“Senden özür dilerim…” diye söze başladı kadim dost; “AKP
iktidarıyla ilgili olarak, bugüne değin ne söylediysen, ne yazdıysan, sana hep
karşı çıktım…
Sadece sana mı; AKP karşıtı herkese karşı durdum.
Ama yanılmışım birader.
Haklıymışsın…
Haklıymışsınız…
Haklılarmış…
Adamlar meğer, ‘Ne şeriat, ne darbe’ derken, dediğiniz gibi takiye yapıyorlarmış…
Meğer darbeleri, demokrasi aşklarından değil; gizli ajandalarını
gerçekleştirmek için önlemek istiyorlarmış.
Nitekim de öyle oldu, önlediler işte. Amerika’yla el ele
verip, askeri darbe tehlikesini ortadan
kaldırdılar.
… …
Haaa… Bi de ne diyorlardı?
Hukuk darbesi…
Onu da bitirdiler, o kurumları da ele geçirdiler…
Medyanın tamamına yakınına öyle ya da böyle hakim oldular.
Bir de utanmadan, sıkılmadan ‘gizli ajandamız yok’ diyorlardı.
Şu gazeteye bak birader ya, şu köşe yazısına bak…
Adam diyor ki; ‘…Meyhaneleri, kerhaneleri de kapat, tekrar Arap
Alfabesine dön, halifemizsin…’
Adama bak ya… adamaaa…
Adam, ‘Arap Alfabesine dön’ diyor; ‘halifemizsin’
diyor.
Böyle bir şey olabilir mi?
Ama oldu, oluyor işte…
Demek ki sırada Arap Alfabesi var.
… …
Adamlar, geçmişin tüm cumhuriyet düşmanlarını aklamaya çalışıyor.
İşte Said-i Nursi… Adamın heykelini diktiler. Yetmedi, şimdi de ‘
mezarı da mezarı…’ diye tutturdular. Bugün yarın, onun yerini de (doğru ya
da yanlış) belirler, ziyarete açarlar. Orayı da Kabe’ye çevirirler…
İşte İskilipli Atıf Hoca… Adamın adını hastaneye verdiler. Dahası
arkadan gelecek..
Aldığım bir duyuma göre Seyit Rıza’nın heykelini de dikme
çalışmaları yapılıyormuş Tunceli’de.
Bu gidişle çok değil, bir iki yıl içinde tüm Doğu ve Güneydoğu
Anadolu’da, Apo’nun heykelleri de
yükselmeye başlar.
Böyle bir şey olabilir mi?
Ama oldu, oluyor işte…
… …
Ne diyor Sayın Başbakan?
‘İki tane ayyaşın yaptığı yasa, sizin için muteber oluyor da;
inancın emrettiği bir gerçek, bir vaka, sizler için niye reddedilmesi gereken
bir olay haline geliyor?’
Ne demek bu?
‘Şeriatın gerektirdiği tüm kuralları yavaş yavaş hayata
geçireceğiz…’ demek.
Böyle bir şey olabilir mi?
Ama oldu, oluyor işte…
… …
Bu gün gibi aklımdadır. Humeyni Devriminin ardından, ülkelerindeki
değişimi anlatan bir İranlı, ‘Eskiden dışarıda içer, evde ibadet ederdik;
şimdi evde içiyor, dışarıda ibadet ediyoruz…’ demişti.
Bizim Başbakan ne diyor?
‘Evinizde için…’
Ne fark var iki söylem arasında?
Böyle bir şey olabilir mi?
Ama oldu, oluyor işte…
Şimdi evlerde içiliyor, gösteriş için de dışarıda ibadet ediliyor.
… …
Eğer bu içki yasağı esnetilmez, aynen uygulanırsa Alanya biter
birader. Hepimiz biteriz. Ülke turizmi biter.
Bunlar sanıyor ki ayyaş(!) turist gelmezse, İranlı molla gelir,
çarşaflı Arap gelir… Bunlar bilmiyor ki, o İranlı da, Arap da, Fellah da buraya
içmeye geliyor. Türkiye’nin özgür havasını solumaya geliyor.
… …
Adamlar, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusuna ‘ayyaş’ diyecek
kadar kendilerini kaybettiler.
Yahu o ‘ayyaş’ dediğin adam sayesinde babalarımızın kim
olduğunu biliyoruz.
Bu ne densizlik, bu ne pervasızlık?
Bu nasıl bir seviyesizlik?
Böyle bir şey olabilir mi?
… …
Çok tehlikeli bir sürece girdik, çookk…
Adam gözümüzün içine baka baka; ‘demokrasi amaç değildir,
araçtır, araççççç!’ dedi durdu yıllarca.
Daha ne desin (di) adam? Rengini, düşüncelerini nasıl belli etsin
(di)?
Adam buna inanıyor, böyle düşünüyor. Yıllardır bunların
planlarını, programlarını düşüne düşüne, yapa yapa gelmiş(ler) ya da
getirilmişler.
Onun ya da onların kabahati yok ki!
Kabahat bizde, onlara inanan bu kafada, onlara oy veren bu
bilekte.
… …
Hatırlar mısın, bir görüşmemizde yine bunları konuşmuş, bunları
tartışmıştık. Ve sen bana, ‘sen hâlâ düşler âleminde yaşıyorsun, tehlikenin
farkında değilsin’ demiştin.
Haklıymışsın gardaş, tehlikenin anca farkına vardım, haklıymışsın…
Özür dilerim senden ve herkesten…”
* * *
Kadim dostun özeleştirisinin aklımda kalanı ve sadece yazılabilir
olanları bunlar.
Bir an şöyle bir düşündüm, o an, “Oh olsun!” demek geçti içimden.
Ve de çok daha başka şeyler söylemek...
Ama diyemedim, söyleyemedim…
Sustum…
“Yetmez ama evet”çiler geldi aklıma; acı acı güldüm…
Bu muhterem yetmez ama evet’çiler, dönme solcular,
aydınımsılar(!); Taksim Gezi Parkı Olaylarından sonra ne düşünüyorlar,
gerçekten çok merak ediyorum…