Ülke bütün boyutları ile yerel seçim sarmalında. 31 Mart yaklaştıkça da söylemler sertleşmeye başladı. Aslında bu seçimle, sadece yerel yöneticiler belirlenecek. Fakat genel seçim formatında geçiyor. İktidarın kaybetmeye tahammülü yok. Görülen gerçek ise kaybediyor.

İktidar açısından kaybetmenin bütün koşulları mevcut. O da bunun bilincinde ki ittifakla seçime girdi. Doğal olarak Cumhur İttifakı, karşıtı olan Millet İttifakı’nı doğurdu. Doğaldır ki görülen gerçekler, Cumhur İttifakı çan eğrisinin iniş çizgisini doğrularken, Millet İttifakı aynı eğrinin yükseliş çizgisini oluşturuyor.

Cumhur İttifakı, ülkeyi 17 yıllık yönetiminin sonunda, ithal kuru soğan kuyruğuna mahkûm etmiştir. İşsizlik, enflasyon, pahalılık doruk noktada, eğitim geri gitmiş, bozulmuş. Paramız devalüasyonla %40 değer kaybetmiş. Tencere ferman dinlemiyor. Halkın yüzünü güldürecek ne söyleyebilir ki? Belki ülkede yüzü gülenler var fakat bu durum büyük kitleleri ilgilendirmiyor. Onlar mutlu bir azınlık ve yandaş. AKP’li seçmen bile şikayetçi ve mağdur.

Tüm bu olumsuzlukların toplamı, iktidarı yan yollara sapmak zorunda bırakıyor. Ezan, Bayrak konusunu gündeme getiriyor. Provokatörleri bir yana bırakırsak kimsenin Ezan ve Bayrakla sorunu yok. Gerçi daha önce Kabataş olayında böylesi filmleri izlemiştik. Ülkemiz bu tür kışkırtmalardan çok çekti, asla bu tip oyunlara gelmeyecektir. İnsanların bir biri ile, komşuları ile, veya faklı düşüncelerle şiddete varan bir sorunu yoktur. Özgür, mutlu, refah ve barış içinde yaşamak istiyor. Uygar bir yaşam biçiminden başka ne beklenir ki?

İktidara gelişinde vadettiği üç Y (Yasaklar, yoksulluk ve yolsuzluk) politikasının hiç birini gerçekleştiremedi. Aksine katmerli şekilde büyüdü. Türk halkı bu gerçeklerle günlük hayatta yüzleşmektedir. Oyu ile de 31 Mart’ta bu kötü gidişe, dur demek istiyor. Bunun farkında olan iktidarın Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Meral Akşener’e gözdağı boyutunda söylemleri, toprağın ayakları altından hızla kaydığını gösteriyor.

AKP'nin seçim beyannamesinde şehir planları, altyapı ve ulaşım, kentsel dönüşüm, akıllı şehirler, çevreye saygılı şehirler, sosyal belediyecilik, yatay şehirleşme, halkla birlikte yönetim, tasarruf ve şeffaflık, değer üreten şehirler başlıklarına yer veriliyordu. Sayın Cumhurbaşkanı’nın sahalara inmesi, beyannamede belirtilenden çok genel seçim havasına dönüştürüyor. İyi de 17 yıldır neredeydiniz? Kendi beyanlarına göre “İstanbul’a biz ihanet ettik”!.. İstanbul ülkenin kalbidir. Kalbe darbe yaptıysanız, diğer tarafları siz düşünün.

Kırka yakın ülkede heykelleri dikilen, saygı duyulan Mustafa Kemal’in, kurtardığı ülkesinde heykelleri yıkılıyor, stadyumlardan, havaalanlarından , diğer yerlerden isimleri kaldırılmaya, idealleri unutturulmaya çalışılıyor.

Kısaca sorum şudur: Mustafa Kemal’in 16 yılda yaptıklarını, siz 17 yılda satmanıza rağmen, ülkeyi ithal kuru soğan kuyruğuna sokmadık diyebiliyor musunuz?