Dünyada yaklaşık 850 milyon insan sağlıklı içme suyundan yoksun. Dünya Sağlık Örgütü’nün raporuna göre, 159 milyon insan, içme suyunu, hijyen açısından en düşük düzeydeki yer üstü sularından karşılıyor. Dünya nüfusunun ancak yüzde 71’ine denk gelen 5.2 milyar insan güvenilir, işlenmiş içme suyuna erişebiliyor.

İstihbarat raporları da, çok uzun olmayan bir vadede, su tedarikine ilişkin sorunların büyük ölçüde artacağını, hatta su savaşlarının ufukta olduğunu gösteriyor.

*

Türkiye’de, “kuraklık yılı” 2020’yi dikkate almazsak, yıllık ortalama yağış 574 mm olarak kayıtlara geçmiş durumda. Bu da 450 milyar metreküp suya tekabül ediyor. Akarsularla denizlere ve kapalı havzalardaki göllere boşalan sular çıkılınca, ülkemizin yerüstü su potansiyeli 94 milyar metreküp, yeraltı su potansiyeli ise 18 milyar metreküp, dolayısıyla toplam 112 milyar metreküp olarak hesaplanıyor.

Ülkemizin kişi başına düşen, kullanılabilir su miktarı, 2000 yılında 1.652 metreküp iken, bu rakam 2020 yılında 1.346 metreküpe gerilemiş durumda.

Bu tablo, Türkiye’nin “su baskısı yaşayan ülkeler” kategorisinde olduğunu, yani su zengini olmadığını gösteriyor.

*

Ülkemizin batısında ve güneyinde, şiddetli yağışlar ve sel baskınları yaşanırken, kentlere içmesuyu sağlayan baraj ve göllerde kayda değer bir seviye yükselmesi olmadığını biliyoruz. Doğuda ise yoğun kar yağışının günlük yaşamı olumsuz etkilediğine ilişkin haberler her gün eksik olmuyor. Karadeniz zaten çok yağış alan bir bölge.

Geriye Orta Anadolu kalıyor.

Çorum, Karadeniz Bölgesi illeri arasında sayılsa da, kuzeydeki bazı ilçeleri dışında ağırlıklı olarak İç Anadolu bitki örtüsüne ve iklim yapısına sahip.

Ve resmen de açıklandığı üzere, Çorum ülkenin en az yağış alan ili.

Yağmur ya da kar yağışı başladığında Çorumlular büyük bir umuda kapılıyorlar, ama yağışlar o kadar kısa sürüyor ki…

*

Şu gerçeklerin artık hepimiz farkında olmalıyız: Türkiye su zengini değil bir…(Buna rağmen, sahip olduğumuz büyük ırmaklar dolayısıyla, su kıtlığı çekenlerin gözü Türkiye’nin sularında.) İkincisi, Çorum ağır bir kuraklık tehdidi altında.

Suların idareli kullanılması, bu koşulların bize dayattığı ilk zorunluluk.

Diğer önemli bir şart ise, tören olsun, görev yerine gelsin diye değil, gerçek anlamda ağaçlandırma seferberliğine girmek…Dikilen fidanların bakımını yapıp büyümelerini sağlamak…Bu arada, mümkün olduğu kadar, fazla su istemeyen bitki ve ağaçları tercih etmek…

Her şeyi, “su kıtlığı” gerçeğine göre yeniden dizayn etmek…

*

Bir başka deyişle: Su hovardalığına paydos!