Televizyonlar, bir zamanlar, gün içinde ona buna mikrofon uzatıp; güncel ama basit sorular soruyorlardı insanlara.

Hâlâ sürdürülüyor mu o programlar bilmiyorum.

Örneğin o günün ya da haftanın günceli ne? Cumhurbaşkanı… “Cumhurbaşkanımız kim?” diye soruyorlardı, insanlara…

Önceleri, acı bir tebessümle ama ilgiyle izlediğim bu programı, bir süre sonra izle(ye)mez olmuştum.

Çünkü dayanılacak gibi değildi.

* * *

En son izlediğim programda, “Kıbrıs nerede?” diye sormuşlardı. “Vallaha bilemeyeceğim…” diyenler olduğu gibi, “Ege’de, Karadeniz’de…”, diyenler olmuştu.

Hatta biri, “Ben askerliğimi Kıbrıs’ta yaptım; Kıbrıs, Sicilya’nın yanında…” demişti.

“Türkiye, hangi kıtada?” diye sorulmuş; gerzeğin biri, şişine şişine, “Afrika’da…” demişti.

O an iki büklüm olup, elimi yüzüme kapamış, bir süre kalakalmıştım öylece…

* *

Bir tarihte de İstiklal Marşımızın yazarı sorulmuş; “Atatürk” diyen olduğu gibi, “Fatih Sultan Mehmet…” diyen (bile) olmuştu.

İstiklal Marşımızın ilk dörtlüğünün okunması istenmiş; çoğu okuyamamıştı. Muhteremin(!) biri de “Türküm, doğruyum, çalışkanım…” diye okumaya başlamıştı…

* *

Yine bir tarihte, milletvekili sayımız sorulmuş; hödüğün teki, “bin”; bir başka hödük de; “20’in üzerinde” demiş; saçımı başımı yoldurmuşlardı bana…

Senatör sayısı sorulmuş;“ülkemizde senatörlük sistemi mi var!” diyen tek bir kişi çıkmıştı. Bir başkası da “oooo bir dolu var”, demiş idi.

“En beğendiniz senatör kim?” sorusuna da biri “Tayyip” demiş; ardından da sırıtarak eklemiş idi, “Bizim Tayyip…”

“TBMM’de grubu olan kaç parti var?” diye sorulmuş; “50-60 kadar var” diyenler çıkmıştı.

“Cumhurbaşkanımız kim?” diye sorulduğun da da; o günlerin, başbakanı, Sayın Tayyip Erdoğan’ın adını, “Tayyip” diye vermiştiler.

* *

Alex, Emre ve Arda’nın resimlerinin yanına; Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Devlet Bahçeli’nin, Hüsamettin Cindoruk’un ve şu an tam anımsayamadığım bir iki siyasetçinin daha resimleri yan yana konulup gösterilmişti.

Hemen herkes, futbolcuların tümünü saymış, siyasetçileri tanımamışlardı.

Bazılar Hüsamettin Bey için, “Demirel” demiş; hiç unutmam biri de; Sayın Hüsamettin Cindoruk’un resmine bakıp, “Lefter” olduğunu iddia etmiş, üstelik çevresindekilerle de iddiaya girmiş idi…

* *

12 Eylül Referandumu niçin yapıldı?” diye sorulmuş; muhatapların büyük bölümü, referandumda oy kullandığını, ancak referandumun, niçin yapıldığını, bilmediğini…” söylemiş; biri, “Muhtar, ‘Evet’ e bas” dedi, biz de benim garıynan, gidip bastık…” demiş; beni ve eşimi günlerce güldürmüşlerdi.

* *

Ulusal bayramlarımız sorulmuş; içlerinden “Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı…” diyenler çıkmıştı...

“Türkiye AB üyesi mi?” diye sorulduğunda da, çoğunluk “evet” demişti.

Akabinde “AB’ye girince ne değişti?” diye sorulmuş; gerzeğin teki, “çok şey” diye söze başlamış; “Bakın Eminönü Meydanı, ne güzel oldu…” demişti.

* * *

Şimdi bunları niye yazdım?

Bu adamlar, sanıldığı kadar azınlıkta değil, tam aksine ülkenin tüm dengelerini bozacak kadar çoğunluktalar.

İktidarları; okumayan, araştırmayan, sormayan, sorgulamayan bu kitleler belirliyor. Daha doğrusu bu kitleleri kullanmasını, yönlendirmesini bilenler, iktidarı kazanıyor.

Sezar’ın hakkı Sezar’a; sağcı (özellikle dinci) iktidarlar, bu zavallıları çok iyi kullanıyor.

* * *

Bu kitlelerin en önemli özelliği, yoksul ve tevekkülcü(*) olmaları…

Bir başka özelliği de, yoksulluklarına bakmadan, çok çocuk yapmaları.

O nedenle bu kesim, dinci siyasetçilerin arayıp da bulamadığı potansiyel bir oy deposu… Çünkü bu insanları, yönlendirmek de kolay, inandırmak da, kandırmak da…

Okumayan, sormayan, sorgulamayan, sadece şıhlarının, cemaat önderlerinin ağzından çıkacak tek bir sözcüğe bakan, bu yoksul ve tevekkülcü insanların nüfusu, ne kadar çok artarsa, dinci çevrelerin de o kadar çok işine geliyor

Dini kullanıyorlar, oylarını topluyorlar…

Basıyorlar kömürü, oylarını topluyorlar…

Veriyorlar makarnayı, bulguru, yağı, şekeri… oylarını topluyorlar…

Başlarındaki şıhları(!), şeyhleri(!), aşiret reislerini kafaya aldı mı, her şey bitiyor…

Palazlandırıp, güçlendiriyorlar aşiretleri; arkalıyorlar tarikatları ve cemaatleri, blok blok topluyorlar oyları…

Bunun adı da “ileri demokrasi” oluyor.

Yoksul ve tevekkülcü nüfus, ne kadar çok artarsa; bunlar da o kadar çok, zevkten “ileri demokrasi” oluyor!

Eeee… Sayın lider, “en az üç çocuk da üç çocuk…” diye boşuna yırtınmıyor.