Sır saklamak bir insanın hayatında son derece önemli bir husustur. Gizli işlerin, fiil ve düşüncelerin gizli kalması gerekir.

Eğer sırlar hataen veya kasten topluma açıklanırsa, ilgili kişilerin bireysel hayatı, aile yuvası, ekonomik ve sosyal yaşantısı, ticari itibarı velhasıl tüm yaşamı zehir olabilir. Yani kişiler, aileler, hatta toplumlar mahvolabilir. Onun için sırları saklamak, ifşa etmemek İslam’ın bir emridir. Ancak bu işi çok zarar ve mecburi durumlarda, mahkemede, bir hakkın korunmasında, bir haksızlığın önlenmesinde, hakkı kurtarmak için, sınırlı bir vaziyette sadece hakime, hekime açıklanabilir sırlar.

Sır nedir? Her bilgi ve olay sır mıdır?

1.Sır; gizli kalması gereken, gizli tutulan, bilgi, belge, eylem ve işlemlerdir. Eğer birisi tarafından size söylenmişse o size emanettir. Sırrın açıklanması o zaman ihanettir, hainliktir, fitnedir.

-Bazı nesnelere, aletlere küplere, içindekini dışarı sızdırmasın, o alete parlaklık versin diye yapılan saydam ve parlak maddeye de sır denir ki, içindekini dışarı sızdırmadığı için buna da sır denir. Yani sır, sırdır, gizlidir.

İlahi sırlar, doğanın sırları, kader sırları, akıl ermeyen erişilmeyen sırlar, insanların hayatlarındaki gizli sırların hepsi gizli işlerdir.

Bazı insanlar sır küpüdür. Nice sırlar onunla mezara gider. Bazı insanlar ise dikiş tutmayan eski elbise gibidir. Delik ibrik gibidir. İçinde su kalmaz. İçinde sır durmaz. Böyle insanlar toplumda güvenilirliğini yitirmiş kişilerdir. İnsanlık hali herkesin bir gizli hali Allah cc ile kendi arasında olan sırları olabilir. Burada en önmeli nokta, kim olursa olsun oğlun, kızın, hanımın, can dostun vs gibi hiç kimseye bu sırrı açmaman en önemli husustur.

İkincisi ise, herhangi bir nedenle sırra vakıf olunmuş veya sır sahibi tarafından gizli kalmak kaydıyla bir çare ümidiyle sır size açıklanmış ise buna saygı duyup ölünceye kadar sır sahibi ile sırrın açıkladığı kişi ve kişiler arasında sonradan amansız bir düşmanlık doğması halinde bile o sırra sadık kalmak mertlik ve yiğitliktir. Adam gibi adamlıktır. Bunun aksini yapanlar gizli halleri araştırıp ortalığı velveleye verenler ise namert ve alçaktır. Gerçek dostluk ve insanlık böyle yerlerde belli olur.

Açma sırrını papaza, o da çıkarır malını pazara demişlerdir. Bu Allah’tan başka sırrını kimse bilmesin demektir.

Dünyada huzur ve emniyetimiz için gizli hallerimizi sırlarımızı asla ve asla kimse ile paylaşmamalı, şayet herhangi bir sebeple birinin sırrına vakıf olmuşsak, onu namusumuz gibi korumalıyız. Yoksa hayatımız zindan olur. Hayatta öyle sırlar vardır ki, açıklansa sır sahibi o beldede değil, dünyada da yaşayamaz. Onun için kendi sırrının açıklanmasını istemeyen, başkalarının da sırrını gizlemelidir. Bunun için atalarımız ne demişler; “Söyleme sırrını dostuna, o da söyler dostuna. Dostu söyler dostuna, saman doldururlar postuna.” Ulu Allah cc hazretleri de “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın” buyuruyor.

Yüce dinimiz her konuda olduğu gibi bu sır saklama konusunda da bizi uyarıyor. Sır saklamanın yüksek bir ahlaki değer olduğunu bildiriyor. Kimsenin gizli hallerini araştırmanın kesin haram ve suç olduğunu bildiriyor. Size, bizlere verilen sırların bizlere birer emanet olduğunu, bu emanete hıyanetlik yapmamamızı, yani sırrı tutmamızı emrediyor. Bu hususta bazı ayeti kerimeler ve birçok kutsal sahih hadisleri ile Hz. Muhammed SAV. efendimiz bizleri uyarıyor.

Örneğin; “Hiç kimse hakkında kötü zanda bulunmayın. Hiç kimsenin gizli sırlarını araştırmayın.” Hucurat 12

“Hasede bulaşmayın, insanlara karşı çekememezlik yapmayın” buyuruyor. Nisa 54.

R.SAV. de; “Ey insanlar, ey ümmetim. Sakın kimseye kötü zanda bulunmayınız. Kimseye töhmet, suçlama yapmayınız. Hiç kimsenin ayıp, kusur ve sırlarını araştırmayınız. Şu yalan dünya için, ebedi ahiretinizi yıkmayınız. Öğüngeçlik, kibirli, gururlu, kendini beğenmişlik yapmayınız. Düşmanlıktan kaçınınız. Dargınlık etmeyiniz. İşte bunlar temiz kalpteki takvadır. Unutmayınız ki, müslümanın müslümana insanların insana kanı, ırzı, namusu, şerefi, malı haramdır. Muhakkak Allah sizin ne malınıza, ne makamınıza, ne bedeninize, güzelliğinize, yani kalıbınıza bakmaz. Ancak kalbinize bakar. Kalbinizi ahlak dışı işlerle kirletmeyiniz. Müşteri kızıştırmayınız. Birbirlerinizle ilişkileri kesmeyiniz. Ey Allah’ın kulları, kardeş olunuz. Hepiniz Adem’in evlatları, torunlarısınız. Adem ise topraktandır. Hepimizin sonu kara topraktır. Bunu asla unutmayınız” buyuruyor. (Rızazussalihıyn, sahih hadisler, 1600-1601-1602, hadisler cilt 3, sh153)

Ulu Allah’ın ayetleri ve onun sevgilisi Hz. Muhammed SAV.in ölmez öğütlerinden, özdeyiş ve atasözü haline gelmiş olan güzel cümlelerle devam edelim.

-Dostunun sana emanet ettiği bir sırrı başkalarına satman, açman, o dostuna yaptığın en kötü ihanettir. (Hz.Muhammed SAV)

-Sır saklamak sağlam iradenin sınavıdır. (Hz. Ali)

-Kendine güvenmeyen, kimseye güvenemez. Bunun ölçüsü sırrını başkalarına açmandır. Sırrını başkalarına açmak ahmaklığın ölçüsüdür.

-Sen sırrını saklayamazsan, başkaları senin sırrını niye saklasın.

-Asil insan ser verir de sır vermez.

-Dünyada en az bulunan kişi sırdaş dost kişidir.

-Ağzı gevşek kişiye sır vermek, su tutmayan dibi delik testiye su koymaya benzer.

-Kadınların sadakatla sakladıkları en değerli sırları, yaşlarını gizlemektir. (Tolstoy)

-En kötü hırsızlık, başkalarının sırlarını çalmaktır. (Konfüçyus)

-Sırrını sıkı tut, sakın söyleme yerin kulağı vardır. Yanımda kimse yok deme.

-Sırları en iyi saklayanlar ölülerdir. (B.Franklin)

Sosyal medyanın günümüzde sır namına bir şey bırakmadığı, alabildiğince herşeyin ortaya sebil gibi döküldüğü günümüz dünyasında sır saklamanın ne kadar önem taşıdığını sizlere en iyi şekilde anlatmaya çalıştık. Dikkat buyurulursa, bütün yazılarımızda bizler için çok önemli olan, öneminin ötesinde bizler için olmazsa olmazımız hayati konuları dile getiriyoruz. Bu konuları çok iyi dinleyip çok iyi anlayıp bu öğütleri boğazımızdaki kolye gibi taşımalı, hayatımızı aydınlatan ışık olarak kullanmalıyız. Bu öğütlerimizin paha biçilmez birer değer olduğunu hiç unutmamalıyız. Bu bilgileri bizlere ihsan eden ulu rabbimize şükretmeliyiz.