Gençlik yıllarımın lideriydi o.

Severdim, sevmezdim o konuya girmeyeceğim,

Ama şimdiki duygu ve düşüncelerimi dillendirmeden de geçemeyeceğim.

Rahmetli meğer ne büyük bir insan, ne demokrat bir siyasetçiymiş de kendisini anlayamamış ve kendisine büyük haksızlık etmişim.

Bunu, günümüz liderlerini(!) görüp, tanıyınca, onlarla kıyaslayınca daha iyi anlıyorum.

Işıklar içinde uyusun, bugün O’nun ölüm yıldönümü.

Anmadan geçemedim.

Siz buna günah çıkarmak da diyebilirsiniz!

* * *

O, siyasi kariyeri boyunca birçok ilki gerçekleştiren bir liderdi.

O, Türkiye'nin çok partili sisteme geçtiği 1946'dan sonraki dönemlerde, kurduğu 7 hükümetle en çok hükümet kuran siyasetçi idi…

O, Türk siyasi tarihinde, İsmet İnönü ve Recep Tayyip Erdoğan'dan sonra en uzun süre görev yapan başbakandı…

O, 41 yaşında başbakanlık koltuğuna oturan en genç başbakandı…

O, 40 yaşında parti genel başkanı olan en genç politikacı ve 30 yaşında bir kamu kurumuna atanan en genç genel müdürdü…

O, 1965-1993 yılları ​​arasında yedi farklı hükümette toplam 10 yıl 5 aylık bir süreyle başbakanlık görevi yapan bir siyasetçi idi.

O, 1993-2000 yılları arasında Türkiye'nin 9. Cumhurbaşkanı olarak görev yapan Türk siyasetçi, mühendis ve devlet adamı idi

17 Haziran 2015 tarihinde, solunum yolu enfeksiyonu ve kalp yetmezliği nedeniyle 90 yaşında Hak’kın rahmetine kavuştu.

Allah gani gani Rahmet eylesin.

* * *

Vefalı insandı Rahmetli.

Bir gün, İslamköy’de, babası Yahya Çavuş ve annesi Ümmühan Hanımla; gazetecilere baba evini gezdiriyor. Gazetecilerle birlikte, başlarını eğerek girdikleri kerpiç odada gazetecilere şunları söylüyor.

"…İşte ben, bu odada kardeşlerimle yaşadım. Elektrik yoktu, gaz lambasıyla okur-yazardık.

Köy okulunu bitirdim. Ortaokul yoktu. Ortaokula gitmek için her sabah kilometrelerce yürür, kasabaya giderdik.

Isparta’da lise yoktu, en yakın lise Afyon’da idi. Afyon Lisesi mezunuyum.. Eğer bana Cumhuriyet nedir, diye sorarsınız; size yanıtım şu olur.

Cumhuriyet var ya cumhuriyet; o benim işte!

İslamköy'den çıkmış bir köylü çocuğunu cumhurbaşkanı yapan, Cumhuriyet'tir.

Budur Cumhuriyet…

Bunu Büyük Atatürk'e borçluyuz."

… …

Buradan günümüz liderine(!) gelmek istiyorum.

“İki ayyaş” diye söze başlayan günümüz lideri(!) de çoluğu çocuğuyla yer sofrasından kalkıp bu günlere geldi.

Ama o, ne cumhuriyetin, ne onun kurucusunun değerinin ayırdında.

* * *

Rahmetli Demirel’in en önemli özelliklerinden biri de günümüz liderlerinin(!) hiçbirinde bulunmayan engin bir hoşgörüye sahip olmasıydı.

Ve yine bir başka özelliği de hazırcevap olmasıydı.

Öyle anlarda, öyle yanıtlar verirdi ki, muhatapları verecek karşılık bulamazdı.

* * *

Demirel Başbakan.

Kürsüde halka hitap ediyor.

"Şunu yaptım. Bunu yaptım. Baraj, köprü, yol yaptım. Fabrika yaptım."

Kalabalığın içinden bir adam bağırıyor.

"Bubaanin parasıynan mı yaptın? Yaptım da yaptım, deyip durasın…"

Polis, jandarma ve zabıta, anında bağıran adama doğru harekete geçiyor.

Demirel, görevlilere "Durun!" diyor; "Durun! Adam doğru bir şey sordu. Durun!"

Sonra da protestocu adama bakarak konuşmaya başlıyor.

"A benim gardaşım; senin bubanla, benim bubamın parasını üst üste koysak bu anlattıklarımın tuğlasını gomaya yetmez. Bu meydandaki herkes, bubasının parasını getirse, çuvalla koysak o bile az gelir.

Yaptım derken, elbette milletin parasıyla yaptım. Sizin vergilerinizle yaptım. Ama benden öncekiler yapmadılar, ben yapıverdim. Anladın mı?"

??!!...

Protestocu adam, Demirel'i alkışlamaya başlıyor. "Valla doğru söylüyon başbakanım. Allah senden razı olsun."

… …

Siyaset budur işte.

Protestocuyu azarlamadan, onun anlayabileceği bir biçimde olayı anlatmak; ve sonunda, o protestocunun alkışını almak.

Böyle bir felsefeyi benimsemiş bir liderdi Rahmetli.

Yıldızlar yoldaşı olsun.