Önce bir fıkra…

Küçük kız evinin önünde, içinde yeni doğmuş kedi yavruları olan ve üzerinde “BEDAVA YAVRULAR” yazan bir kutuyla oturup, kedilerine alıcı beklerken; önünde hepsi siyah renk arabalardan oluşan arabalar konvoyu duruyor.
En öndeki araçtan biri iniyor, küçük kızın yanına geliyor.

"Merhaba güzel kız, benim adım Binali, bu kutuda ne var?" diyor.

Küçük kız, "Kedi yavruları" diye yanıtlıyor

Binali, "bunların yaşı kaç?" diye soruyor.
Küçük kız, "Daha çok küçükler, gözleri bile açılmadı" diyor.

"Peki bunlar ne cins kediler?"

Küçük kız, gülümsüyor; bir anda çevrelerini saran koruma ordusunu gözleriyle tek tek tarayarak; "AKP'li bunlar" diyor.

Aldığı yanıttan son derece mutlu olan Binali, hemen oracıkta patronunu arıyor, etkilendiği bu olayı anlatıyor.

Binali’nin anlattıkları Patronu da mutlu ediyor; “Aman Binali, bu fırsatı iyi değerlendirelim, basınımız derhal oraya konuşlansın” diyor.

Havuz medyasına talimat veriliyor.

Aynı gün, küçük kızın sepetinin önünde TV yayını yapan bir dolu araç beliriyor.

Kameralar hazır olunca; Bay Binali arabasından inip, küçük kızın yanına geliyor. "Tekrar merhaba güzel kız. Az önce bana söylediklerini bu amcalara da söyler misin? Neydi bu kediciklerin cinsi?” diyor, alacağı yanıttan emin bir ruh haliyle….

“Tabi efendim”, diyor küçük kız; "Bunlar CHP'li"…

Binali şaşkın; "Fakat sen az önce bunların AKP'li olduklarını söylememiş miydin?" diyor

Küçük kız gülüyor; “Evet ama o az önce idi; şimdi onların (da) gözleri açıldı" diyor.

* * *

“Kabul edin artık, yenildiniz” başlığıyla; İslamcı Yazar Adnan İslamoğlu yazmış…

Devam etmiş;

“…Bir seçim yaşandı ve kaybettiniz, aldığınız yüzde bilmem kaç oya rağmen, aldığınız bilmem kaç tane belediyeye rağmen siz kaybettiniz…

Yaptığınız bütün itirazlar, bürokrasi üzerinde kurduğunuz tüm baskılar yenilginizin ağırlığından…

Siz kaybettiğiniz gibi sizinle birlikte sürdürmeye çalıştığınız düzen de kaybetti…

(…)

Siz, aslında yüzde bilmem kaç oy ve belediyeleri kaybettiğinizi sanıyorsunuz, en büyük yanılgınız da bu!..
Şimdi biraz geriye dönün ve yine bir Mart ayında, 1994 yılında yapılan mahallî seçimlere bir bakın, kazandığınız oylara, belediyelere bir bakın. Daha da önemlisi o döneme ait fotoğraflarınıza bakın ve kurduğunuz cümleleri tekrar okuyun. Nereden nereye geldiğinizi anlamak isterseniz eski albümlerinizi karıştırın, onlara bakın. O yıllarda oturduğunuz evleri hatırlayın. Başörtüsü yasaklarına karşı kilometrelerce uzunlukta el ele tutuşarak oluşturduğunuz demokrasi zincirlerindeki fotoğraflarınıza bakın, emin olun kendinizi tanımakta zorlanacaksınız…

Siz kaybettiniz, sizi kendi hikâyeniz yendi, siz kendi hikâyenizin altında kaldınız…

(…)

Siz, bir gayrimüslimin arazisi için Şam Valisi’ne “Camiyi yık, adaleti yıkma” diyen Hz.Ömer’in adaletinin altında kaldınız…

Siz, başörtüsü mücadelesini kazandınız, ama tesettürün hikmetinin, tesettürün haysiyetinin, tesettürün ahlâkının ve tesettürün hicabının altında kaldınız…

Siz, iktidara geldiğinizde demokrasi mücadelesini kazandınız, ama demokrasinin ruhunu, demokrasinin herkes için olması gerektiği gerçeğini, demokrasinin kültürünü, demokrasinin her şeyden ve sizin gibi düşünmeyenler ve sizin gibi yaşamayanlar için bir garanti olduğu hakikatini kaybettiniz…

Siz demokrasiye yenildiniz…

(…)

Siz kibrinize yenildiniz…

Siz, sahip olduğu tüm servetini bağışlayan Ebû Bekir’in kızının, ‘Bize ne bıraktın?’ diye sorduğu soruya, ‘Allah’ı ve Resûlünü bıraktım, yetmez mi?’ diye yanıtlayan Ebû Bekir’in cömertliğini unuttunuz…

Siz kaybettiğiniz yetinme duygunuza yenildiniz…

Siz, ‘Dağlara buğdaylar serpin, Müslüman ülkesinde kuşlar aç kaldı demesinler’ diyen, “Fırat’ın kıyısında kurdun kaptığı koyundan mesulüm” diyen Hz. Ömer’i unuttunuz…

Dağıtan değil, biriktiren vakıflar kurdunuz…

Dağıtan değil, zenginleşen vakıflar kurdunuz…

Dağıtan değil, komisyon alan vakıflar kurdunuz.

Siz mizanı unuttunuz, siz “hileli tartan” terazinize yenildiniz…

Ve siz…

Haksızlığa mâruz kaldığınızda haykıran sizler, başkalarına yapılan haksızlıklar karşısında hep sustunuz…

‘Haksızlık karşısında suskun kalan şeytandır’ sözünün hikmetini unuttunuz, siz hikmetsizliğinize yenildiniz…

Şimdi feverân ediyorsunuz…

Ne için?

Yüzde bilme kaç oy için, kaybettiğiniz belediyeler için…

Siz aslında neleri kaybettiğinizin farkında değilsiniz…

Siz ölçünüzü kaybettiniz, siz adalet duygunuzu kaybettiniz…

Siz, hikâyenizi kaybettiniz…

Oturun asıl bu kaybettiklerinize ağlayın…

Siz kaybettiniz, siz…

Sadece kaybetmekle de kalmadınız, savunduğunuz tüm değerleri de yıpratıp, yok ettiniz.”

* * *

İslamcı Yazar Adnan İslamoğlu’nun (özetleyerek) aktardığım bu saptamalarına katılmamak mümkün mü?

Devamı gelecek daha bu tepkilerin.

Sizin kibriniz açtı insanların gözünü.

Dağıtan değil, komisyon alan vakıflarınız açtı insanların gözünü…

İstanbul Belediyesi’nce ne idüğü belirsiz vakıflara, cemaatlere aktarılan paralar açtı insanların gözünü…

Hele bir durun siz, bunun devamı arkadan geliyor.