ÇEKVA’nın kuruluşundan sonra bazı gelişmeler oldu. Bunlardan biri; zaman zaman geziler düzenlemek.
Tüm gezilerle birlikte temiz hava solunurken, yeni arkadaşlar edinme durumu oluşur. Vakfa da seyahat masrafları düştükten sonra bir miktar para kalıyor.
Organizatörlüğü; başlangıçtan beri, Nihal Berkay Hanım, çok güzel yürütüyor. Daha sonra kızı Yasemin Hanım da annesini destekledi. Anne kız organizatörlüğüne baba Nejat Berkay da neşe katıyordu. Son seyahatimizde maalesef o zevkten mahrum kaldık. Biliyorsunuz kısa bir süre önce Nejat Bey rahmetli oldu…
Son seyahatimiz; geçtiğimiz Salı günü, Düzce Topuk Yaylası’nda Fenerbahçe Tesislerine oldu.
İstanbul’dan başlayıp, Fenerbahçe tesislerine kadar uzayan yol boyu, cennet vatana sahip olduğumuzu ispatlayan harika doğa; güzelliğini sunmayı sürdürdü.
49 kişiden oluşan grubumuzda ilk defa gördüğüm yeni yüzler vardı.
Tanıdıklarını getiren arkadaşlarımız topluluğun genişlemesini, Çorum’dan başka kültürlerin kaynaşmasını sağlıyor ve elit bir topluluk oluşuyordu.
Çok güzel sohbetler oldu.
Fıkra bankası, anlatımı güzel arkadaşlarımızın birer fıkrasını sunarak yazımı sonlandıracağım.
*
Abdullah Ahıskalıoğlu’ndan bir örnek:
Sıcak yaz günü sokaklarda dolaşan Moiz yelpaze satıyor.
‘‘Kırk paraya 40 yıl dayanan yelpaze’’ diye bağırarak dolaşıyor.
Açılan pencerelerin birinden bir hanım 40 parayı (bir kuruş) uzatıyor yelpazeyi alıyor. Yelpazeyi açmasıyla kırılması bir oluyor. Moiz daha birkaç adım atmış.
Bağırıyor; ‘‘Moiz! Yelpazenin açılmasıyla kırılması bir oldu. Hani 40 yıl dayanacaktı?’’
Moiz; ‘‘Ne yaptın da kırdın yelpazeyi?’’
‘‘Açtım salladım. İlk sallayışta kırıldı.’’
Moiz; ‘‘Olur mu kuzum? Öyle yelpaze mi kullanılır? Öyle kullanırsan tabii ki kırılır.’’
‘‘Ne yapacaktım?’’
‘‘Yelpazeyi düz tutup; başını sallayacaktın.’’
*
Cahit Erdem’in fıkralarından bir örnek:
Trafik memuru bir gün, trafik kontrolü yaparken; Temel ile Fadime’nin arabasını durdurur. İkisinin de emniyet kemerini takılı görünce; beyefendi, “Bugün yaptığımız kontrolde, emniyet kemeri takan bir tek siz oldunuz, bu yüzden size bin lira ödül veriyoruz.”
‘‘Merak ettik bu parayla ne yapacaksınız?”
’’ Temel ‘‘Hemen gidip ehliyet alacağız.’’
Komiser şaşkın şaşkın ‘‘Ehliyetiniz yok mu?’’
Fadime olayı toparlamak için ; ‘‘Kusura bakmayın memur bey Temel içince ne dediğini bilmez.’’ Komiser daha da şaşkınlıkla ; ‘‘Ne? Bir de içkili misiniz? ’’ diye haykırır.
Arkadan yaşlı adam, öne atılır ve ‘‘Ben dememiş mi idum çalıntı araba ile yola çıkmayalım. Başımıza bir iş gelir diye.’’
Komiser neye uğradığını şaşırmışken bagajdan atlayan İdris de ‘‘Ne oldi. Geçtik mu sınırı?’’
*
Nazlı Kümbül Hanım’dan bir örnek:
Evin telefonu sabah karşı 3 buçukta çaldı. Uyku sersemi adam telefonu açtı. Telefondaki ses annesine aitti. Telaşlandı korktu, başına şey mi geldi acaba diye endişelendi.
Annesi ‘‘Nasılsın oğlum, iyi misin?’’ diye sordu.
Oğlu şaşkın bir ifadeyle ‘‘ İyiyim anne, hayırdır bir şey mi oldu, siz iyi misiniz?’’ diye sordu.
Annesi ‘‘Biz iyiyiz bir şeyimiz yok, sadece sesini duymak istedim’’ dedi.
Oğlu da ‘‘Anne bunun için mi aradın sabahın 3 buçuğunda, yarın da konuşabilirdik’’ deyince
Annesi ‘‘Rahatsız mı ettim oğlum?’’ diye sordu.
Oğlu ‘‘Evet rahatsız ettin’’ diyerek kavgacı bir şekilde cevap verdi. Bunun üzerine, ‘‘30 sene önce sen de beni bu saatte rahatsız etmiştin oğlum. Doğum günün kutlu olsun…’’ diyerek telefonu kapattı…
*
Yarın 23 Nisan…
Neşeyle bir araya gelmiş, çeşitli ulusların çocukları ile çocuklarımızın, ömür boyu neşelerini yaşamalarını, Ulusumuzun da terör belasından kurtulup, huzur bulmasını diliyorum.
En güzel günler sizlerin olsun…