Cenab-ı Hak insanı, yaratılmışların en şereflisi olarak var etmiş ve ona, bu dünyada sınırlı bir ömür vermiştir. O, bu sınırlı ömrün her anından hesaba çekilecektir. Bunun için insanın, ömrünü ve zamanını çok iyi değerlendirmesi gerekir. Zamanı en iyi şekilde değerlendirmek, ancak çok iyi çalışmakla olur. Çünkü dünya ve ahiret saadeti, ancak hayırlı ve verimli bir çalışma ile elde edilir. Nitekim Cenab-ı Hak, bir ayetinde, "İnsan, yalnız çalıştığının karşılığını alır"(1) buyurmuştur.
Sevgili Peygamberimiz, bizzat çalışmış ve bunu herkese tavsiye etmiştir. Her konuda olduğu gibi, çalışma hususunda da bizler için en güzel örnek olmuştur. Bunu, Hz. Peygamber, gerek cemiyet hayatında ve gerek şahsî ve ailevî hayatında örnekleriyle ortaya koymuştur. Mescid-i Nebevî'nin inşaatında taş taşıdığı gibi, kendi evinde de hiçbir hizmetten kaçınmamıştır. Özellikle çalışma ve emek harcama konusunda daima diğer insanlarla eşit bir muameleye tâbi olmak istemiştir. Başkasına yük olmayı değil, onlara yardımcı olmayı prensip edinmiştir. El emeğine son derece önem vermiş ve herkesin de buna çok dikkat etmesi gerektiğini vurgulamıştır. Konuyla ilgili çarpıcı sözlerinden birisi şöyledir: "Hiç kimse, elinin emeği ile kazandığından daha hayırlı bir lokma yememiştir."(2)
Bir Müslüman her konuda olduğu gibi, çalışma konusunda da dünyasını ve ahiretini birlikte düşünmelidir. Âhiret hayatında amelsiz ve sevapsız kalmak hiç hoş olmayacağı gibi, bu dünyada ise başkalarına muhtaç bir duruma düşüp perişan olmak da akıl işi değildir. İnsan, dünyasını ve ahiretini, buradaki maddî ve manevî çabasıyla kazanabilir. Çünkü dünya, hepimiz için çalışıp kazanma yeri ve âhiretin tarlasıdır. Burada ne ekersek, öte dünyada onu biçeriz. Çalışmayan, emek ve gayret sarf etmeyen kişinin, dünya ve âhirette Allah'tan ve Rasûlü'nden bir şey beklemeye hakkı yoktur. Müslüman'ın değil günü ve saati, dakika ve saniyesi bile çok kıymetlidir. Çünkü Müslüman, bu dünyada alıp verdiği nefeslerden ve bu nefesleri nerede tükettiğinden dahi sorumlu olacağını bilen ve başarılı veya başarısız bütün işlerinin, sonuçta kendisine fatura edileceğini düşünen insandır. Millî şairimiz Mehmet Akif'in şu sözleri, âdeta konumuzu özetlemektedir:
"Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası, Dostunun yüz karası; düşmanın maskarası!"(3)
Çalışmayan insan, ihtiyaçlarını temin edebilmek için ya başkalarının eline bakacak, veya el avuç açıp dilenecektir. Sevgili Peygamberimiz, en basit işlerde çalışmanın bile, dilenmekten çok daha iyi olduğunu belirtmiştir.(4) Gücü yettiği halde sadece tembellikten dolayı hayatını dilenerek sürdürenlerden, Allah ve Resulü hoşnut olmaz. Bunlar, kıyamet günü yüzlerinde dilencilik lekesiyle haşir olunacaklardır.(5)
Sistemli bir şekilde çalışan ve iş yapan kişinin, bu dünyada refah içerisinde hayat süreceği açıktır. Onun bu çaba ve gayretlerinin karşılığının, ayrıca âhirette en güzel bir şekilde verileceği, Nahl sûresinin 97. ayetinde şöyle açıklanmaktadır: "Erkek veya kadın, mü'min olarak kim iyi işler yaparsa, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükâfatlarını, yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz."
Hutbemi, bir ayet-i kerime meali ile bitirmek istiyorum: "De ki, çalışın, yapın. Yaptıklarınızı Allah da, Resulü de, müminler de göreceklerdir. Sonra gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah'ın huzuruna döndürüleceksiniz. O da size yapmakta olduğunuz bütün işleri haber verecektir."(6)
1. Necm Sûresi, 39-40.
2. Buhârî, Büyü, 15.
3. Ersoy, M. Akif, Safahât,'S. 71.
4. Buhârî, Büyü, 15.
5. Ebû Davûd, Zekât, 26; Ibn Mâce, Ticarât, 25.
6. Tevbe, 106.