Sayın Başbakan, tartışmasız büyük bir hatip,  büyük bir demagog ve de büyük bir algoritma ustası.

En zor durumlarda, en zor sorular karşısında verdiği kendine özgü yanıtlarla, kendisini ve partisini, zeytinyağı gibi su üstüne çıkarmasını iyi beceriyor.

Kabul etmeliyiz ki, son derece donanımlı bu konuda.

Son günlerde, Tayyip Beyin “algoritma konusundaki donanımını” irdeleyen bir yazı dolanıyor, sanal ortamda.

“Ozan bey” adıyla (ya da rumuzuyla) kaleme alınmış bu yazıyı, (özetlemeye çalışarak) sizlerle paylaşmak istiyorum.

Yazıyı paylaşmadan, “algoritma” denen şey nedir, onu açıklamaya çalışalım.

Özellikle, matematikte ve bilgisayar biliminde kullanılan  “algoritma”, bir ara bilim dalıdır. Belli bir problemi çözmek veya belirli bir amaca ulaşmak için çizilen yola, “algoritma” denir.

Konuyu daha anlaşılır hale getirmek için; bu yöntemi, şöyle bir senaryoyla anlatmaya çalışalım.

Bu senaryo gereği Sayın Başbakanı, bir an için küçüklüğüne döndürelim ve Küçük Tayyip’in evdeki vazoyu kırdığını varsayalım.

*     *     *

Evet…

Küçük Tayyip evde yalnızdır, annesi eve gelince, vazoyu kırılmış olarak bulur.

Annesi, o hırsla, “Vazoyu sen mi kırdın, Tayyipp!” diye bağrınır.

Böyle bir durumda;

Algoritmatik yöntemde 1. adım: Yapılan yanlışın ifade edilme şeklini değiştir, onu yanlış olmaktan çıkar ve iyi bir şey gibi göster.

Senaryoya göre Çocuk Tayyip de bunu yapar, der ki;  “Ben vazoyu kırmadım, parçalarına ayrıştırdım ve yeni bir biçim vermek için yeni bir düzenleme yaptım sadece.”

… …

Şimdi bu tekniği, Tayyip Beyin ustalık(!) dönemine, yani günümüze taşıyalım.

Neler dedi Sayın Başbakan?

"Biz ağaçlara zarar vermiyoruz ki; yerlerinden söküp taşıyoruz sadece."

"Biz alkolü yasaklamıyoruz ki; sadece kullanımını düzenliyoruz."

*     *

Algoritmatik yöntemde 2. adım: Karşındaki kişi ya da kişileri, o suçu işleyecek, o hatayı yapacak; dünyadaki en son insan olduğuna ikna et.

Senaryoya göre Çocuk Tayyip de bunu yapar, der ki; “ Ben vazoya neden zarar vermek isteyeyim ki? Ben de vazoyum. Hatta ben, o vazonun daniskasıyım. O vazo alındığında, onu omzunda 4 kat, bak rakam vererek söylüyorum tam 98 merdiven, yukarı taşıyan benim. Vazonun güneşten rengi solmasın diye onu depoya kaldıralım diyen, kimse kıskanmasın, nazara gelmesin diye arkadaşlarım gelince üstünü örten yine benim. Yahu o vazonun bir numaralı destekçisi benim, ona niye zarar vermek isteyeyim ki?”

… …

Şimdi bu tekniği, Tayyip Beyin ustalık(!) dönemine, yani günümüze taşıyalım.

Neler dedi Sayın Başbakan?

"Biz niye ağaç kesmek isteyelim ki; biz tam 3 katrilyon ağaç diktik."

"Biz niye yargıya baskı yapalım ki; Türkiye’deki en büyük adalet saraylarını yapan, onlara cumhuriyet tarihindeki en büyük olanakları sağlayan biziz."

*     *    

Algoritmatik yöntemde 3. adım: Söz konusu olayın önemini basitleştirip, sıradanlaştır, olayı normalleştir, hatta yaptığının az bile olduğunu örnekler vererek açıkla.

Senaryoya göre Çocuk Tayyip de bunu yapar, der ki; “… Ayrıca ben, bu vazonun yeniden düzenlenmesine neden bu kadar tepki gösterdiğini de anlamıyorum. Vazo, daha çok, eski komünist ülkelerde kullanılan, artık miadını doldurmuş bir süs eşyası. Bak Amerika'ya, bak İngiltere'ye… Evlerde vazo var mı? Hiç filmlerde, bu ucube şeyden görüyor musun? Modern evlerde bu basit şeyden var mı? Anca Çavusesku dönemindeki Romanya'da, sosyalizm illetinden kurtulamamış Ukrayna Oblastlarında kullanılan, barok bir şey vazo. Var mı modern dünyada vazonun yeri? Yok. Bu tepkiyi anlamak mümkün değil. Bence bu vazoların yeniden düzenlenmesinde geç bile kalındı.”

… …

Şimdi bu tekniği, Tayyip Beyin ustalık(!) dönemine, yani günümüze taşıyalım.

Ne diyor Sayın Başbakan?

"Alkol düzenlemesi sadece bizde yok ki. Bunu biz mi uydurduk? Bakın İskandinav Ülkelerine, Fransa'ya, İngiltere'ye… Hepsinde de kat be kat daha fazla kısıtlama var. Bizdeki düzenlemeler daha başlangıç seviyesinde."

*     *    

Algoritmatik yöntemde 4. adım: Şefkatinle, erdeminle karsıdakini ez. İstesem yapardım ama yapmadım de.

Senaryoya göre Çocuk Tayyip de bunu yapar, der ki; “… Şimdi bana böyle suçlamalarla geliyorsun ama ben istesem o vazoyu 20 kere kırardım. Her gün evdeyim, her gün vazoyla birlikteyim. Madem böyle düşmanca bir tavrım var, neden bu lanet şeyi un ufak etmedim? İstesem onu zerrelere ayırır, yok ederdim. Ama yapmadım. Şahsi olarak bu konuda seninle aynı fikirde olmasam da yapmadım, çünkü ben senin düşüncelerine saygı duyuyorum. İnsanların vazoyu sevme hakkı benim için kutsal. Ben vazoyu vazo olduğu için değil, Yaradan’dan dolayı seviyorum. Ben bu evde vazoların teminatıyım.”

… …

Şimdi bu tekniği, Tayyip Beyin ustalık(!) dönemine, yani günümüze taşıyalım.

Ne diyordu Sayın Başbakan ve muhterem arkadaşı?

"Gezi olaylarında, istesek interneti keserdik, kesmedik."

“Biz sizi bir kaşık suda boğardık ama Allah kahretsin ki demokratız. -İ.Melih Gökçek-"

*     *    

Algoritmatik yöntemde 5. adım: Soruyu asla cevapsız bırakma. Soruya, "varsayalım dediğiniz doğru" şeklinde cevap ver. Bunun olasılığını kabul et ve bu olasılığa karşı da sorumlu bir şekilde davrandığını göster.

Senaryoya göre Çocuk Tayyip de bunu yapar, der ki; “… Varsayalım dediğin doğru. Vazonun başına söylediğin şeyler geldi. Bu, her şeyin benim yüzümden olduğunu mu gösterir? Pencereler cereyan yapmış, kedi koşarken vurup kırmış olabilir. Ben bunların araştırılması için komşunun oğlu Mustafa'ya gerekli talimatları verdim. Dünkü rüzgârın hızını araştıracak, kedinin davranışlarını inceleyip bana rapor verecek. Eğer bir yanlış tespit edersem, o kediyi önce ben cezalandırırım. O pencereleri önce ben tamir ederim. Her şeyi takip ediyorum, her şeyi evimiz için, evimizin güzelliği, refahı ve ferahı için yapıyorum.”

… …

Şimdi bu tekniği, Tayyip Beyin ustalık(!) dönemine, yani günümüze taşıyalım.

Ne dedi Sayın Başbakan?

"Polisin Gezi Parkı Olaylarında, aşırı gaz kullanmasıyla ilgili şikâyetler var, doğru. Bunların incelenmesi için gerekli yerlere talimat verdim. Eğer böyle bir şey varsa, incelecek, gereği yapılacak. Böyle bir şeye izin vermeyiz, veremeyiz."

*     *    

Algoritmatik yöntemde 6. adım: Soruyu soranın bu konudaki samimiyetini sorgula.

Senaryoya göre Çocuk Tayyip de bunu yapar, der ki;  “… Madem vazolar konusunda böyle bir hassasiyetin var, alt komşunun oğlu Veli de vazolarını kırdı. Hem bir kez de değil, iki kez kırdı. O zaman neredeydin? Ona niye tepki göstermedin? Ya da taşınırken seramikleri kırılan Ayşe Teyzeyle birlikte neden gözyaşı dökmedin? Bu vazonun farkı yalnızca benimle ilgili olması mı? Senin zaten buradaki amacın, üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. Vazo bahane...”

(SÜRECEK)