın "güç bende" tavrı, devlet sorumluluğu ile bağdaşmayan bir tavırdır.

Unutulmamalıdır ki, iktidarın bugünkü sayısal ve siyasal gücü, büyük ölçüde bölgedeki konjonktürden beslenmektedir.

Ayrıca muhalefetin Türkiye'deki sosyolojik değişimleri okuyamaması, soğuk savaş döneminin siyasal duruşlarıyla siyaset yapar oluşu da iktidarın bu duruşunu besler olmuştur.

Ve de iktidar unutmamalıdır ki, emperyalizmin bölgedeki siyasal programı değiştiğinde, yani bölgedeki konjonktür değiştiğinde bu gücünü kaybedecektir.

İşte bu nedenlerle, muhalefetin ve toplumun endişesi paylaşılmalıdır. "Eyalet Sistemi" hatta "Başkanlık Sistemi" gündemden çıkarılmalıdır.

Yine son günlerin gündeme düşen ikinci bir konusu "akil insanlar" demiştik. Bu da yarınki yazımızın konusu olacaktır.