İnsana entelektüel bir keyif ve manevi bir haz veren “felsefe”, insanın gerçek anlamda yolunu bulması için kafa ve kavram karışıklığını ortadan kaldırır.

Bir şeyin “ne olup olmadığını “gösteren sihirli bir ayna görevi gören felsefe insanın özgürleşmesi için güçlü bir öğretidir.

Suyun doğası da bir felsefe anlatır. Mesela dağdan akan suyu düşünün. En az direnç gösteren yolu seçer akmak için. Yani önüne bir kaya çıkacak olursa onunla uğraşmaz, kayayla mücadele etmez, etrafından dolaşıp devam eder akmaya. Suyun bu doğasından alınan ilhamla şöyle der Sufiler: “Seninle uğraşan hiç kimseyle uğraşma, eğer uğraşırsan onunla aynı yerde kalırsın. Etrafından dolanıp devam et yoluna.”

Diyelim ki dağdan akan su önüne çıkan kayanın etrafından dolaşamayacak bir yola denk geldi. O zaman ne yapar, birikip üstünden aşar. Yok eğer bu da olmuyorsa sabırla kayayı damla damla delmeye başlar. Kayayı delmeyi başaran suyun kuvveti değildir tabii ki, damlaların sürekliliğidir ki buna da “sabır” derler. Sabretmek hiçbir şey yapmadan oturmak değildir.

“Sabır dikenin içinde gülü, gecenin içinde gündüzü hayal edebilmektir.” der Şems-i Tebrizi. Suyun doğası imkânsızın bile başarılabileceğini, bunun için sabırlı ve istikrarlı olduğunu öğretir. Kayayı delen su elbette yine yoluna devam eder.

Su hep akar. Bilir ki aktıkça temizlenir. Bazen dere kenarlarında su birikintileri oluşur, akmayan su bulanır, çamurlaşmaya başlar. Üzerine pislik birikir ve Sufiler bu yüzden derler ki: “Sen su gibi ak. Her daim yenilen. Her gün yenilen. İki günün aynı olmasın.

Dünü dünde bırak yeni şeyler öğren.”

Mesela su değişimden hiç korkmaz. Ama insanlar değişimi sevdiklerini söyleseler de aslında bundan çok korkarlar. Su değişimi ne güzel de anlatır. Bazen yağmur olur, bazen kar olur, bazen buz olur, bazen buhar olur. Buhar olduğunda çıkar gökyüzüne yağmur olup iner yine yere.

Ayrıca su uyumludur. Çay bardağına koyduğunda çay bardağının şeklini alır, kovaya koyduğunda kovanın. Sürekli bulunduğu yere uyumlanır ama doğası hiç değişmez. Her yere her şeye uyum sağlar. Unutma ki dünyada her zaman doğaya uyum sağlayanlar hayatta kalır. Uyum sağlayanlar esnektir çünkü. Değişime direnenlerse katı. Fırtına en sert en güçlü ağaçları devirir ama esnek fidanlara, otlara hiçbir şey yapamaz. O yüzden esnek olanlar, uyum sağlayanlar hayatta kalır. Aynı zamanda akışa teslim olur. Teslimiyet içindedir. Çünkü bilir ki bütün dereler eninde sonunda büyük denizlere, okyanuslara akar.

Elinden geleni yaptıktan sonra hayatın akışına teslim olmaktır bu. Su berraktır, şeffaftır. Olduğu gibidir yani. Paylaşımcıdır. Hep besleyicidir. İnsanları, hayvanları, doğayı besler. Hayatı başlatandır. Su olan her yerde bitkiler vardır, hayvanlar vardır, insanlar vardır.

İşte suyun bu yapısından dolayı Sufiler birbirlerine, “Su gibi ol Azizim” derler.

*

BAADDİN FIKRALARI

1-Rüzgarsız havada dönen bir fırıldağın mutlaka bir üfleyeni vardır.

2-Hitler zamanında kitapları yakılan Freud, “Eskiden insanları yakıyorlardı, şimdi kitaplarımızı yakıyorlar. Yine de bir gelişme var.” demiş.

3-Zaman hiçbir şeyi iyileştirmez. Sadece o acıyla nasıl yaşayabileceğini öğretir.

4-Efendiler ve ey ulus, biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler ve müritler ülkesi olamaz. En doğru en gerçek tarikat uygarlık tarikatıdır.

5-Ne Padişah kulu, ne de Arap ümmeti. Yaşasın hür ve bağımsız Türk milleti.

*

Dün yazlıkta yaklaşık 3 saat udumla Hüseyni makamında çok sevdiğim şarkıları geçtim.

Bestesi Nihat Adlim’e, sözleri Siyami Özel’e ait şu güzel Hüseyni şarkıyı çok severim.

Her seherde sen gelirsin aklıma / Ufuklar çepçevre ağardığı zaman,

Bilsen nasıl çarpıyor kalbim, nasıl anlatamam…

Sen karanlık geceleri severdin, simsiyah gözlerin vardı,

Sonra elveda dedin bir gün, bütün ümitlerim karardı, nasıl, anlatamam…

*

Bir zamanlar musiki sevdamı şu dörtlüğümle dile getirmeye çalışmıştım.

Yolu sevdadan geçen müzikle handan olur,

Aşkla, meşkle mestolur bülbüle canan olur,

Bezm-i meyde teselli arayan gönüllere,

Nağmeler şifa verir, dertlere derman olur…(Mehmet Özata)

9 Eylül 2020