Toplama:

Emperyalizm, müdahil olduğu ilkelerde en gerici kesimlerle işbirliği yapar.

 

Yeter mi? Yetmez… Toplumun hemen her kesiminden kendisine kadro devşirir.

 

Çıkarma:

Ülkenin etnik köken ve inanç haritalarını çıkarır. 1960’lı yıllarda Türkiye’de “Barış Gönüllüleri”nin asıl iş tanımı budur. Ayrıca yerel bilgi toplama noktaları saptanmıştır.

 

Çarpma:

Mustafa Kemal Atatürk, “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” ifadesiyle ulus devletin ırk (etnik köken, milliyet) ve inanç üzerine inşa edilmediğini söylemiştir.

 

Bağımsızlık Savaşı döneminde kim Mustafa Kemal Paşa’nın yanında olmuşsa, hangi etnik köken ve inançtan olursa olsun millet oluşumuna hizmet etmiş, Kemalist Devrim’e omuz vermiştir.

 

Bu dönemde çıkan isyanlar ise Batı’da inanç kartı kullanılarak, Doğu ve Güneydoğu’da ise inanç ve etnik köken üzerinden çıkarılmıştır. Amaç, Kemalist Devrim’i engellemek, Sevr’i uygulamaktır. Bu isyanların akıl hocası, destekçisi dönemin emperyalist devletleridir. İngiltere, Fransa…

 

Aynı tertip, Cumhuriyetin ilanından sonra da dayatılmıştır. Emperyalizm her yerde kendi tohumlarını taşıyacak anneler bulmuştur. Gelenekçi, muhafazakâr görünümlü siyasi yapılar kullanılarak açık, yarı açık, gizli Mustafa Kemal düşmanlığı yapılmıştır. Hürriyet ve İtilaf Fırkası’ndan AKP’ye siyasetin soyağacı bu hamlenin halkalarıyla oluşmuştur.

 

1938’de Mustafa Kemal Atatürk’ün Hakk’a yürümesine kadar Doğu ve Güneydoğu’da çıkarılan gerici isyanlarda da etnik köken (milliyet, Kürtlük) ve inanç kullanılmıştır. Amaç, feodal kalıntıları temizlemek isteyen Kemalist Devrim’in gelişimine çomak sokmak, genç Cumhuriyet’i yıkmaktır. Açıkça söylenmese de amaç Sevr’i hayata geçirmektir.

 

1939’da başlayan 2. Paylaşım Savaşı döneminde dünya siyasetinde kartlar yeniden karılmış ve dağıtılmıştır. Emperyalizmin yeni jandarması artık ABD’dir. Küresel çetelerin Ortadoğu’daki kazanımı ise İsrail’in kurdurulmasıdır.

 

1946’da Türkiye’ye dayatılan çok partili demokrasi, feodal yapının tasfiye edilemediği bir coğrafyada emperyalizm ve işbirlikçileri için siyasette etkin olma kapısını açmıştır. İnanç üzerinden siyasetin mayalandırıldığı yuvalar tarikatlardır. Ağaların ve şeyhlerin işaretiyle blok oy verdirilmektedir.

 

Bölme:

Bölücü Kürt kartı henüz uykudadır. Şartların olgunlaşması beklenmektedir. Dört işlemin son ayağı…

 

1960’lı yıllarda yükselen sosyal muhalefet, TİP’in 14 üyeyle Meclis’e girmesi birilerini rahatsız etmiştir. Bilgisayar deyişiyle Türkiye’ye yeni format atılması gerekmektedir. Ancak…

 

Ancak, kriz çözüm üretme fırsatıdır. O döneme kadar sağ, muhafazakâr yapılara taşıtılamayan “bölücü-Kürtçü” tohumlar için sol parti ve kuruluşlara (çeşitli fraksiyonlar) taşıyıcı annelik yaptırılacaktır. Son genel seçimde Abdullah Öcalan “Sola vefa borcu” diyerek Kürt kökenli olmayan iki kişiyi BDP listelerine yazdırmıştır. Bölücülük, taşıyıcı annelerine “vefa borcunu” ödemektedir. (!)

 

1978’de Diyarbakır’ın Lice, Fis Köyünde kurulan/kurdurulan PKK  (Partiya Karkaren Kürdistan) zahiren Marksist-Leninist’tir. Kuruluş bildirgesi sabırla okunup bitirildiğinde bu yapının özündeki bölücülükle karşılaşılacaktır. Kürdistan Türkiye’nin sömürgesidir. Ana gövde Türkiye’dedir. Suriye, Irak ve İran’dan alınacak topraklarla “Büyük Kürdistan” kurulacaktır.

 

Emperyalizmin toplama, çıkarma ve çarpmasının son işlemi bölmedir.

 

Bu arada bir başka gerçeği hatırlamakta fayda vardır. Masada elden ele gezen Kürt kartından başka Çerkez ve Laz kartları özenle hazırlanmış pişti olmayı beklemektedir. Yeter mi? Yetmez…

 

Emperyalizmin “Büyük Kürdistan” hayalinin ikizi “Büyük Ermenistan”dır. 1970’li yılların sonlarında sahneye çıkartılan ASALA terör örgütü PKK ile satranç deyişiyle “rok” yapılarak cebe konmuş, ısıtılmaktadır.

 

Bir söz vardır, bizim dünya görüşümüze uymasa da şöyledir. “Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin”… Bu gerici ifade, her türlü gericilikle işbirliği yapan emperyalizmin temel stratejilerinden biridir. Müdahil olduğu ülkenin başından terör belâsını, karnından bölücülük tohumlarını eksik etmemek… Ol sebepten her yerden işbirlikçi devşirilmekte, hainlikler özendirilmektedir.

 

Böl-Yut-Yönet… Zehirli bitkilerin nasıl parıltılı, albenili çiçekleri varsa bölücülük, topluma renkli, hoş drajelerle yutturulmaktadır. İnsan hakları, halkların kardeşliği, ulusların kaderlerini tayin hakkı, ana dilde eğitim ve savunma, çok kültürlülük, inanç hürriyeti…

 

Bu kavramların içleri oyulmuş, bölücülük zehri konulmuş, “demokrasi, post modernizm” vb renklerle drajelenmiştir. Kimi yeşildir, kimi kırmızı, kimi turuncu, kimi pembe…

 

Bu tertibe karşı çıkan, toplumu zehirlenerek bölünme dayatmasını engellemek isteyenlere ise yapıştırılacak etiketler hazırdır. “Faşist, ırkçı, kafatasçı”…

 

Birgül Ayman Güler’in Meclis’te kralın çıplak olduğunu söylemesi Karen Fogg şekerlerini, okyanus ötesi hizmetçilerini, muhtelif renkte dönmeleri öfkelendirmiştir.

 

Kredi kartları ve banka kredileriyle prangaya vurulan, medya üzerinden narkoz verilen Türk milletinin durumun vahametini fark edip uyanmasından korkanlar, linç saldırısını başlatmışlardır. Karşıdevrimin birleşik cephesi; Zaman, Yeni Şafak, Sabah, Radikal, Star ve Hürriyet gazeteleri ve bağlı oldukları TV kanalları linç saldırısının ateş noktalarıdır.