Tarihçi Albert Sorel, “Doğu Sorunu Türklerin Avrupa’ya girmeleriyle başlamıştır.” der. O tarihten itibaren Türklerin Avrupa’dan atılması için sayısız planlar yapılmıştır. Romanyalı diplomat Djuvara’nın tespitlerine göre 13-14. yüzyıldan başlayarak, 1281-1912 yılları arasında çeşitli tarihlerde 100 adet proje üretilmiştir. 20. yüzyılın başındaki projeyi Mustafa Kemal Atatürk Sakarya’da, Afyon’da toprağa gömmüş, İzmir’den de denize dökerek bertaraf etmiştir.

Tarihte Türk-İngiliz ilişkileri Haçlı Seferleri ile başlamıştır. Osmanlı Devleti’ne karşı Haçlı Seferi’ne katılan İngilizler İnebolu’da Türklere karşı savaşırlar. 1453’de İstanbul’un fethi üzerine Papa’nın çağrısıyla İngilizler Türklerle olan ticari ilişkilerini keserler.

Devletler, ulusal çıkarlarını gerçekleştirmek veya koruma amacına yönelik olarak hareket ederler. Ulusal çıkarlar ise zamana ve gelişen olaylara göre değişkenlik gösterir. Bir diğer deyişle uluslararası ilişkilerde dostluk ve düşmanlık kalıcı değildir.

Bu bağlamda Türk-İngiliz ilişkileri; 1791 yılından 1878 yılına kadar Rusya’nın Avrupa’nın en büyük devleti olmasını engellemek amacıyla İngiltere’nin ulusal çıkarları Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünün korunmasını, 1878 yılından sonra ise parçalanmasını gerektirdiği şeklinde tezahür etmiştir. İngiltere’nin ulusal çıkarı; 1878’den sonra Osmanlı Devleti’nin İngiltere denetiminde yıkılarak onun toprakları üzerinde yine İngiltere’ye bağımlı veya yakın politikalar izleyecek devlet veya devletçiklerin kurulması yönünde olmuştur.

İngiltere bu amacı doğrultusunda; 1878’de Kıbrıs’ı, 1882’de Mısır’ı işgal etmiştir. Ayrıca Anadolu’da Ermeni ve Kürt devletleri kurulması için çaba göstermiş, Hint Yolu’nun güvenliğini sağlamak için de Yunanlılara Batı Anadolu’yu işgal ettirmiştir. Meraklısı için bir parantez… (İngiltere’nin halen Kıbrıs’ta iki askeri üssü vardır.)

30 Temmuz 1922’da İzmir’de düzenlenen bir törenle Batı Anadolu’da “İyonya Devleti” kurulur. Başkenti İzmir olan bu devlet yaklaşık on sekiz bin kilometre karelik bir alanı kapsayacak ve bir buçuk milyonluk bir nüfusa sahip olacaktır. 26 Ağustos 1922’de Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde başlayan Büyük Taarruz ile İngiliz destekli Yunan ordusu 09 Eylül 1922’de deniz dökülürken İyonya Devleti yöneticileri de gemilere doluşacak kaçmak zorunda kalırlar.
İNGİLTERE, KÜRTLER VE ERMENİLER…

İngiltere Ermeniler hakkında şöyle düşünmektedir. “Bu geniş bölgedeki (Osmanlı topraklarını kastediyor) 200 bin Hıristiyan’ı korumak büyük bir sorumluluk gerektirir. Zaten kendi sorumluluğumuz da var. Daha fazlasını yüklenecek durumda değiliz, İngiltere bütün dünyanın polisliğini yapamaz, Ermeniler kendilerini savunmalıdır.”

Ancak, petrolün kokusunu alan İngiltere, petrol bölgesindeki Kürtler için farklı düşünmektedir. “Bütün ümitlerini İngiltere hükümetine bağlamış durumdalar. Bu arada Mustafa Kemal gittikçe tehlikeli olmaya başlıyor. İngiliz kuvvetleri, Kürtleri Mustafa Kemal’e karşı kullanmak için her parayı ödemeye hazırdır.” 1919-1938 tarihleri arasında Anadolu’da çıkartılan isyanları bir araştırın lütfen…

İngiltere, Rusya’ya karşı oluşturmak istediği duvarı Kürtlerle tamamlamak ve onları Türklere, Araplara ve İran’a karşı kullanmak istemektedir. Bu fotoğraf size tanıdık geldi mi?

Ermenistan ve Kürt devletlerinden sonra sıra Anadolu’nun geri kalan bölgelerine gelmiştir. İngiltere için Küçük Asya’da Hint Yolu’nun güvenliğini sağlayacak dost bir devletin kurulması gerekmektedir. Başbakan Lloyd George’a göre bu devlet Yunanistan’dır. İngiltere’ye büyük bir yük olmadan büyüyüp, kuvvetlenecek bir Yunanistan bu bölgede İngiltere’nin ordusu ve donanması olarak İngiltere’nin çıkarlarının bekçiliğini yapacaktır.

Başbakan L. George şöyle düşünmektedir. “Yunanlılar Doğu Akdeniz’de geleceğin milletidir. Büyük Yunanistan, İngiliz İmparatorluğu için değer biçilmez bir kazanç olacaktır. Doğu Akdeniz’in en önemli adaları onlarındır. Bunlar, Süveyş Kanalı yolu ile bizim Hindistan, Avustralya ve Uzakdoğu’ya giden ulaştırma yollarımız üzerinde bulunan tabii deniz üsleridir. Eğer onlara milli yayılışları devrinde sağlam bir dostluk gösterirsek, İmparatorluğumuzun birliğini sağlayan büyük yolun başlıca koruyucularından biri olurlar.”

BU KISA UFUK TURUNDAN SONRA GELELİM BUGÜNE…

Büyük Ortadoğu Projesi, içine İngiltere ve Siyonizm kaçmış ABD’nin ısrarla sürdürdüğü bir hamledir. Suriye’de raydan çıkan BOP trenini yeniden yola çıkarmak için her türlü siyasi ve askeri hamle yapılmaktadır. 20. yüzyılın başında İngiltere’nin ortakları ve işbirlikçilerinin ise kökenleri aynı, ancak isimleri farklıdır.

Irak’ın Kuzey’inde bugün referandum peşinde koşan Barzani’nin yolunun taşları Özal döneminde Çekiç Güç denen uygulamayla döşenmeye başlanmıştır. Küresel çeteler (Emperyalizm ve Siyonizm) yine Kürtleri ve muhtelif işbirlikçiyi kullanarak bugünlere gelinmiştir. IŞİD bu senaryoda yardımcı oyuncu olarak rolünü tamamlamıştır. Çakma İslamcı bu terör örgütünün karıştırdığı yerlerde demografik yapı değişmiş, Türkmenler ve Araplar bölgeden uzaklaştırılırken boşalan yerler Kürtlere (PKK/PYD’ye) teslim edilmiştir. Amaç Kürdistan’ı Akdeniz’e ulaştırmaktır. Kürdistan denilen yapı ise Büyük İsrail’in geçici maskesidir. İsrail’in Barzani’ye ve referanduma verdiği destek demeçleri gazetelerde ak kâğıda siyah mürekkeple yazılmıştır. Ayrıca İsrail’in verdiği askeri lojistik destek ise olayın bir başka boyutudur.

Bütün bunlar olurken Yunanistan’ın Ege’de 18 (on sekiz) Türk adasını ve iki büyük kayalığı işgal ederken ve oralarda askeri üsler kurarken Türkiye’nin olan bitene adeta göz yumması, Kıbrıs’ta yaşanan teslimiyetçi duruş, yaşanan durumun ne denli vahim olduğunu göstermektedir. Yakında Ege sahillerinde Yunan pasaportu olmayanların denize girmesi neredeyse imkânsız hâle gelecektir desek pek de abartmış olmayız.

Bütün bu şartlarda halk medya kuşatmasında gerçek gündemden habersiz afyon yutmuş gibi gündelik dertlerinin açmazında çırpınmaktadır. Bu gerçekliği gündeme getirerek halkı Milli Birleşik Cephe’de birleştirecek siyasi önderliğin olmayışı Türkiye’nin en büyük sorunudur.