I

Rüyalarıydı çocuğun

Dağın ardındaki

Harfler

Onca dili içinde doğanın neden yağmura bu denli ilgi ve sevgi gösterdiğini düşünürken yazdım yukardaki dizeleri. Ve buldum, dedim.

Yağmurdu hep evlerinin yakınındaki dereye karışıp öte yüzüne geçen dağın.

Gün gelip de görünce öte yüzünü dağın, hiç şaşırmadığını söylemişti. Rüyaların aynısıydı çünkü, harfi harfine.

Suyun engel tanımazlığı maddenin üç hâlini birden söylemesindeki manada saklıydı. Dağlarda şelâleler çizen de oydu, ormanı geçip ırmaklara karışan da. Yazıyı geçip denize karışan da oydu, göğe çıkıp bulut olan da. Kar tanelerine dönüşüp de her birinde başka desenler çizen de. Kutuplarda, doruklarında dağların buzullaşan da oydu, sularda gemileri yüzdüren de. Kitreli su ise kök boyalarını ebruların kelebek misali taşıyandı yüzünde. Çığ ve sel hâli mi dediniz? Öfkesiydi doruklarının elbette.

II

Işığı kalemtıraşla açan

Çocuktu

Harf tozu olması ellerinin

Ol sebeptendi

Kaç şıkı olduğunu düşünürken ışığın yazdım yukarıdaki dizeleri. Onca renk ve kelime, nice dildeki harflerin de ışıktan olması ruh hâliydi şiirin. Dokununca şeylere gölgeler çizmesiyse leke, desen dilleriydi ışığın

Karanlık demiştik, ışıksızlık hâline, kış açısıysa güneşin soğuktu şüphesiz.

Işığa dönmekse yüzlerini, olmak olmamak meselesiydi bitkilerin.

Gözlerin yalan söyleyememesi de hep ışıktandı şüphesiz.

III

Onlara ait birkaç harf

Nasıl da mutlandırır şeyleri

Adlarıyla çağırılmak elbette

Ses, sözcükler dokunulmaya dairdir şüphesiz. Mağara duvar resimleri diye bilirdik kök hücresini harfleri. Hele arada resim yazı, hiyeroglifle. Göbeklitepe, 12 bin yıl öncesi kaya kabartmaları da yazı/harf ilişkisinde bir diğer kök hücre olarak görünüyor.

Resmin de leke, desen, gölgeyle dokunulmaya dair olması kaçınılmazdır elbette.

IV

Ah şu harfler, çokgen dilleri ışığın. Gölgeler ki ışığın taşrası olmasın sakın, dokundukça şeylere.

V

söyleyip yazmak, türkü-şarkı söylemek, dans etmek resim yapmaktır aynı zamanda. Dahi bir harf belgeseli beyaz perdesinde yazının. Uzun metraj şiirler ise çağımızın destansı filmleridir.

Hece ve aruz vezinleri olmadan yazılan her şiir kendi içinde taşır müziğini. Özgün bir film müziği edasıyla. Ya harfleri dansa kaldıran sözcüklerin koreografisi.

Kültür nasıl şeylerin hâlden hâle geçen sürekliliği ise şiir de kendi geleneğinden renkleri, kokuları, ezgileri içeren bir yapıdır. Geleneğin hayat ve sanatla olan kesintisiz ilişkisi.

Bir türkü, bir şarkı dinlersiniz ezgileri size tanıdık geldikleri denli özgün ifadeler içerir. Bizi bir albeniyle bir anda çevreleyen, çeken şiirler de değişende değişmeyeni özü ve biçemiyle zamanı aşma umudur metinlerin.

VI

Harf çevirip de okumak şeyleri

Dehşetiyle yazmanın.