Kartal Tepe konuksuz kalmaz. Yılın üç yüz altmış beş günü ziyaretçisi vardır Dr. Rifat Patır’ın. Bir gitmeye görün, bu yaşına karşın, hiç üşenmeden, rahatsızlık duymadan size kendi eliyle ikramda bulunmaya çalışır. Doğru bir söylemle, Kartal Tepe’nin geleni olmadığı gün rahatsızlık duyar Dr. Rifat Patır. Ve kendi kendine yakınır “Bugün neden gelen olmadı?” diye.

Çorum Barajı yönünden bir görünümü vardır ki Kartal Tepe’nin, kendinizi de o kareye alma isteği ile mutlaka fotoğrafını çekersiniz. Bağın, bahçenin baraja bakan yönünü, antik çağın kalelerinin görüntüsü ile çevirmiştir bahçe duvarını çünkü. Ve bu görüntü bile kendisine çeker görenleri. Ve de Kartal Tepe’ye hiç gitmemiş kişi mutlaka en kısa zamanda gidip görmeyi arzular...

Dr. Rifat Patır gezmeyi, görmeyi, insanlarla kaynaşmayı çok sever. Sayıları yüzü bulan ‘49’lu devre arkadaşları’ ile her yıl bir yerde buluşup anılarını tazelemişlerdir. 48. buluşma yeri de Kartal Tepe olmuştur. Dr. Rifat Patır daha önceleri arkadaşlarını davet ettiği halde Çorum’u gözlerine kıstıramayan ve gelmek istemeyen arkadaşları gelip gördükten sonra da Kartal Tepe’den ayrılmak istememişlerdir. O kadar sevmişler, o kadar memnun olmuşlar ki, özellikle de Kartal Tepe’de aylarca kalmayı istemişlerdir.

NOT:

Dr. Rifat Patır’ın 49’lu devre arkadaşları ile Kartal Tepe’de buluşmalarını ben, Dr. Rifat Patır’ın anılarını anlattığım “YAŞAYAN EFSANE” isimli kitabımda anlattım. Şimdiki yazının bütünlüğnü bozmamak ve okuyamayanlar için, bu yazımın sonunda, Yaşayan Efsane kitabımın 115. sayfasındaki “49’lu Doktorlar” bölümünü tekrar yazıyorum. Bu bölümü okuduğunuz zaman, umarım, hem Kartal Tepe’yi, hem de Çorum’un medarı iftiharı olan Dr. Rifat Patır büyüğümüzün misafirperverliği çok daha iyi anlaşılacaktır. Dr. Rifat Patır’ın Çorum’u ve Çorumluyu tanıtabilmek için iki otobüs dolusu doktor arkadaşlarından bir kuruş dahi talep etmeden üç gece misafir ettiği, düşünceleri ile emeği, “Kartal Tepe’de İçimizden Biri” ve “Halk Adamı” olduğu daha iyi anlaşılacaktır.

Dr. Rifat Patır, doğa sevdasının babası Halil Efendiden miras kaldığını söyler. Çünkü babası Halil Efendi de doğayı çok seven, ağaç ve çiçekleri çok seven biridir. Babası, saat kulesi yanındaki parkta, çok bakımlı, önü çiçeklerle, bodur ağaçlarla donatılmış; hiç kimsede olmayan zamanın en sükseli yeniliği büyük gramofonlu bir kıraathane işletiyormuş. Haliyle de müşterileri elit tabaka, şehrin en üst düzey yöneticileri ve bürokratlarmış. Zamanın Belediye Başkanı Dr. Pertev Kalelioğlu, Devlet Hastanesi önündeki; diz boyu otlarla kaplı, bakımsız, kuşların bile yuva yapmadığı Büyük Parkın bakımını; bunun için de kahvesini oraya taşımasını teklif etmiş. Babası Halil Efendi doğayı, ağaçları, çiçekleri çok sevdiği için bu teklifi hemen kabul etmiş. Dr. Rifat Patır bu taşınmayı çocukluk anısı olarak bir gazeteciye verdiği röportajda şöyle anlatır:

“(...) O zamanlar hava çok soğuk ve rüzgarlı; halkın parka gitme alışkanlığı yok. Hevesi de yok. Olanlar da uzak diye gitmez. Kendi bağına gider, doğa hevesini orada alırdı. Ancak hafta sonları bazı memurlar gelipdi bizim parktaki kahveye. Buna karşın babam Halil Patır, sırf parka çeki düzen vermek için beş yıl güya Park Kahvesini çalıştırdı. Beş yıl Çorum halkının o güne kadar hiç görmediği çiçekler getirip, çimento ile çeşitli şekil ve boyutlarda tarhlar oluşturdu. Ayrıca süs havuzları yaptı. Etrafı rengarenk çiçeklerle donattı. Beş yıl boyunca Büyük Park diz boyu otlardan ayıklandı. Beş yıl kahveden pek kazanç sağlamadığı gibi, önceki birikimlerini de bu parka harcayarak yeyip bitirdi. Para bitince de Samsun’da iş bulup Samsun’a taşındık. Ben o yıl ilk okulu bitirmiştim. Ortaokulu ve Liseyi Samsun’da okudum.

Bizim beş yıllık kazancımız Çorum’a bakımlı bir park bırakmak oldu. Benim bugün doğa, ağaç ve çiçek sevmem babamın bana bıraktığı en büyük mirastır. Nur içinde yatsın...”

SÜRECEK