Sosyal medya, “web 2.0’ın kullanıcı hizmetine sunulmasıyla birlikte, tek yönlü bilgi paylaşımından, çift taraflı ve eş zamanlı bilgi paylaşımına ulaşılmasını sağlayan medya sistemi” diye tanımlanıyor.

Ayrıca, “kişilerin internet üzerinde birbirleriyle yaptığı diyalogların ve paylaşımların bütünü” şeklinde de açılımı yapılıyor.

Hızlı erişimi ve bilgi paylaşımını sağlayan bir iletişim ağı olarak “sosyal medya” çağımızın en çarpıcı gerçeklerinden biri hiç kuşkusuz.

İletişim teknolojisinin başdöndürücü gelişmesiyle, yaşamımızda artık en büyük alanı kaplayan olgu.

Yararları ise tartışma götürmez.

*

Ama, olaya bir de başka pencereden bakalım.

Herkesin “sosyal medyada inanılmaz bilgi kirliliği var” dediği noktadan.

Yılmaz Özdil, 12 Haziran Çarşamba günü Sözcü’deki köşesinde, aynen şöyle yazdı:

“Oxford Üniversitesi’nin 37 ülkeyi kapsayan dijital haber raporuna göre, dünyada internet üzerinde en fazla yalan haber görülen ülke Türkiye.

37 ülkenin yalan haber ortalaması yüzde 26’yken, Türkiye’nin yalan haber ortalaması yüzde 49.

İnsanlar gerçek habere ulaşabilmek için twitter’a, facebook’a, whatsapp’a yöneliyor, oralarda da kılıktan kılığa bürünmüş troller kol geziyor.”

*

Yılmaz Özdil, dünyadan da öyle çarpıcı bilgiler veriyor ki…

Örneğin, Putin’in trol fabrikası olarak bilinen St.Petersburg’daki binada 24 saat kesintisiz, vardiyayla bin kişi çalışıyormuş. Her bir çalışanın, sanki farklı kişilermiş gibi 10 farklı hesabı varmış ve bu 10’ar farklı hesaptan her gün en az 500’er tweet atıyorlarmış. Bin çalışanın 10 bin farklı hesabından benzer içerikte tweetler yağınca, yalanlar doğru gibi algılanıyormuş.

Bir trol deşifre olunca, başka isimle yeni bir hesap açıyormuş.

Takipçilerinin sayısı mı? 450 milyondan fazlaymış.

Küresel propaganda savaşında, bunlar yalnızca Rusya’nın rakamları.

Amerika’da, Çin’de de tablo farklı değil.

*

Ya bizde?

Yılmaz Özdil’e göre, 2013’ten itibaren troller görülmeye başlanmış.

Yalan haber ve görüntü bombardımanı ile algıyı yönetiyorlar.

Siyasetin olabildiğince uzağında kalmaya özen gösteren sade vatandaşlarımız da, bilgi kirliliğinden ister istemez nasiplerini alıyorlar.

*

İşin kısa özeti, “sosyal medya” artık kontrol edilemez bir güç.

Kontrolden çıkmış her güç gibi de tehlikeli.

Cüneyt Özdemir, sosyal medyayı yıllar önce “bu ülkenin tımarhanesi” diye nitelemişti.

Goobbels’in propaganda taktiklerini hatırlayın:

“Yalan söyleyin, mutlaka inanan çıkacaktır. Olmazsa yalana devam edin. Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız, insanlar ona o kadar fazla inanırlar.”

“Bir insana yalan olsa bile bir söylemi sürekli tekrarlarsanız, o söylemin nereden geldiğini unutur ve kendi fikri gibi benimser, savunur.”

“Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa, o kadar etkili olur ve insanların o yalana inanması da o kadar kolaylaşır.”

*

Her gün rastlıyorsunuzdur; bir yalan haber uçuruluyor, heyecan yaratılıyor…

Haberin yalan olduğu ortaya çıktığında ise, kimse sorumluluk üstlenmediği gibi, kamuoyu da sorumlu aramıyor.

Öyle olunca da, toplum olarak olduğumuz yerde patinaj yapıp duruyoruz.

Ve bunun için, doğruluğun, dürüstlüğün, güvenilirliğin, yapıcılığın, samimiyetin altını kalın biçimde çizmeye çalışıyoruz sık sık.