Günlerdir  İngiliz yapımı The Royals dizisini seyrediyorum.
Nihayet bitti…
Netfliks’in bu dizisinin devamı gelir umarım.
Dizinin sonuna geldiğimde, kendi ülkemdeki yönetim (Yarı başkanlık) ile monarşi yönetiminin benzer yanlarını yazmaya karar verdim.
Ve sözlüğe baktım.
Monarşi nedir?
Sözlüklerde özetle şöyle tanımlanmış monarşi:
“Siyasal gücün bir tek kişinin elinde bulunduğu ve yönetimin genellikle kalıt yoluyla aile bireylerine geçtiği devlet biçimi.”
Dizi, monarşik yönetimi yerden yere vuruyor.
Saray entrikaları, tuzaklar, kardeşler arasındaki amansız iktidar mücadelesi, ana kraliçenin entrikaları, halkın Krala sadakatı…
Sonunda kral  monarşinin değiştirilmesine, yani demokrasiye dönülmesine karar verir…
Ama eşi ve büyük oğlu (veliaht) rejim değişikliğinin önüne geçmek için akla gelmeyecek entrikaların düğmesine basarlar.
Kralı yani babasını öldürmeyi planlayan büyük oğlunun tahtı kaybetmemek için ortaya koyduğu akıl almaz oyunlar-tuzaklar-cinayetler sürüp gider…
Tabii aklımıza hemen dünyadaki “tek adam” yönetimleri gelir.
Türki Cumhuriyetlerinden, Afrika, Uzak ve Orta Doğu  ülkelerine…
Sonra da bizim Külliye’deki, yani Beştepe’nin mutlak hakimine.
Bizdeki yönetimle çok yakın ilişkisi olmasa da, benzerlikler yok değil.
İlk ayrışma “kalıtsal” değil bizdeki yönetim sistemi…
Bizde halk, yöneticiyi yani cumhurbaşkanını seçerek başa getiriyor.
Yani sandıktan çıkıyor bizde başkan.
Oysa monarşide babadan oğula geçiyor…
Amma…
O gücü ele geçirmek isteyen evlat dahi olsa, ölümüne verdiği mücadelede tacı başına geçirmek için her türlü oyuna girişebiliyor…
Krallık olmasa da, tek adam yönetimin yaşadığımız çağda ne kadar yanlış olduğunu net olarak görebiliyorsunuz dizide…
En kötüsü de olsa,     “Demokrasi kötülerin en iyisi” dedirtiyor dizide yaşananlar… 
Açlığı dahi unutturuyor…
…………………………………….
Not: Yıllardır Amerika’da yaşayan bir hanım kızımız, anne babasının yaşadığı İstanbul’a son geldiğinde taksi sorunu ile yüz yüze gelir. Sokağa çıktığında hiç bir taksiyi durduramaz. Durdurdukları da önce nereye gideceğini sorar, sonra da “Yolcu almaya gidiyorum” mazereti ile çeker gider. Sonunda çareyi dolarda bulur. Çantasında eksik etmediği 5 veya 10 dolarlardan birini çağırdığı taksi şoförüne doğru sallar.
Taksi önünde zınk diye durur.
Mesele çözülmüştür.
Eğer bugünlerde taksicilerden birine, elinde dolar sallayanlara rastlarsanız bilin ki Amerika’dan gelmiş Türk vatandaşlarından biridir.
SB