Görülen o ki, zaten gergin olan ABD-Türkiye ilişkileri, daha da sorunlu olacak, daha da sorunlu bir kulvara girecek gibidir.

ABD Başkanı Joe Biden’in, özellikle bilerek söylediği “soykırım” sözü ise bu sorunu daha da tetikler olacaktır.

Bu nedenle dünkü yazımın sonunu “Peki, şimdi sıra Biden’in muhalefeti zan altında bırakacak sözlerinde midir?” diye bağlamıştım.

Biden’in bu sözleri, başkanlık yarışı sürecinde söylenmiş, Türkiye’de 2020 yılına damgasını vurmuştu.

Peki, o gün Türkiye siyaseti için neler denildi?

“Muhalefet liderlerini desteklediğimizi açık şekilde belirtmeliyiz” denildi.

“Geçmişte yaptığımız gibi onlarla doğrudan iletişimde olup, Erdoğan’ı mağlup etmeleri için cesaretlendirebiliriz” denildi.

Ama “Darbe ile değil, seçimle” denildi.

“Yaptıklarının bedelini ödemeli” denildi.

“Hava sahalarımız ve onlara erişimimiz konusunda da endişeliyim” denildi.

“Bölgedeki müttefiklerimizle bir araya gelerek, onun bölgedeki faaliyetlerini tecrit etmeliyiz” denildi.

“Özellikle de Doğu Akdeniz’deki petrol faaliyetleri gibi uğraşması çok uzun süren birçok diğer konu…” denildi.

Bir bölümünü aldığımız bu sözler, Aralık 2019’da söylenmiş, Ocak 2020’de Newyork Times Gazetesi’nde yayınlanmıştı.

* * *

Ve ardından RAND Corporation’un Türkiye raporu yayınlanır.

RAND Corporation, ABD merkezli siyasi strateji ve düşünce kuruluşudur. 1946 yılında kurulmuştur. ABD hükümetine, milli güvenlik konularında stratejiler üretir.

Bu kuruluş, Biden’in sözlerinin ardından 21 Ocak 2020 günü “Türkiye’nin Milliyetçi Eğilimi: ABD-Türkiye Stratejik ilişkileri ve ABD Ordusu” isimli bir rapor yayınlar.

Raporda “Orta kademe askerler rahatsız, yeni bir darbe girişimi bile olabilir” denir ve Türkiye siyasetinin gündemine darbe söylentileri sokulur.

Aslında iktidarı ve genelde Türkiye siyasetini tehdit eden bir mesaj verilir.

Yine aynı raporda:

“Türkiye’de yaşayabilir bir muhalefet lideri ya da koalisyonun ortaya çıkması durumunda, Erdoğan ve AKP 2023’te iktidardan sökülüp atılabilir. Bu durumda Türkiye’den daha uzlaşmacı bir yaklaşım beklenebilir” denilir.

Ve de bu ifadelerle, giderek güçlenir gözüken muhalefet, özellikle ABD himayesinde gibi zan altında bırakılır.

İşte hem Biden’in sözleri hem de bu rapordaki ifadeler, muhalefetin 2023 seçimini kazanma durumunda, bu başarıyı şimdiden gölgeler olmuştur.

RAND, aynı raporda Türkiye’nin Batı’dan uzaklaşma sürecinde olduğunu da söyleyerek 4 ana senaryo olabileceğine işaret eder.

Buna göre Türkiye:

-Ya gelecekte NATO içinde ‘zorlayıcı’ bir müttefik olarak kalacaktır.

Ankara, Avrasya ve NATO arasındaki denge politikasının dozunu artıracaktır.

-Ya NATO’dan tamamen çıkacaktır.

-Ya da muhalefetin iktidara gelmesiyle Türkiye, yüzünü yeniden Batı’ya dönecektir.

* * *

Peki, Türkiye ne yapmalı?

9 Ekim 2019’da Trump’un, “Ekonominizi çökertirim” gibi…

19 Ocak 2020’de Joe Biden’in, “Seçilmiş başkanınızı deviririm” gibi…

Yani bu gibi sürekli tehdit kokan bu ifadelere karşı Türkiye siyaseti ne yapmalıdır?

Herhalde yapılması gereken;

Özellikle de bilinçli olarak söylenmiş “soykırım” sözü ile ABD-Türkiye ilişkilerinin daha gergin bir iklime dönüşeceği…

Türkiye’deki iktidarların oluşumunda ve darbelerin arkasında, ABD’nin ve yerli işbirlikçilerinin olduğu…

Soykırım iddiasının tarihçilerin elinden alındığı, tarihi bir konu olmaktan çıktığı, Türkiye Siyasetini tehdit eden siyasi bir baskı aracına dönüştüğü...

Ve hem Akdeniz’deki hem Karadeniz’deki hem de tüm bölgedeki hassasiyetlerin daha da arttığı görülerek millici politikalar üretilmelidir.

Ama öncelikle iktidarla muhalefetin kışkırtıcı söz düellosu bırakılır olmalıdır.

Ve de Avrupa Parlamentosu kararlarında, “Türkiye’nin soykırımı reddetmesi Avrupa Birliğine üyeliğinin kesin engelidir” denildiği görülerek...

Soykırım iddiası küresel güçlerin elinden alınmalı, Türkiye-Ermenistan tarihçilerinin eline verilmelidir.

Galiba asıl sorun budur…