Dr. Rifat Patır yalnız Çorum’da değil, ülke çapında da “İz Bırakan Doktorlar”dandır. Üniversite öğrencilerinin kürsüsüne çağrıldığında bir öğretmen; radyo konuşmalarına çağrıldığında bir hatip; televizyon programlarına çağrıldığında da tavır ve hareketleriyle örnek bir kişilik, örnek bir tıp adamıdır. Nitekim 14 Mart 2012’de ülke genelinde yayın yapan ve çok izlenen Kanal D televizyonunda “İz Bırakan Doktorlar” arasında Türkiye’ye tanıtılmıştır.

Kanal D yapımcıları 14 Mart 2012 tarihinden önce döt kişilik bir ekip göndererek Dr. Rifat Patır’ın yaşamını muayenesinde, evinde, Kartal Tepe’de üç gün boyunca söyleşi yapıp televizyon çekimleri yaptılar. Halkın arasına çıkıp büyük-küçük herkese Dr. Rifat Patır’ı anlattırdılar. 14 Mart 2012’de de İstanbul’a götürüp, Tıp Bayramında, canlı yayına çıkarttılar. Canlı yayın stüdyosu tıklım tıklım Tıp öğrencilerinin karşısında söyleşi yaptılar. Ve İz Bırakan Doktor olarak Türkiye’ye tanıttılar. Doayısıyla yalnız Çorum’un değil; -Türkiye tanıyarak- ülke çapında her yönü ile örnek Tıp Adamı olarak Türkiye tanıdı Dr. Rifat Patır’ı.

Dr. Rifat Patır için övgü dolu çok şeyler yazıldı. Radyo programlarında söyleşiler yapıldı. Televizyon kanallarında programlara çağrılarak yaşam felsefesi anlattırıldı. Ulusalda kabul görmüş gazete ve dergilerde röportajları yayımlandı. Adına şiirler yazıldı. Öz cümle Dr. Rifat Patır yaşamı boyunca Doktor olarak; yaşamındaki hal ve hareketleriyle; sevgi, özveri, hoşgörü ve paylaşımıyla hiç mi hiç gündemden düşmedi. Onun için yazılanlar o kadar çok ki, toplanıp bir araya getirilse birkaç ciltlik bir eser olur. Ben kısa olarak onun yaşamını anlattığım bu yazımda üç-beş örnekle yetineceğim:

İl Kültür Turizm Müdürlüğünün yayın organı olan Çorum Kültür Sanat dergisi için Kartal Tepe’ye röportaja gelenler bir ara bir soru yöneltmişlerdi Dr. Rifat Patır’a. Soru şuydu:

“Oğlum, seksenli yıllarda Savur’da askerlik yaptı. Oğlumun Çorumlu olduğunu öğrenen halk “Dr. Rifat Patır nerede, nasıl?” diye sizi sormuşlar. Ve saatlerce sizden hayranlıkla söz etmişler. Savur halkına ne yaptınız, nasıl davrandınız ki, 30-40 yıl sonra bile sizden hayranlıkla söz ediyorlar?”

Evet, Dr. Rifat Patır mezuniyetten sonra Mardin’in Savur kazasına tayin olmuştu. Ve Savur’da üç yıl çalışmıştır. Savur’dan çok ilginç anılarla dönmüştür. Savur yaşamındaki bu ilginç anıları ben “Bir Güzel İnsan YAŞAYAN EFSANE Dr. Rifat Patır” kitabımda anlattım. Merak edenler bu kitabı edinip okuyabilirler. Sorulan sorunun yanıtı da şöyledir:

“Okuldaki son sene staj senesiydi. Ben bütün stajlarımı erken tamamlayarak Haziran yerin Şubatta mezun oldum. Ve Mardin Savur kasabasına tayin oldum.

Savur, Mardin’e 35 km uzaklıkta. Kavaklık olmasıyla meşhur üç bin nüfuslu bir yerdi. Yolu ‘ham yol’ olduğu için kışın günlerce kapanırdı. Yolların açık olduğu zamanlarda haftada bir gün vasıta ile esnaf elir; gıda ve mutfak malzemeleri getirip satardı. Kasabada elektrik, su şebekesi, kanalizasyon yoktu. Eczane ve lokanta da yoktu. Bu yokluklar diyarında yüksünmeden, darılmadan üç yıl çalıştım. Beş-altı sene sonra Savurlu bir arkadaşımın oğlunu İstanbul’da gördüm. Elektrik Mühendisi olmuştu. “Savur’a gidip çalışırsın herhalde” dediğinde “Yok Doktor Amca, beş bin liraya o taşlık, kayalık yere gidip çalışılır mı?” demişti. O zaman ben doktor olarak bin ikiyüz lira maaş alıyordum. Hükümet, mühendisleri doğuya gitmeyi özendirmek için onlara beş bin lira vermişken Savur’un öz evladı bile gitmek istemiyor. Ama ben bunca yokluk içersinde seve seve ve çok büyük bir özveriyle çalıştım. O yıllar halkın çok büyük bir çoğunluğu Arapça konuşurdu. Halk gerçekten çok fakirdi. Kaymakamın jipinden başka vasıta bulmak mümkün değildi. Doktor olarak köylere kontrole giderken halktan katır kiralayarak giderdim. Yanlış hatırlamıyorsam benim günlük harcirahım iki lira, katır kirası beş liraydı. Halk o zamana kadar doktor yüzü görmemişti. Şeyhler, “ocak” tabir edilen aileler onların tedavi yerleriydi. Onlara, onlardan biri gibi davrandım. Para pul düşünmeden idealist bir hekim olarak çalıştığım için olacak, halk beni çok sevdi; ben de onları sevdim.

Savur’da müracaat edeceğim kimse yoktu, tek doktordum. Yani ben orada hem kadın doğum ve çocuk doktoru; hem dahiliyeci; hem ürolog; hem cerrah ve tıp adına her şeydim.

(SÜRECEK)