15 Temmuz 2016’da yaşadığımız Cumhuriyet tarihinin en kanlı ve şeriatçı darbe girişiminin 3. yıldönümünü geride bıraktık.

Önce bakalım 15 Temmuz’a nasıl gelindi?

15 Temmuz öncesi mevcut iktidar FETÖ terör örgütü ile ortak hükümet kurmuştu. İkisi birbirinin ruh ikiziydiler. Ortaktılar, FETÖ terör örgütü özellikle yargıyı, askeri ve sivil kurumları ortağının desteğiyle ele geçiriyordu. Ergenekon, balyoz, Oda Tv ve casusluk davaları FETÖ kumpasları ile ve bütün hızı ile devam ediyordu. Devletin en üst kademesinden “Ben bu davanın savcısıyım” deniyordu. FETÖ'yü devlet kadrolarına bu iktidar alıyordu, bu iktidar; “Beraber yürümüştür, aynı yollarda”… Bu iktidar; “Beraber ıslanmıştır yağan yağmurda”… Daha sonra kahren “Ne istediniz de vermedik” sözünden anlaşılacağı üzere, FETÖ’yü bizzat devlet büyütüp beslemiştir.

O da bu fırsattan istifade başta yargı ve askeri istihbarat kurumlarını ele geçirmiştir. O günün önemli isimlerinden Bülent Arınç, Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek’e “Ankara’yı FETÖ’ye parsel parsel sattın” demiştir. Dahası üniversite soruları çalınarak, binlerce masum gencimizin geleceği karartılmıştır. Kendi deyimleri ile “Milli orduya kumpas kurulmuştur”, “FETÖ devleti ele geçirdi” gibi muhalefetin itirazlarına, zamanın Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik “Bu söze kargalar bile güler “ diyerek adeta halkla ve muhalefetle alay etmiştir. İktidarın bakanları FETÖ terör örgütü başına, methiyeler düzmekte, bir yolunu bulup fotoğraf çekinmekte, FETÖ kurumlarının açılış kurdelalarını kesmekte, Amerika’ya gidince onu görme konusunda birbirleri ile yarış etmekteydiler.

Ülkenin en mahrem yerlerinden, kozmik odaya kadar giriliyor, bilgi ve belgeler yurt dışı istihbarat örgütlerinin ellerinde dolaşıyordu. Bir terör örgütünün böylesine şımartılmasının, devlete ve millete mutlak bir bedeli olacaktı, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi bunun doruğa çıktığı andır.

Evet FETÖ terör örgütü ülkeyi bir ahtapot gibi sarmıştı. Bunu artık sıradan insanlar dahi görüyordu, rahmetli CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç “Bu Fetullah Gülen kimdir? Nedir? Bir araştırılsın, bu yılan önce sizi sokacak” dediğinde AKP milletvekilleri kürsüde üzerine yürüyor, döğmeye kalkıyorlardı. Cumhuriyet Gazetesi yazarı Hikmet Çetinkaya FETÖ ile ilgili kitaplar yazmakla kalmıyor, köşesinde iki yazısından birini bu konuya ayırıyordu, Cumhuriyet Gazetesi tam sayfa ilanlar veriyordu “Tehlikenin farkında mısınız?” diye, fakat kimse duymuyordu. “Yüreklerin kulakları sağırdı”. Devletin en tepesindeki kişi dahi 15 Temmuz darbesini, devletin yetkili ve yetkin kurumları dururken, ancak eniştesinden öğrendiğini söylüyordu.

İlginçtir; AKP İstanbul Milletvekili Sayın Burhan Kuzu, Habertürk televizyonunda çok çarpıcı açıklamalarda bulunuyor. AKP ile Fetullah Gülen Cemaati arasındaki işbirliğini açıkça itiraf ediyordu. Sayın Kuzu, dolaylı olarak iktidarda kalabilmek için cemaati kullandıklarını, CHP'nin araştırma önergelerini de bilerek reddettiklerini söyleyerek bir itirafta bulunuyordu.

Yıllardır Cumhuriyetin altı oyuldu. Bunun böyle olacağı belliydi. Neden şaşırıyoruz? Birileri tavuğun altına ördek yumurtası koyuyor. Civcivler çıkınca tavuk şaşırıyor. Yavrular durmadan, göle koşup gidiyor, suya dalıyor. Tavuk; “Yahu bunlar bana hiç benzemiyor” dermiş.

Şimdi şaşırıyoruz FETÖ bize benzemiyor. Neden benzesin ki? Yıllardır tavuğun altına ördek yumurtası kondu. Ördek yumurtasından tavuk çıkar mı?