Dış borç ile teslim alınan Türkiye hızla üretmeden tüketen bir topluma dönüştürülmüştür. Bu kez borçla teslim alınma tabana yayılmış, vatandaş kredi kartları ve tüketici kredileriyle esir alınmıştır. Borcunu borçla kapatan ülkede borcunu borçla kapatmaya çalışan vatandaşlar vardır artık.
Ekonomide döviz kuru düşük tutularak ithalatın cazip hale gelmesi karşısında özel sektör de ithalata yönelmiş, ihracat da ithalata bağımlı kılınmıştır. Yüz ihracatın 74’ü ithalattır. Son dönemde hızla tırmanan döviz fiyatları karşısında devletin elinde tek müdahale aracı olarak Merkez Bankası’nın kararıyla belirleyeceği faizler kalmıştır. Elektrik mühendisi Merkez Bankası Başkanı ise kısa devre sonucu çıkan yangını seyrederken piyasaya döviz satışı kimyasal madde yangınına su serpmeye benzemiş, döviz yükselmeye devam etmiştir. Ancak, ABD ile yapılan bir görüşme sonucunda faizler bir anda yükseltilmiştir. Hem de Başbakan Erdoğan’ın şiddetle karşı çıkmasına rağmen… Rivayet Devlet Bakanı Ali Babacan’ın ricasıyla faiz artışına ikna edilmiştir Erdoğan… Biz basının yalancısıyız…
Türkiye’nin dış borcu 500 milyar doları bulmuşken Dışişleri Bakanı’nın yaptığı açıklama ise tarihe öyle bir kayıt düşülmüştür ki silmek mümkün değildir.
“Ben hep, ‘10 yıl, 20 yıl 50 yıl sonra nasıl hatırlanacağız’ diye düşünüyorum. 50 yıl sonra geriye dönüp bakıldığında ne Gezi manipülasyonları, ne de 17 Aralık’taki dolaylı darbe operasyonları akla gelecek. 50 yıl sonra iki şey akla gelecek. Birincisi, çözüm süreci. Kardeşliğimizin tekrar dirildiği, bu topraklarda fitne tohumları ekmek isteyenlere karşı Türkü, Kürdü, Arabı, Boşnağı ile her kesimden gelen vatandaşlarımızla omuz omuza verdiğimiz çözüm süreci. İkincisi de 200 yıldır ilk defa Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanan dönemde devletimizin borçlarının sıfırlanmış olması”…
Medyaya al da at diye pas verilmiş ama malum medyamız hemen her zaman olduğunu gibi üç maymunu oynamıştır. Bu tarihi (!) demeç, manşetlik haber değil de nedir? Türkiye’nin uzayda henüz keşfedilmemiş gezegenlerden görülen durumunu Sayın Bakan görememektedir.
Dönelim havada uçuşan tabaklar misali demeç ve muhtelif kayıtların uçuştuğu eski “mutlu aileye” veya E tipi ile F tipinin çatlayan koalisyonuna…
ABD şimdilik E tipinin tasfiyesinde F tipinin birikimini bir silah olarak kullanmaktadır. Bir taraftan da F tipine yeni bir koalisyon ortağı devşirmenin peşindedir. Bazı dostlar “İş çoktan bitti… Yüzükler takıldı…” diyerek olan biteni acı bir gülümsemeyle izlemektedirler. Burada bir parantez daha açalım mı? ABD’nin vazgeçtiği AKP değil, denetim tanımayan Erdoğan’dır. Eğer istediği siyaset planlamasını yaptırabilirse F tipi nişanı atarak yeni bir yapıya destek olarak hizmete devam edecektir.
ABD’de son dönemde yaşanan bazı gelişmeler ise Türkiye tarafından hiç de dikkatle izlenmemektedir. O da F tipi yapı hakkında ABD’de gerek Türk dernekleri ve gerekse FBI tarafından başlatılan hamlelerdir.
ABD, E tipi ile F tipinin birbirleriyle paskalya yumurtası gibi tokuşmasına ses çıkarmazken kendi topraklarında F tipine karşı bir muhalefetin yükselmesi zurnanın zırt dediği yerdir. “İktidarlar benden olmuş yetmez, muhalefet de bana çalışsın” diyen emperyalizm makas değiştirerek Ilımlı İslâm’a karşı da bir muhalefet sahneye çıkartmış olmasın sakın?
ABD’de dernekler çatısında örgütlü olan Türk kökenli ABD vatandaşlarının hemen hepsi yüksek öğrenim görmüş kişilerdir. Bugün muhalefet ettikleri F tipi örgüt başı 1999’dan beri ABD’de ikamet ettirilmektedir. Yani 13 senedir F tipine karşı üç maymunu oynayan Türk dernekleri, 2008’den beri Ergenekon Balyoz vb tertiplerle Türk Ordusu’na saldırılırken doğru dürüst ses çıkarmayanlar bugün neden sokaklarda eylem peşindedirler?
ABD’de 139 adet okuldan oluşan bir zincire sahip olan F tipi yapıyı FBI dâhil birileri yeni mi keşfetmektedirler dersiniz?
Sakın derviş dervişi sırayla öper misali F tipine Erdoğan’a operasyon yaptıranlar, bir süre sonra da vazgeçtikleri Ilımlı İslâm nedeniyle F tipini de tasfiye edebilirler. Küresel mafya, yeter ki kendilerine hizmette kusur etmeyecek yeni bir alet edevat devşirsin… Emperyalizm, kendi çıkarları için kullandığı her şeyi işini bitirince tuvalet kâğıdı misali çöpe atar…
Erdoğan, dün savcısı olduğunu ifade ettiği Ergenekon, Balyoz vb davaların kumpas olduğunu ve kumpası kuranların F tipi kadrolar olduğunu söyleyerek, dün kahraman dediği emniyetçi, savcı ve yargıçları oradan oraya sürerek su testilerinin suyolunda kırıldığını bir kez daha göstermektedir. Adam olup anlayana…