Varan Bir… Muazzez İlmiye Çığ

2005-2006 kışında Antalya’da CUKOK’un (Cumhuriyet Okurları) ayda bir Pazar günleri düzenlenen kahvaltılarına katılmaya başladım. Bu kahvaltılar her seferinde bir başka katılımcının konferansı ile taçlanan etkinliklerdi.

Kahvaltıdan amaç hem Cumhuriyetin kazanımlarından yana olan insanları bir araya getirip kaynaştırmak, hem de konferanslar ile bilgi birikimlerini güncellemekti. Kahvaltının bir faydası daha vardı. Toplanan paradan konferans için şehir dışından gelen konuşmacının yol, otel vb giderleri karşılanırdı. Bu etkinliklerin değişmez adresi Akdeniz Üniversitesi’nin Sosyal Tesisleri idi. Bir süre sonra bu etkinliğin düzenlenmesinde CUMOK Yönergesi gereği olması gereken Karar ve Yürütme Kurulu’nda çalışmaya başladım.

İşte bu etkinliklerin birinin konuşmacısı Muazzez İlmiye Çığ idi. Cumartesi günü havayolu ile şehre gelen bu değerli Cumhuriyet aydınını ve ona refakat eden kızını bir arkadaş karşıladı ve oteline yerleştirdi. Akşam ise birkaç arkadaş Muazzez İlmiye Çığ ile yemeğe gittik.

Yemekte garsonun “Ne içersiniz?” sorusuna Muazzez hanım’ın kızı, “Kırmızı şarap…” diye cevap verdi. Biz ise rakı içecektik.

Garson şarap servisini yaparak gitti. Böylece rakıya sakilik işi de bana kaldı. Bardakları miktar-ı kâfi rakı dökerken Muazzez Hanım’ın bardağını boş geçmiştim ki “Hey” dedi, bardağa vurarak, “Rakı dök…” Hem utandım, hem de şaşırdım. Yaşı, o dönemde doksanı geçen ve ertesi gün de konferansta konuşmacı olan birinin alkol alması beni düşündürdü. Kendisine sormadığım için de utandım. Yemek renkli sohbet eşliğinde tamamlandı.

Ertesi gün biz birkaç arkadaş kahvaltının yapılacağı sosyal tesislere giderken bir arkadaş da Muazzez Hanım ile kızını alıp geldi. Kahvaltı sonrası sıra konferansa gelmişti. Ben de Muazzez İlmiye Çığ’ın rahat etmesi için salonu düzenlerken bir masa ve masa mikrofonu da ayarlamıştım.

Muazzez İlmiye Çığ’ı salona takdim ettim. Ve bu değerli konuşmacıya masa ve masa mikrofonunun hazır olduğu bilgisini onun duyabileceği bir sesle ilettim. İşte o anda bir hışımla bana dönen Muazzez İlmiye Çığ, tatlı ve sert bir ses tonuyla “Milletin huzurunda oturulmaz…” dedi.

Konferansı ayakta konuşarak tamamladı.

Varan iki… Rauf Denktaş

2008 yılında yapılan seçimde ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği) Antalya Şubesi’nde yönetime seçilmemden sonra ADD ile CUMOK etkinliklerini birleştirdik. Ayrıca kanla, irfanla, devrimle kurulan Cumhuriyetin kazanımlarından yana olan meslek odaları, sendika ve derneklerinde desteklerini alarak geniş bir cephe oluşturmaya çalıştım.

O dönemde Cumhuriyet Gazetesi’nde yapılan söyleşi-konferans duyurularında katılımcı kurum ve kuruluşların isimlerine de yer vermeye başladık. 2009’da yapılan yerel seçimlerde Mustafa Akaydın’ın Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı olmasıyla elimiz güçlendi.

İşte bu sebeple de KKTC kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ı konferans için davet ettik. Konferans Belediye’nin tiyatro salonunda yapılacaktı.

Konferans günü Rauf Denktaş’ı havalimanında karşıladık. Beraberce yenen bir yemekten sonra Rauf Denktaş önceden planlanan bir radyo programına katılmak üzere ayrıldı. Biz de konferansın yapılacağı salondaki düzenlemeleri bir kez daha gözden geçirmek üzere hareket ettik. Sahneye kürsü dışında konuşmacı için bir masa ve masa mikrofonu koydurdum. Salon dolmak üzereydi.

Biraz sonra Rauf Denktaş katıldığı radyo programından dönmek üzereydi. Kendisini Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın ile birlikte karşıladık. Kahve içmek için Denktaş yukarı çıkınca yeniden salona döndüm. Salonda bütün oturma yerleri dolmuş, insanlar ara koridorlarda ve sahnede yerlere oturmuşlardı. Tiyatrocular “kapı pencere kırmak” derler ya… Aynen öyle, hatta fazlası var.

Programı sunmak için yerlerde oturanlardan izin isteyerek zorlukla sahneye çıkım. Rauf Denktaş’ın salona girmesiyle kalabalık dalgalandı. Önde yerini aldıktan sonra “Türk dünyasının Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra yetiştirdiği büyük önder KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a davetlerimi arz ederim” dedikten sonra gözün Denktaş’a gitti.

Gözyaşlarını silerken korumalarının yardımıyla ayağa kalktı ve sahneye geldi. Tokalaştıktan sonra onun duyabileceği bir sesle masa ve masa mikrofonunun hazır olduğunu söylememle birlikte Denktaş, “Türk milletinin huzurunda oturulmaz…” dedi. Ve konferans boyunca iki saat kürsüye tutunarak doyumsuz bir sunum yaptı. Bu sunumda en ufak bir hatırlatma notu bile kullanması ise ne denli güçlü bir belleğe de sahip olduğunu işaret ediyordu.

Rauf Denktaş’ı bir kez daha sevgi, saygı ve rahmetle anarken Muazzez İlmiye Çığ’a sağlıklı nice yıllar diliyorum.