Dünyanın gözü önünde cereyan eden bu vahşet, şiddet ve denaet (alçaklık) terör olayları ve terörizm, hiçbir zaman tek başına bir milleti asla yok edemez. Acı verir, elem verir, gözyaşı akıtır, öldürür ama öldürmekle insanlar bitirilemez. Bir Ahmet ölür, bin Mehmet doğar. Ama teröristler daima bitmeye, tükenmeye mahkûmdur. Çünkü terör bir millet değildir. Devlet ve millet hatta geniş boyutu ile milletler ve devletler olarak tedbirlerini alırsak, kutsal bir ilke anlayışı ile topyekün tek yürek tek bilek, sırt sırta omuz omuza verir güçlerimizi birleştirerek karşılarında dimdik ayakta durursak, çapulcu güruhunu yok etmek her an mümkündür. İmkansız değil ama zaman alır. Bunun için; başta devletimiz, sonra milletimiz, terör ve terörist olayları olmazsa olmaz anlayışı ile bilinçli planlı programlı uzun ve kısa vadede alacağımız önlemler ile en kısa zamanda bu belayı başımızdan def edeceğiz.

Terörle mücadele son derece zor bir iştir. İnce iğne ile kuyu kazmaktan daha zordur. İllegal hiçbir kural tanımayan, dini, imanı, vicdanı, merhameti, acıması olmayan terörizmle demokratik hukuk kuralları içinde mücadele ise daha da zordur. Bunun için demokratik hukuk devletinin güçleri bir terörist gibi davranamaz, işin zorluğu buradadır.

Terör, devlet-millet elele dayanışması ile bu konuda başta devletimiz ve bizi idare eden seçtiklerimiz terörle mücadelenin alt yapısını en etkin uygulanabilir şekilde hazırlamalı ve dışardakiler ne derse desin kararlılıkla aralıksız olarak bir tek terörist kalmayıncaya kadar bu mücadele sürdürülmeli, ileride tekrar hortlamasını önleyecek uzun vadeli önlemler alınmalıdır. Bunun için emniyet ve asayiş güçlerimiz maddi manevi lojistik yönden en üstün biçimde desteklenmeli, donanımı sağlanmalıdır.

Millet, halk olarak 80 milyonun her birisi bir istihbarat elemanı, bir polis, bir jandarma, bir emniyet mensubu gibi çalışmalıdır. En ufak bir terör faaliyeti en yakın ilgililere ulaştırılmalı, yangın çıngı halindeyken söndürülmelidir. Devletimize ve hükümetimize maddi ve manevi desteklerimizi çoğaltarak sürdürmeliyiz.

Örneğin 15 Temmuz melun kalkışmada gösterilen toplumsal duyarlılık ve kararlılık, Yenikapı ruhu, Çanakkale ruhu denen asil düşünce devam ettirilmelidir. Bunun için din-iman-mezhep-meşrep-ırk-bölgesel, yerel, ekonomik, siyasi, toplumsal farklılıklarımızı bir yücelik olarak algılamalı, bunları asla fitneye, fesada, hasede, nifak ve şikaka, ayrılığa, gayrılığa, ötelemeye, itelemeye alet ve sebep yapmamaya dikkatle özen göstermeliyiz. Bunu yapmak böylece toplumsal moralimizi daima canlı tutmak böylece birlik, beraberlik içinde bu terör belasını bir pislik gibi bu milletin kaderinden süpürüp atmalıyız. Bu ise güçlü millet, güçlü devlet anlayışı ile olur.

Ne kadar acı verirse versin ve verdirsin, hiçbir terör olayı bizleri asla yıldırmamalı, hatta daha da güçlendirmelidir. Terör kıyameti koparsa, elimizdeki fidanı dikmekten bizi alıkoymamalı, bu düşünce ile çalışmalarımıza hız vermeliyiz. Hiç unutmayalım ki, terörizm üstün güçle önlenir. Güç ise çalışmayla kazanılır. Terör olayları bu gücü önlemek için yapılır.

Bir memleketin kalkınması, başta ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel açıdan bilgi toplumu, teknolojik gelişmeler ile sağlanır. Demokratik hukuk devleti bunlarla olur. Sermaye, tasarruf, iktisat, birikimle olur. Sonra yatırım, sonra istihdam, işsizliğin önlenmesi, milli gelirin yükselmesi, dünya ile rekabet, yüksek ihracat potansiyeli, az ithalat, halka refah, hakça bölüşüm ve paylaşım, herkese iş, aş, eş temini ile toplumun mutluluğu ve huzuru sağlanır.

Aç it fırın yıkar, boş insan, tembel insan daima kötülük hayalleri kurar. İş ve meşguliyet bu illeti önler. Boş insanlar özellikle gençler teröre sigara, uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklara çabuk bulaşırlar. Böylece toplumda ümitsizler, çaresizler çoğalır. Bu ise terör örgülerinin ekmeğine yağ sürer.

Bunları önlemenin yolu güçlü olmaktır. Güç, yönetileni yöneten konumuna getirir. Güç ise çalışmakla olur. Onun için terör olaylarını bahane ederek işi yavaşlatmak, yatırımları kısmak, normal yaşayışımızı terk etmek, korku ve ümitsizliğe düşmek, bu memlekete yapılabilecek en büyük kötülüktür. Çünkü terörü yönetenlerin amacı budur.

Sayın Reisi Cumhurumuz ne buyuruyor: “Durmak yok, yola devam.” Gece yok, gündüz yok deyip gece-gündüz çalışmak, çalışmak, çalışmak...

Haberlerden öğrendiğimize göre, yastık altındaki toplumsal birikim 650 milyar, yani katrilyon. Bunun ekonomiye kazandırılması, israfın önlenmesi, tasarrufun özendirilmesi ile elde edilecek güç ekonomiyi uçuracaktır. Bilekteki altının kime ne faydası var? Zekat varlıkla verilir. Varlık sermaye ile olur. Netice, “Hiçbir sorun çözülmez okumakla yazmakla, neticeye varılır alın teri emekle. Eller neler keşfetti daha neler bulacak, bizler hala meşgulüz birbirimizi yemekle” diyen şairin bu sözleri bize ışık tutmaktadır, yol göstermektedir.

Devlet ve millet olarak başta terörün önlenmesi, Türkiye’nin şahlanıp yükselmesi bu milleti Atatürk’ün deyimiyle “muasır medeniyet –milletler-seviyesine ulaştırmayı” hatta geçmeyi sağlamak için herkes üzerine düşeni yapmalı, asla boş durmamalı, çalışanlar güçlü kuvvetli, doğru dürüst çalışmalı, çalıştıranlar, yatırımcılar çoğalmalı, şefkat ve merhametli olmalıdır. O zaman milli gelirimizin kişi başına 30-40 bin dolara, ihracatımızın trilyon dolara, kalkınma hızımızın yıllık 9-10 seviyelerine ulaşması asla hayal değildir. Bizim bir vilayetimiz kadar olan devletler bu işi böyle başarmışlardır. İşte o zaman yurdumuz, milletimiz huzur içinde olur. Güçlü devletimizin caydırıcılığı terörü ve terörizmi destekleyen menfur güçlerin cesaretini kırar. Ortalığımıza huzur, güven ve emniyet gelir. 2017’ye melun terör olayı ile başlamış olmamız bizi asla yıldırmamalıdır. 7’den 77’ye 2017 miladi yeni yılınızı candan kutlar, yurdumuza, komşularımıza ve dünyaya huzur getirmesini dilerken, aziz şehitlerimizi rahmetle anar, acılı ailelerine başsağlığı dilerim. Acılarını yürekten paylaşırım.