“Özeleştiri” sözcüğünü pek severiz.

Yerli-yersiz “Herkes kendi özeleştirisini yapmalı” der dururuz. Ama buradaki “herkes” herkesi kapsar da yalnızca kendimizi kapsamaz.

Çünkü biz hata yapmayız.

Her yaptığımız doğrudur, her düşüncemiz tartışılmaz gerçektir.

Şu son zamanlardaki Çorum’un imajını yerle bir eden, tüm Çorumluları utandıran çirkin haberlerle ilgili özeleştirilere, isterseniz bu çerçevede devam edelim.

İstatistiki bilgilerle sabit ki, Çorum’daki fuhuş, taciz, tecavüz olayları, aynı nüfusa sahip illerden daha fazla değil aslında. Hatta geri bile.

Ama Çorum, sanki Türkiye’nin “fuhuş, taciz, tecavüz” merkezi gibi imiş gibi gösteriliyor.

Bunda, gazeteci geçinen sorumsuzların payı büyük elbette.

Geçelim işin arka planına…

Benim güzel hemşehrim!

Sen değil miydin benim dağıtıcıma “Sizin gazetede doğru-dürüst haber yok. Böyle giderse aboneliği bırakacağım” diyen?..

Oysa, adli-polisiye haberler hep var oldu bu gazetede, ama manşete çekilmedi, olması gerektiği gibi, çoğu kez iç sayfada verildi.

Manşette Çorum’un çok daha önemli sorunlarına değinildi, yapıcı bir anlayışla Çorum’un yararı, çıkarı gözetildi.

Bu gazete Şeker Fabrikası’nın Çorum’a kazandırılmasında, bölünmüş yolun yapımına başlanmasında büyük rol üstlendi, Obruk Barajı’nın en yakın takipçisi oldu. Hayat Kağıt’ın kuruluşunda, doğalgaz yatırımına başlanmasında tüm saldırıları tek başına göğüsledi.

Daha neler neler…

Üst üste toplayın 700-800 milyon dolarlık yatırımlardır söz konusu olan.

Ama sen, kan, gözyaşı, cinsellik içeren vıcık vıcık haberleri manşetlerde görmek istediğin için, bu gazeteyi “doğru-dürüst haber vermiyor” diye eleştirdin.

Ve şimdi, dışarıdaki yakınlarından “Çorum ne hale gelmiş yav?” diye alaycı telefonlar alıyorsun, utanıyorsun.

Utanma güzel kardeşim, bunu sen istedin!

“Eşitlik her zaman adalet değildir” diye kaç kez yazıldı bu köşelerde.

İyi ile kötüyü, olumlu ile olumsuzu ayırmak, “yüze duramama” şarklılığından kurtulmak gerektiği kaç kez hatırlatıldı…

Tınmadın.

Ve sen sosyal demokrat hemşehrim!

Laiklik elden gitmesin diye, isteyen herkesin istediği yere içkili, müzikli yerler açabilmesi gerektiğini savundun.

Bunu sosyal yaşamın, çağdaşlığın, özgürlüğün gereği zannettin.

Şimdi gece yarılarına kadar uyuyamayan da, ikide bir silahların patlamasıyla yüreği ağzına gelen de sensin.

Ve şimdi senin apartman görevlin, duvar diplerindeki sidikli yerleri yıkamakla, kusmukları temizlemekle meşgul.

Hiç kusura bakma, sen istedin.

Yaşadığın bölgenin, Belediye tarafından “şehrin sarhoş-berduş yatağı” haline getirilmesine sen çanak tuttun.

Çorum yaşanmaz hale gelmişse, hiç inkâra kalkışma, senin payın büyük.

Ve benim güzel hemşehrim, seni iyiye, doğruya, güzele götürmek isteyenlere hep ayak diredin, kötüye, çirkine, yanlışa koşar adım gittin.

Cehalet, ahlâksızlık, sapıklık, yobazlık, sorumsuzluk…Adına her ne diyorsan, senin eserin güzel kardeşim!

Şu 60 yıllık ömrümün 40 yılını, aklımın erdiği, dilimin döndüğü, kalemimin yettiği kadar, samimiyetle, iyi niyetle, dürüstçe “gazeteci” kimliğimle Çorum’a hizmet etmeye çalışarak tükettim. Çorum’u, Çorum insanını tutku derecesinde bir bağlılıkla hep sevdim. Ama inanın, son zamanlarda, fırsatlar önümde seriliyken neden kendimi Çorum dışına atmadım diye hayıflanmaya başladığımı kendim de şaşkınlıkla fark ediyorum.

Kırk yıllık çabam, ne yazık ki Çorum’u bir santim ileriye götürmeye yetmemiş.

Bizim duygusal dünyamızı, gözlerini para hırsı bürümüş Vandallar darmadağın edip geçmişler.

Farkına bile varmadan yenilmişiz.

Şimdi, siyasetçisiyle, yöneticisiyle, esnafı, işadamı, sokaktaki-kahvedeki vatandaşıyla herkese sesleniyorum, “Suçlu ayağa kalk!” diye.

Merak etmeyin, ben de ayağa kalkıyorum.