Geçtiğimiz hafta, “Kapı önüne ayakkabı(lar) bırakmak; Kat Mülkiyeti Yasasına göre (suç) yasak; toplu yaşam kurallarına göre de gözgüsüzlüktür…” dedik.

Bir dokunduk, bin ah işittik.

Dört bir yandan ses geldi.

“Lütfen bir süre bu tür konuları dillendirin…” diyenden tutun; apartmanlarındaki sorunları iletip, “Lütfen bunları da köşenize taşıyın” deyip, apartmanlarındaki sorunları anlatanlara; “ Hay Allah senden razı olsun …” diyenden tutun; “Hiç boşuna uğraşmayın, bizim, sizin istediğiniz düzeye gelmemiz için en az yarım asır gerekli…” diyene kadar pek çok yazılı ve sözlü ileti aldım.

* * *

Eğitim düzeyi, yüzde onbeş - yirmi dolaylarında seyreden bir toplumun bireyleri olduğumuz için, kent yaşamına uyarlanmakta zorlanıyor, “toplu yaşamın kurallarını” benimseyip, kabullenemiyoruz...

Hatta bırakın kabullenmeyi, “dağlı yaşam tarzında” ısrar ederek, “toplu yaşamı” içinden çıkılmaz hale getiriyor, hayatı birbirimize zehir ediyoruz.

Toplu yaşamın türevlerinden biri olan “apartman yaşamı”; ülkemizin tüm yerleşim merkezlerinde; (halâ) tam bir eziyet, tam bir işkence...

Eğitimsiz toplumun “kural tanımaz” bencil bireyleri; apartman yaşamını, adeta arenaya çeviriyor... Hem komşularına, hem çevresine, hem de kendisine cehennem azabı yaşatıyor...

Bu durum Alanya’da da böyle...

Alanya’daki apartmanların, toplu iş merkezlerinin ve iş hanlarının % 99’u sorunlu...

Bu binaların sakinleri, “birlikte yaşamak zorunda oldukları” kural tanımaz, kültürsüz, zevksiz, dağ adamı ruhlu insanlar nedeniyle sıkıntılı...

Eğitim yoksunu, zevksiz ve çağdışı pek çok insanımız, paylaşmayı, bölüşmeyi ve katılımcılığı sevmiyor...

Sevmiyor, çünkü “yaşanabilir ortam yaratmanın” bedeline katlanmak istemiyor.

İyi yerlerde, iyi koşullarda yaşamak istiyor ama taşın altına elini koymak, zoruna gidiyor... İstiyor ki hiç katkıda bulunmasın, elini cebine atmasın, onun payına düşeni de başkaları karşılasın, başkaları ödesin... Kendisi hep beleşe konsun...

Çözüm?...

Çözüm pek tabii ki eğitimde...

Çözüm, “toplu yaşam kültürünün” toplum katmanlarına yerleştirilmesinde...

Çözüm, toplum mühendislerinin ve sivil toplum kuruluşlarının bu konuya gereken önemi vermesinde...

Çözüm, “toplu yaşamın” ilk öğretim çağlarından başlatılarak, önemli ve öncelikli ders olarak okullarımızda okutulmasında...

Çözüm, bu konunun medya tarafından ısrarla işlenmesinde...

Çözüm, adalet sisteminin hızlandırılmasında...

Çözüm, belediyelerin apartman yöneticilerine yardımcı olmasında...

Milli Öğretim(!) Sistemimiz, abur cubur öğretimden, ülkenin en önemli sorunu olan bu tür eğitim sorunlarını işlemeye fırsat bulamıyor...

Rant peşinde koşan yoz medyayı, bu tür konular (zaten) hiç ilgilendirmiyor...

Dünyanın en ağır işleyen adalet sistemine sahip ülkemiz adalet sisteminin hali zaten ortada...

en önemlisi... (maalesef) belediyeler de, apartman yöneticilerine destek vermiyor. Sadece istiyor... Vermeye, yardımcı olmaya geldi mi ara ki bulasın...

Yani?...

Yani bu durumda, insanlarımızı toplu yaşamın kurallarına uydurmak zor oluyor... Hatta zordan da öte olanaksız oluyor...

Hal böyle olunca, iyi niyetli, verici, katılımcı insanlar da pes etmek zorunda kalıyor...

Sonuçta?

Sonuçta, “toplu yaşam” kâbusa dönüşüyor...

Düzensiz, pis, sakil görüntülü binalar ortaya çıkıyor... Bu binaların balkonları ve terasları ardiyeye; bahçeleri, çöplüğe dönüyor...

Apartmanlara, beyefendiler, hanımefendiler değil; magandalar, hanzolar, kırolar, çaçaronlar, paşozlar, görgüsüzler, zevksizler egemen oluyor...

Ter kokusundan, yemek kokusundan, tuvalet, rutubet kokusundan apartmanlara, iş hanlarına, toplu çarşı merkezlerine girilemiyor...

Çarpık kentleşmenin getirdiği sorunlara, bir de bu binaların sakilliği, banallığı eklenince, kent yaşamı çekilmez hale geliyor.