Türkiye 2019'un seçim kulvarına girmiş durumdadır. Bunun için genelde Türkiye siyaseti, özelde Türkiye solu kendini bir sorgulamalıdır.

-Çünkü 1945'den bu yana Türkiye siyaseti soğuk savaş dönemine göre şekillenmiş, soğuk savaş koşullarına göre mevzilenmiştir. Bunun bugün geçerliliği yoktur.

-Ve de Soğuk savaş dönemlerinin söylemlerinin geçerliliği kalmamıştır.

-Uzun yıllar soğuk savaş döneminin zorunlu olarak yarattığı hazır bir sol potansiyel, hazır bir sağ potansiyel var idi. Bugün bu da yoktur.

-Kuzeyden gelecek bir komünizm tehlikesine göre mevzilenmiş bir sağ yoktur artık. Ve de bugün Türkiye sağı, din eksenli bir kamplaşmaya çekilir olmuştur.

-İşte bu nedenle iktidar alternatifi olacak günümüz siyaseti, yeniden ve yeni oluşumlara göre güncellenmesi gerekir.

-Dünyayı yeniden okumak, bölgeyi yeniden okumak, ülkeyi yeniden okumak gerekir.

Ki bu da özellikle solun görevidir.

***

Bugün bölgemizdeki ve ülkemizdeki yeni oluşumlar görmezden gelinemez.

-Çünkü bölgedeki oluşumlara, geri dönüşü olacak gibi bakmak anlamını yitirmiştir.

-Artık ne eskisi gibi bir Irak olacaktır ne de eskisi gibi bir Suriye. Daha da özetle eskisi gibi bir Ortadoğu olmayacaktır artık.

-ABD ve Rusya'nın, bölgede siyasal ve askeri varlığının kalıcılığını görmek gerekir.

Ve Türkiye'de:

-Bugün Kürt realitesinin uluslararası düzeyde kabul görülüşü vardır.

-Farklı kimliklerin, kendi kimlikleriyle kendini ifade eder oluşu vardır.

-Oluşan bu realiteleri görmezden gelmek, siyasal bir aymazlıktır.

-Uyanmış ya da uyandırılmış kimlikleri görmemek, başarısızlığı besleyen siyasal bir körlüktür.

-Özellikle de siyaseti hamasetin arkasında inşa etmek bir gaflettir.

***

Kabul etsek de etmesek de Türkiye Başkanlık sistemine geçmiştir.

Parlamenter sistem, şaibeli de olsa referandumla son bulmuştur. Ülkede başkanlık sisteminin siyasal inşası 16 Nisan 2017 günü yapılan referandumla başlatılmıştır.

Bilinmelidir ki bu; yalnız Türkiye'nin iç iradesiyle değil, küresel güçlerin de Türkiye'ye uygun gördüğü bir yönetim şeklidir.

Nitekim küresel sermayenin temsilcisi olan ve bu ülkenin kaymağının %70’ini yiyen TÜSİAD ve diğer sermaye grupları itiraz etmemiştir.

12 Eylül darbesinden sonra Özal ve Demirel tarafından da zaman zaman gündeme getirilmiş ve dillendirilmiştir. Bunu bilmek gerekir.

Ve de artık parlamenter sistem söylemlerine göre yapılan siyasetin bir getirisi olmayacaktır. Bunu görmek gerekir.

İşte bu nedenlerle günümüz sol siyaseti ve siyasetin terminolojisi, yeniden ve yeni oluşumlara göre güncellenmesi gerekir.

***

Güncellemek ilkelerinden ödün vermek değildir.

-Söylem ve stratejilerin günün koşullarına göre yeniden düzenlenmesidir.

-Güncellemek her siyasetin, her olgunun, her ideolojinin, ana eksenini kaybetmeden günün koşullarına göre yeniden yorumlanması, yeni stratejiler oluşturulmasıdır.

-Ama Ekmeleddin faciası gibi bir olgu güncelleme değildir.

-Ve cumhurbaşkanı adayı arıyorum diyerek, belediye başkanı adayı arıyorum diyerek kurucu değerlerinden uzaklaşmak, siyasal dolgusu küresel sermayenin politikalarından oluşan adaylar çevresinde dolaşmak da güncelleme değildir.

-Ve de Türkiye solunun siyaset üreterek güçleneceği yerde, başarılı olabilmeyi AKP iktidarının başarısızlığı üzerine kurgulaması da güncelleme değildir.

-Özellikle dindar kesimlerde ve de Kürt nüfusun yaşadığı bölgelerde siyasal varlığı giderek sönen solun, 2019 seçimlerine doğru kurucu ana damarından ayrılmamak koşuluyla, kurucu temel ilkelerinden sapmamak koşuluyla kendini güncellemesi mutlak gerekir.

Elbette, iktidar alternatifi olabilmek için bu bir zorunluluktur.