Şarkılar, Türküler ve Nüktelerle Türk-Amerikan İlişkileri


1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ve Ambargo

“Ambargoya Çüş De”

Kıbrıs Barış Harekâtı, Türkiye-Amerika ilişkilerinde bir başka kırılma noktasıdır. Bu andan itibaren hem hükümet düzeyinde, hem halk düzeyinde Amerika’ya karşı müthiş bir tepki başlamış, bu durum yapılan plaklara da yansımıştır. Bu tepkinin örneklerinden bir tanesi Rıza Pekkutsal’ın hazırladığı bir plaktır.

“Ambargoya Çüş De” adını taşıyan, mizahi, eleştirel, bir plaktır bu.

“Vah deme oh de, ambargoya çüş de / Meclisi coştur, Kongreyi sustur / Dünyayı darılttın Amerika, / Her yerden kovuldun Amerika, / Sonunda bizden de şifayı buldun Amerika /

Vah deme oh de, ambargoya çüş de”…

Aynı yıllarda, Amerika’ya adeta kafa tutan Ecevit hükümetinin verdiği cesaretle ambargoya karşı çıkan şarkıların türkülerin sayısı hızla artmıştır.

Ecevit hükümetinin istifa etmesinden sonra iş başına gelen Süleyman Demirel Başbakanlığındaki Milliyetçi Cephe hükümeti, 25 Temmuz 1975'te, 1969 tarihli Ortak Savunma ve İşbirliği Anlaşması'nı tek taraflı olarak feshetmiştir. Böylece, Türkiye'deki NATO görevi nedeniyle İncirlik dışındaki bütün ABD üslerinin faaliyetleri durdurulmuştur.

Türkiye’deki Amerikan üslerini kapatmasıyla birlikte, bu kez de Amerika’yla alay eden skeçler yapılmaya başlanmıştır. Rıza Pekkutsal’ın plağının arka yüzündeki “Dünya Haberleri” başlıklı taşlaması bunların en güzel örneklerinden biridir.

[…] Şimdi de dinleme servisimizin dünya radyolarından tespit ettikleri ambargo ile ilgili izlenimleri sunuyoruz.

El Radyo Arabiya: Dün akşam Türk hükümeti Süleyman Efendi başkanlığında toplantıya, yerinde bir kararla Amerikalılar üslerden yallah dışarıya [...]

“Anbarsız Ambargo” (Sayan Plak:FS-327-A, 1975)

Ambargoya ve Amerika’ya tepkiyi konu alan plakların en ünlülerinden biri de kuşkusuz Ateş Böcekleri’nin hazırladığı “Anbarsız Ambargo” adlı bu plaktır... Burada Amerika, “missis u-se-a” adlı oldukça şımarık ve fettan bir hatun olarak gösterilmiştir. Kendisine erkek arayan bir kadın olarak dillendirilmekte ve aday erkekler arasındaki İsrail’i (Moşe Dayan), Mısır’ı (Enver Sedat) ve Yunanistan'ı (Karamanlis) beğenmeyip seçimini Türkiye'den yana kullanmaktadır.

[…] I am 200 yaşında zengin bir dulum, dişime göre bir koca bulamıyorum, çok erkeği eskittim ama ne yapayım ben yalnız yatamıyorum, oh Kissinger bul bana hasbınd, her sözümü dinlesin olsun çok mazbut […]

Missis USA – Onda bunda şundadır, şunda bunda ondadır. Açık söylemesem de benim gönlüm ondadır. ( Harman Dalı eşliğinde, hayda bre efeler diye bir ses duyulur)

Missis USA – Ooo may gat, ne yakışıklı adam

Türkiye - Sizinle son defa konuştuk madam. Biliniz ki yutmadık Yunan’ın manitasını.

Missis USA – Aaah ahh, Katerina methetmişti sizin Mehmet Paşa’nın baltasını […]

Ateş Böcekleri’nden Ercan Bostancıoğlu o günlerde sahneledikleri bu şov için şunları söylemiştir.

“Temmuz ayında olduydu Kıbrıs çıkarması, İzmir fuarına gittiydik. Biz bu parodiyi yapıyoruz orada, yaptık, hiç unutmam, şimdi yıkıldı, Manolya bahçesinde çalışıyoruz Zeki Müren’le beraber… En sonunda o Musevi geldi, arkasından Yunanlı geldi, arkasından, bunlar hep tabii taklitlerle yapılıyor, arkasından Arap geldi, en sonunda da düşünün İzmir ve bir “harman dalı” müziğiyle geliyor Türk, ray ray ray raaaa derken orası 3500 kişilik falan bir gazinoydu, şerefimle temin ederim ayakta kalan bir kimseyi görmedim… Millet alkış, 3 dakika 5 dakika millet ayakta, alkışlıyor bizi… Millet de dolu, hatta gözleri dolu insanlar gördük sahneden… Buna bizde derler ki “bayrak çıkarma” alkış alma… Hayır değil, bu günün aktüalitesidir. Yani günün esprisidir ve günün olayıdır, bunlar gelip geçicidir, ambargo kalkana kadar, biz bunu yaptık.”

1950’lerde ABD ile başlayan bahar havası, 1960’larda kırılmaya başlamış, adeta sonbahara dönüşmüştür. 1970’lerde ise kışa dönüşmüş artık. Örneğin haşhaş ekimi sorunu, ardından Kıbrıs Barış Harekâtı, ardından ambargonun başlaması, Türkiye’de olumsuz bir Amerikan imajı doğurmuştur, daha doğrusu Çirkin Amerikalı halk tarafından görülmeye başlamıştır. 1977’de Amerika ambargoyu kaldırsa da Türkiye’deki olumsuz Amerikan imajı ve Amerikan aleyhtarlığında 12 Eylül 1980 darbesinden sonrasındaki ilk seçimlere kadar, yani yaklaşık 1983 yılına, Özal’ın iktidarına kadar devam etmiştir.

12 Eylül 1980 darbesiyle birlikte Türkiye’deki solcular da sağcılar da dağıtılmıştır. Meydan, Amerika’da çalışmış ve iki ülke ilişkilerini yeniden yakınlaştırmak için harekete geçen Turgut Özal’a kalmıştır.

İlk resmi Amerika ziyaretini 1985’te gerçekleştiren Özal, bundan sonra neredeyse her yıl Washington’a gitmiştir. Bugüne kadar Amerika’yı resmi olarak en çok ziyaret etme rekoru da Turgut Özal’a aittir. Cumhurbaşkanı Özal, 8 yıl içinde 6 kez Amerika’yı ziyaret etmiştir. Özellikle, “Presidan Bush”la olan dostluğuysa düşman çatlatan cinstendir. (!)

Özal’ın 1983’de ANAP’ı kurmadan yaptığı ABD ziyareti ise özel ve güzel (!) bir gezidir.

Plaklardan Kasetlere Geçiş… 1980’li Yıllar…

12 Eylül 1980 darbesinin toplum üzerindeki etkilerinin işaretlerinden biri de plaklardan kasetlere geçilirken (pikaptan kasetçalara geçiş) halkta büyük bir suskunluk ve sinmişlik görülmektedir. 1960 ve 1970’li yıllarda görülen ulusalcı tepkiler, milli refleks kırılmıştır.

Bir başka teknoloji hızla yaygınlaşmaktadır. Televizyon… Hani Amerikalıların “Aptal Kutusu” dedikleri alet…1990’lı yıllarda özel televizyon kanalları da kurulmaya başlayınca toplumu yeniden şekillendirmek küresel çeteler için kolaylaşmıştır. Emperyalizmin “toplum mühendisleri” sahnededir.

Nejat Yavaşoğulları, bu iki dönemi şöyle karşılaştırmaktadır.

“Eskiden 45’lik plak vardı. Yani aslında çok büyük bir nimetmiş o. Ben de isterim ki ister böyle konularda şarkı yapmış olayım, ister bir aşk şarkısı, ister başka bir şarkı yapmış olayım, o anki düşüncelerim olduğu için, o anki atmosferden etkilendiği için insan, onun yarın çıkmasını isterim. Bu beni rahatlatır, başka şarkılar için uğraşmaya başlarım ondan sonra. Bu süreç müzikte biraz zor çünkü işte plak şirketi girecek devreye, böyle tekil bir albüm çıktığı zaman satış az oluyor, almıyorlar, öyle alıştılar, eskiden longplay almazlardı, şimdi 10 şarkılık albümlere alıştılar, şimdi tek, bir iki şarkılık bir şey çıktığı zaman almak istemiyorlar. Parayı boşuna mı vereceğiz falan diye.”

Ateş Böceği Ercan Bostancıoğlu ise şunları söylemektedir. “Dön baba dön, daha da kötü, yani dön baba dön, değişen bir şey yok. Her geçen gün bence daha da, yani ben iyi görmüyorum Amerika’yla şeyi, bugün sahnede artık o esprileri yapmaya kalksam, bir de şu var, acaba onu yapmaya kalksam aynı reaksiyonu alır mıyım?”

Ulusalcı bilinç bir kez kırılmaya görsün… Fare geçmiş, yol açılmıştır.  Ercan Bostancıoğlu yeni dönemi yorumlarken karamsardır.

“Nerede o birlik beraberlik, nerede o tek vücutluk, nerede o toplumun o sesi? Biz aksine sessiz bir toplum olduk. Geliyor işte diyor ki şey fazla diyor, asgari ücret fazla, diyor, çekip gidiyor yahut da şu olacak diyor, çekip gidiyor. Biz daha da sessiz olduk, eskiden gürleyen bir millettik, gür sesimiz çıkıyordu yani ama ne oldu bize?”

1960 ve 1970’li yıllarda mizah toplumun kendisini ifade etmede böylesine etkin bir söylemken günümüzde mizah adına sahne alanların ifadelerine baktığımızda emperyalizmin elinin apış aralarından çıkmadığı görülecektir.

O yıllardan bugünler kalan ve hâlâ söylenen bir türkü ise Âşık Mahzuni’ye ait olanıdır.

“Amerika katil, katil…”

“Defol git benim yurdumdan / Amerika katil katil / Yıllardır bizi bitirdin / Amerika katil katil

Devleti devlete çatar / İt gibi pusuda yatar / Kan döktürür silah satar / Amerika katil katil

Japonya'yı yiyen velet / Dünyadaki tek nedamet / İkiyüzlü kahpe millet / Amerika katil katil

Su diye yutturur buzu / Katil düştük kuzu kuzu / Dünyanın en namussuzu / Amerika katil katil

İnsanlıkta ırk sarısı / Küstü dünyanın yarısı / Vietnam'ın pis karısı / Amerika katil katil

Mahzuni Şerif uyuma / Gün geldi çattı akşama / Bizden selam Vietnam'a / Amerika katil katil”

Yazı dizimizin sonuna geldik… Altıncı ve son bölümde “Son söz gibi” bir yorumla noktayı kovacağız. Emperyalizm ve ulus devletler arasındaki çelişme ve çatışma, devrim-karşı devrim mücadelesidir ve her süreç gibi iniş ve çıkışlarda sürecektir. (Devam edecek…)