Şehir merkezinin altı kilometre kuzey doğusunda bir tepe vardır. Adı: Kartal Tepe. Şehirden çıktıktan sonra kıvrıla kıvrıla yoldan gidilir oraya. Büğet Köyü yoludur orası.

Kime sorsanız “Şehrin yağmuru; rüzgarı hangi yönden gelir?” diye, her Çorumlu, yağmurun Koparan’dan geldiğini söyler. Özellikle akşama doğru esen rüzgarın da Sıklık Boğazı’ndan... Bu rüzgar poyrazdır, az da olsa üşütür insanı. Ancak çok sağlamdır Çorum’un havası. öyle ki, ‘Çorlu’ları sağlığına kavuşturacak kadar...

Kartal Tepe’nin ‘havası’ ise bambaşkadır. Her gidenin hem ruhunu okşar, hem de göz zevkini... Her giden, orada ruhen doyar; görsel doyar; işitsel doyar... Cennetten bir köşedir sanki Kartal Tepe. Her giden gıptayla bakar ve ayrılmak istemez oradan. Şehrin en güzel seyredileceği yer Kartal Tepe’dir çünkü. Hani her şehirde bir ‘Seyir Tepesi’ vardır ya, tıpkı bu seyir tepesi gibi. Akşamın parıltılı ışıkları insanı büyüler Kartal Tepe’den şehri seyrederken. Gün batımı ise, sevgiliye selam gönderir aşk ateşi ile tutuşanlara. Gün batımı hep denizden seyretmek değil, korudan/tepelerden günbatımını seyretmek de ayrı bir güzellik; ayrı bir duygu yüküdür. Sakin, ılık gecelerde mehtabı seyretmek ise artık esrikliğin son noktasıdır. Bir de dolunayın şavkını labiretnvari havuzda görürse eğer... Havuz kenarına sakilerin sunduğu badeleri üst üste boşaltmak ister hayalinde. Arzu ederse, gerçeğini de yaşar hayallerinin... Şöyle demiştir Kartal Tepe’ye ilk defa giden Osmancıklı eski hakim Avukat-Yazar Cevret Saracer bu mekan ve havuz için:

“(...) Çiçek tarhlarının arasına, bir süs havuzu yerleştirimiş. Çevresi parkelerle döşenmiş düzgün yollar arasındaki labiret biçiminde karma karışık giriş ve çıkışlarıyla neye benzetilmek istendiği konusunda açık bir sonuç sunusuna izin vermiyor. Ancak labirentlerin arasına girdiğinizde görebildiğiniz oturma yerleri havuzla yakınlık sağladığı için, bir serinlik yaratmış, Havuzun genişçe kenarları tabağınızı, kadehlerinizi koymaya elverişli genişlikte olduğundan, pratikliği, su kenarında oturmanın güzelliğini düşleyenler yönünden, geniş mekanlı yerler bile yeğlenebilme ayrıcalığını sağlıyor.”

Bu havuzun suyu gece-gündüz hiç durmadan şırıl şırıl akar da akar. Hem de Kaf Dağının tepesindeki çeşme gibi. Dört kilometre uzağındaki dağ eteğinden özel olarak getirilmiş bir sudur bu. Badelerinizin regini değiştirir kadehlerinize konulduğunda. Sağlıklı, özel kaynak suyudur çünkü. Havuzun etrafındaki rengarenk çiçek tarhlarındaki çiçeklerin saldığı reyiha içinde, huzurlu ortamı yaşayan Cevret Saracer bu ortamı betimlemesine devam ediyor:

“... İşte böyle güzel bir ortamda, saat 13.00’de başlayan müzik ziyafeti, saat 23.00’e değin artan bir sevgi halinde sürüp gitti. Güzel ve bakımlı ortamda doğru orantılı bir hizmet ve ikram akışı vardı. Ailelerin çoğu yeni tanışıyor olmasına karşın, hiç mi hiç yabancılık çekilmedi. On saati aşkın bir sürede sonlanan ziyafetten sonra, imecenin güzelliğini anımsatan bir bütünlükle sofralar toplandı. İşin ağırlığını oluşturacak temizlik ve derlenip toplanma işlevlerinin ağırlığı, hoşgörülerine sığınarak yine ev sahibine bırakıldı...”

Kartal Tepe’nin bu büyüleyici güzelliği yalnız çiçekler ve havuz değildir ki. Bir de Kartal Yuvası vardır üzerinde. Kartal Yuvası dediysem, kartalların yalçın kayalıkların üzerine ‘çerden-çöpten’ yaptığı bir yuva değildir. Gerçek şatoyu aratmayacak şekilde; usta bir mimarın hayallediği gibi inşa edilen üç binadan oluşan yuvadır bu yuva.

Bu binaların ilki, üç köşesinde, geniş kanatlı gerçek kartallar anımsatan Kara Kartalların bulunduğu; önünde büyüce bir heykelin, gelenlere “hoş geldiniz” dercesine ayakta durduğu bir şato karşılar sizi. Bu şato çeşitli amaç için kullanılan birimleriyle üç katlıdır. İkinci bina günlük aktiviteler için kullanılır. Yemek, oturma, günlük televizyon seyretme, müzik dinleme... Bu binanın üst köşelerini çeşitli figürlü heykelcikler, havuz başında oturup sohbet edenlerin ilham kaynağıdır. Büyücek tek odadan ibaret olan bu binada oturup dinlenirken, yemek yerken, demlenirken ülke ve dünya müziğinden istediğinizi dinleyebilirsiniz.

(SÜRECEK)