İnsanlar, toplumsal varlıklardır. Tek başlarına yaşamaları düşünülemez.
Karşılıklı haklar da çoğu zaman buradan kaynaklanmaktadır. Kişisel olsun, beşeri olsun, insan her zaman bir felaketle karşılaşabilir. Bunlar; doğal afetler (yel, sel, zelzele, heyelan vs.) olabilir. Bazen toplu trafik kazaları olabilir. Bazen de maalesef Soma Linyit İşletmeleri’nde meydana gelen kömür ocağı faciaları şeklinde ortaya çıkabilirler.
Bu bakımdan, bu gibi durumlarda göz önünde bulunduracağım hususlar çok önemlidir.
Bunlardan birisi, bu felaketlerin yokluk, sıkıntı, hastalık, kaza ve belaların insanın sınavı olduğu, yani bela ve musibetlerle müminlerin sabır ve teslimiyetlerinin ölçülmesine sebep olduklarıdır ki, ulu Allah Bakara Suresi 155. ve 156. ayetlerinde, “Andolsun ki, biz sizi bu dünya hayatında, biraz korku, biraz açlık ve mallarınızı, canlarınızı alarak, onları eksilterek imtihan ederiz.” (Ya Muhammed SAV) Musibetler karşısında sabredenleri müjdele. Müminler bir felakete uğradıklarında “innalillah ve innaileyhi racrün” yani “senden geldik ve yine sana döneceğiz” derler.
Meselenin ikinci yönü ise, başımıza gelebilecek maddi ve manevi felaketleri hesap ederek tedbirlerini almak, fert ve toplum olarak üzerimize farzdır. Çünkü, dinimizde en kutsal varlık, insanın canıdır. Hiçbir bedel insanın canına karşılık olamaz.
Dünya ölümlü dünya. Ölüm insanı bir şekilde bulur. Ama insan kaderini bilmiyor. Öleceği zamanı bilmiyor. O bakımdan tedbir esastır. Tedbirsizlik insanın hayatına malolduğu ile kalmaz, insanı ahirette de cezalara düşürür. Düşünün bir kronik sarhoşun otomobili ile kaza yapıp hem canını, hem başkalarının canını, hem de aile efradını felakete sürüklediğini. Canlı bombaların getirdikleri felaketleri. Çalışma güvenliğini sağlayıcı tedbirleri almayan devlet ve özel sektör kuruluşlarında Soma’da olduğu gibi meydana gelen faciaların sorumlusu kimlerdir? Bunların hem hukuki, hem toplumsal, hem de manevi acıklı sonuçları olduğu unutulmamalıdır.
Üçüncü bir husus ise, böyle zamanlarda mümin kardeşliğinin gereği acıları paylaşmak için maddi ve manevi yardımları yapmalıyız. En azından dualarla ve elimizden gelen, yapılması istenen fedakarlıkları yapmalıyız.
Şunu asla unutmayalım; kader ve ecel insanların ihmal ve sorumluluklarını asla ortadan kaldırmaz. Sevgili peygamberimiz “yaptığınız işlerin en güzelini ve en mükemmelini yapınız” buyuruyor.
Hz. Ömer, Şam’a gireceği zaman; şehirde kolere hastalığının olduğunu öğrenir. Şehre girmekten vazgeçer. Kendisine “Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun” diyenlere, “Evet, Allah’ın bir kaderinden kaçıp öbür kaderine sığınıyorum” dahiyane cevabını verir.
Yazımı bitirirken, Manisa’nın Soma ilçesinde hayatlarını kaybeden hizmet şehidi işçilerimize Allah’tan rahmet, acılı ailelerine başsağlığı diliyor, Ulu Allah’ın bizlere bir daha böyle felaketler yaşatmamasını temenni ediyorum.