İki gün önce, 26 Nisan 2020 günü televizyonlar; "Kırmızı Altın" denilen, Kuzey yarı kürenin ilk kirazının, Kemalpaşa'da pazara çıktığı haberini verdiler.

Evvelce İzmir'in ilçesi, günümüzde de mahallesi olan Kemalpaşa'nın Kiraz üretimine ilişkin bilgim yoktu ama hafızamda halen tazeliğini koruyan Kemalpaşa ile ilgili anımı ilginç bulanacağınızı düşünüyor ve siz değerli okuyucularım ile paylaşıyorum:

Yanlış hatırlamıyorsam yıl 1966 olmalı. Sezon sonunda iki veya üç arkadaş birlikte tedarik seyahatine çıkardık. O sene ilk seyahatimize çıkıyorduk.

Arabamız ortaklığı kurduğumuz yıl aldığımız, daha sonra ortaklıktan ayrılınca Güneş Kiremit’le birlikte Halit Hamoğlu'na geçen Skoda pikaptı.

Arabanın şoför mahalline; ben, Halit Hamoğlu, Hasan Saraçoğlu doluştuk ve yola çıktık. Halit Hamoğlu, direksiyonda giderken, güvenilir ustalardan Kara Yaşar'a genel bakım yaptırdığını söyledi.

Sungurlu'yu geçmiş, yolun düz güzel bir kısmında ilerliyorduk. Güneş doğalı yarım saati geçmiş hava pırıl pırıl olmuştu. Araba birden bire kontrolden çıktı. Sağa sola yönelmeye başladı. Halit Hamoğlu'nun güvenilir direksiyonu, kazasız durmamızı sağladı.

Direksiyon kutusunun altında bulunan cıvatanın somunu düşmüştü. Geldiğimiz yol boyunca, arabamızın izlediğini tahmin ettiğim yol boyunca 50 adım yürüyerek yarım tavuk yumurtası büyüklüğündeki somunu buldum.

Arkadaşlar teşekkür etmediler, "Somunu sen bulduğuna göre; yerine takman gerekir" dediler. Ben de arabanın altına yatıp taktım. Ayrıca o somunların gevşememesi için pim yuvaları vardır. Gördüm ki usta pimi takmayı unutmuştu.

Bu yazdıklarımı okuyunca benim özelliğim olduğunu sanmayın. O tarihlerde ehliyet sahibi olmak için bunları bilmek gerekiyordu.

Ayrıca askerliğimi servis bölük takım kumandanı olarak ve motor subayına vekalet ederek yaptım.

Biz yola devam edelim. İzmir'e yaklaştık ama daha Kemalpaşa'ya gelmedik. Arabayı ben kullanıyorum. Arabamız birdenbire durdu. Gevezelikten benzin almayı unutmuştuk.

Arkadaşlar bana; "Benzini sen bitirdin. Bulması da senin görevin" dediler.

Arabadan inip yolda beklemeye başladım. Hava kararalı çok olmuştu. Bir arabanın ışıkları görüldü. Durdurdum. Durdurduğum araç bir kamyondu. Benzin alacağım yere kadar beni götürmelerini istedim. Şoför; "Kemalpaşa yakın ama biz şoför mahallinde beş kişiyiz. Bizimle gidebilmek için şoför mahallinin üzerinde gitmen gerekir" dedi.

Ben de öyle yaptım. Kamyon odun yüklü idi. Aksine hava da soğuktu. Üşüdüm ama Kemalpaşa'da benzinliğe geldim. Kamyon gitti. Benzinci benzinlikte görünmüyordu. Benim onu aradığımı görüp anlayan bir adam; "O sinemadadır. Çağırtırsan gelip, benzini verir" dedi.

Ben de, benzinciyi çağırtıp beş litre benzin aldım. Taksiyle arabamızın yanına gittim.

Yalnız bu olay bana pahalıya patlamıştı. Hastalandım ve o gün ateşler içinde yattım.

54 yıllık bir olayı ve benzincisi sinemada film seyreden, orman kenarında büyüyecek bir köy olan Kemalpaşa; günümüzde lüks villaların olduğu, gelişmiş sanayi kuruluşlarının bulunduğu bir yer ve İzmir'in mahallesi...

hurda bir pikabın şoför mahalline doluşup tedarike çıkacak fabrika sahibi de yok. Fabrika elemanları bile lüks sayılabilecek araçlara biniyorlar.

Şükredip daha iyi şartları oluşturmamız gerekiyor.

Bu haftaki yazım 1 Mayıs'a denk geldi. Bu vesile tüm çalışanların ve emekçilerin "1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü"nü kutluyorum.

Sağlıklı en güzel günler sizlerin olsun.