Neşeli olmalı, gülen insanlrla arkadaşlık etmeliyiz; gülen insan yaşlanmaz kanaatindeyim diye söyler.

Onun yaşantısında daima doğa vardır; doğaya aşıktır.

Kırda, bayırda dolaşmayı, tabiatla kucak kucağa olmayı yeğler.

Gazino, kahvelerde vakit öldürmeyi hiç sevmez.

Bu yaşında bile bir meşguliyeti vardır.

Sporla ilgilenir ve halen spor yapar.

Müzik dinler, müziksiz hiç duramaz.

Okuma tutkunudur, her konuda araştırma yapar.

Yazmak, vazgeçilmezidir. Çeşitli konularda, bilgisayarının başında hep yazar.

O’nun arkadaş toplantılarında inanç ve siyasetten konuşmaları yasaktır. Bu hususta hep şunu söyler:

“Bunlar inanç meselesidir. Bunları tenkit etmek, bu hususlarda tartışmak yanlıştır. Aslında münakaşanın galibi olmaz; aksine kırgınlık olur. Ben bu konularda ‘fikri yok’ deseler bile iddialaşmam ve tartışmam.”

Kendisini üzen bir konu çıkarsa onu ‘halletmeye’ çalışır. Halledemezse, zararına da olsa hemen onu aklından çıkarır, terk eder ve üzerine gtimez, unutur.

Çok hareketlidir; bu yaşına karşın hiç yerinde duramaz, bağ/bahçe dolaşır; çiçekleri ve ağaçları ile başbaşadır.

Yurt içi, yurt dışı gezmeyi çok sever. Yurdun her şehrini gördüğü gibi, dünya ülkelerinin yüzde doksanını görmüş, gezmiş ve fotoğraflamıştır.

Fotoğraf çekmeyi çok sever. Gezdiği, gördüğü her ülkenin görülmeye değer yerlerinin fotoğraflarını sanatkarane çekmiş; ayrı ayrı albümlemiştir.

Hiç değişmeyen gece yaşantısı; erken yatıp, erken kalkmaktır.

Yemek seçkisi yoktur. Canı neyi istiyorsa veya evde ne varsa onu yer. Mümkün olduğunca meyveleri sofrasından eksik etmez. ‘Yeme’ konusunda hep şunu söyler:

“Yiyeceklere gelince, canım neyi istiyorsa veya evde hangi yemek varsa onu yerim. İlla brokoli, enginar veya kepekli ekmek, yahut altın çilek aramam. ‘Şu kansere birebir iyi geliyormuş; şu da kalp için iyiymiş’ diyenlere inanmam. Kolesterol ve kilo korkusuyla yağlardan kaçınırım.”

Sigara kullanmaz ve yanında içmek isteyenlere de içme izni vermez.

Öz cümle:

“Sağlık şartlarına uyar hastalığın başlangıcında geciktirmeden hemen tedavi yöntemlerini uygularsanız ve benim gibi yaparsanız, en az benim kadar yaşarsınız” diye söyler.

Dr. Rifat Patır’a ‘basında’ o kadar çok yer verilmiştir ki, 1950’den başlayıp günümüze kadar...

Dr. Rifat Patır 1949 İstanbul Tıp Fakültesi mezunudur. Henüz mesleğinin ilk yıllarında Prof. Dr. Arif İsmet Çetingil 24.02.1950 tarihli özel bir mektup yazarak Dr. Rifat Patır’ın teşhislerindeki başarısını takdirle karşılayıp, övgüyle bahsetmiştir. Çünkü Dr. Rifat Patır 70 yıllık çalışma döneminde dünya literatürünü takip eder, yenilikleri uygular. Hatta Çorum’da Röntgen Cihazını ilk defa muayenehanesine getirip kullanan doktordur.

Daha sonralar da:

Prof. Dr. Suat Efe

Prof. Dr. Hakkı Bilgehan

Prof. Dr. Namık Aksoycan

Prof. Dr. Ahmet Karadeniz

Prof. Dr. Şükran Yalçındağ

Prof. Dr. Ali Özer

Dr. Necdet Gür

Dr. İlhan Uğurtaş

Dr. Despina Atanasiadis

Dr. Berhan Tosuner

Dr. Suat Hanyalıoğlu

Dr. Mazhar Aksoy... gibi yüzlercesinden övgü dolu yazılar; özel mektuplar almıştır. Ve niceleri...

Prof. Dr. Ahmet Samsunlu:

“Muayenesinin gösterişten uzak, sade döşenmiş olması; Dr. Rifat Patır’ın ne kadar halk adamı olduğunun göstergesidir” diye, tanıtmıştır basında.

Dr. Rifat Patır’ın ‘halk adamı’ olduğu, yayımladığı kitaptan daha çok anlaşılır: Kentimizde doktorların çok az olduğu dönemlerde; hatta hastanede bile çok az sayıda doktorun olduğu dönemlerde; hastaların muayene olmak için doktor muayenehanelerinde saatlerce sıra beklediği dönemlerde; halkıma faydalı olayım diye 192 hastalığı anlatarak, tedavisini hasta kendisi yapsın diye “Doktorunuz Yanıtlıyor. Aile Sağlığı Başucu Kitabı”nı bastırıp, isteyen herkese parasız vermiştir. Ve kitabın ‘Önsözü’nün sonunda da şu notu düşmüştür.

(SÜRECEK)