(Bu yazı cümle seçilmiş ve atanmışlara açık mektuptur)

Müzeye konacak aletlerin yanı sıra bizdeki basma ve yazma eserlerle Batı dünyasındaki Türk Musikisi hakkında yazılmış eserlerin bir araya getirilmesi her bakımdan faydalıdır. Musiki Aletleri Müzesi’nin kurulabilmesi için ilk planda yapılması lazım gelen işler aşağıda gösterilmiştir.
a) Müzenin açılmasına karar verildiğinin basın ve diğer yayın organlarıyla halka duyurulması.
b) Müzeye konacak alet ve kitapların satın alınması.
c) Şimdilik müze binası olmaya elverişli bir yerin, asıl bina yapılıncaya kadar kiralanması veya tahsis edilmesi, asıl binanın en kısa zamanda inşası için gerekli formalitelerin tamamlanması.
d) Müzede işten anlayan bir uzmanın ve ayrıca kâfi miktarda lutiyenin (çalgı yapımcısı G.E.) vazifelendirilmesi şarttır. Zira sıradan memurlarla bu işlerin yürütülmesi mümkün değildir.
Müzenin açılamasına karar verildiği takdirde kültür ve sanat hayatımızda bir boşluk doldurulmuş olacaktır. 28. 05. 1975”
Bu rapora ulaştığım kitabın (Ruşen Ferit Kam, Biyografi, M. Nazmi Özalp) ilk basımı 19 Mayıs 1982 tarihinde yapılmış ve 500 adet basılmıştır. İkinci basım tarihi ise 1995, baskı adedi 5.000’dir. İkinci basımın önsözünde yazarın attığı tarih 10 Ağustos 1993’tür. Önsözün tarihine bakarsak ikinci baskı için kitap iki yıl bekletilmiştir. Birinci baskının da 500 adet yapıldığını hatırlayarak kitabın ikinci baskısı 13 yıl sonra okura ulaşabilmiştir. Ve bugün kitabın mevcudu yoktur.
Bunlar da bir şey mi? Ruşen Ferit Kam’ın raporu yazdığı tarih olan 28 Mayıs 1975’den bugüne tam 40 (kırk) yıl geçmiştir. 1975’den bugüne 40 yıl içinde kaç hükümet ve Kültür Bakanı geldi geçti. Ama Türk Musikisi ve çalgıları için bir müze kurulmamıştır.
Ne yapmalı?
Bir musikişinas olarak evvel emirde M. Nazmi Özalp’in Türk Musikisi tarihi adlı değerli eserinin yeni baskısı yapılmalıdır. Bu eser Türk musikisi tarihindeki kaynak boşluğunu gidermeye hizmet edecektir.
Bir başka hamle ise Türk Musikisi Müzesi’nin kurulması için gerekli hamlelerin yapılmasıdır. Yazımızın girişinde “Bu yazı cümle seçilmiş ve atanmışlara açık mektuptur” ibaresini kullandık.
Bu satırları kaleme alan musikişinas şu anda Antalya’da yaşamaktadır. Antalya için kullanılan sıfatlardan biri de “dünyanın turizm başkenti” olduğudur. Öyleyse ülkemizin en çok turist girişi yapılan kentlerinden biri olan Antalya’nın belediye başkanına bu görev pek yakışacaktır.
Duyar gibiyim, “Kaynak nasıl bulunacak?” sorularını…
Kaynak her zaman vardır. Namazda niyeti olanın ezanda kulağı olurmuş… Siz yeter ki Türk Musikisi Müzesi’ni kurmak isteyin… Merak edip de soran çıkarsa kaynağını da söyleriz.
Meraklısı için ek:
Ruşen Ferit Kam kimdir?
(1902 İstanbul – 28 Temmuz 1981 İstanbul)
Türk kemençe virtüözü, koro şefi ve müzik yazarıdır. Ömer Ferit Kam’ın oğludur. Tamburi Cemil Bey’in plaklarını dinleyerek kemençe çalmasını öğrendi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin Türk Dili ve Edebi¬yatı Bölümü’nü bitirdikten sonra öğretmen¬lik yaptı. 1927’de kurulan İstanbul Radyosu’na kemençeci olarak girdi. Daha sonra Ankara Radyosu’na geçti. Orada solistlere eşlik etti, stajyerlere çeşitli dersler verdi, koro şefliği ve radyo müdürlüğü (1951-53) yaptı; bir ya da birkaç çalgı eşliğinde (özellikle Vecihe Daryal’la birlikte) saz eserleri seslendirdi. “Açıklamalı Klasik Türk Müziği” programlarında yönettiği korosuyla birçok klasik yapıtı radyodan ilk kez dinletti. Koro şefi olarak plak doldurdu. Bir süre Kahire Konservatuarı’nda ders verdi. Ankara Devlet Konservatuarı’nda da Türk Müziği Tarihi ve Divan Edebiyatı dersleri okuttu. Radyo Dergisi’nde yayımlanmış bes¬teci yaşam öyküleri dışında, Nazîm üzerine bir araştırması (Bestekâr-Şair Nazîm, Haya¬tı, Eserleri Hakkında Tetkikat, 1933) vardır. Ayrıca müzikle ilgili birçok makale de yazmıştır.
Ruşen Ferit Kam Tamburi Cemil Bey’den sonraki en büyük kemençe virtüözü sayılır. Cemil Bey’in sanatına derin bir hayranlık duymakla bir¬likte, taksimlerinde onu taklit etmemiştir. Taksimleri Camii Bey’inkiler kadar parlak olmamakla birlikte, kişisel bir üslubu yansı¬tır. Kam’ın bilinen tek bestesi “Bir nevci- vandır, âşub-i candır” dizesiyle başlayan hicazkâr şarkıdır.