Şunu bilelim.
Erdoğan İktidarı ne yapıyorsa; kendi iktidarını sürdürmek, sağlamlaştırmak; bu süre içinde de gizli ajandalarında kayıtlı emellerini tek tek hayata geçirmek için yapıyor.
Yaptığı, yapacağı ve yapacakmış gibi göründüğü icraatların önüne ya da arkasına koyduğu takılar ve bu konulara ilişkin yaptığı edebiyatlar, sizi aldatmasın.
Örneğin, “Analar ağlamasın” edebiyatı…
Kanmayın sakın bu edebiyata…
Önü, arkası, sağı, solu, dört biryanı felaketle sarılı bu edebiyatın.
* * *
Kendilerinin bile ne olduğunu, nasıl olacağını bilmediği, “Açılım Süreci” zırvalığını başlatırken, ne demişlerdi?
Analar ağlamasın!
Nasıl olacaktı bu?
PKK silah bırakacak(!), yurt dışına çıkacaktı.
Sonra?
Sonra bekleyecektik
Onlar da bekleyecekti, biz de bekleyecektik.
Ne olacaktı beklerken?
Süreç dedikleri şeyin içi doldurulacaktı!
Devletin Genel Kurmay Başkanının bile içeriğini bilmediği bu teslimiyetçi süreç, (üzerinden kaç seçim geçmesine karşın) dolmak bilmedi.
Muhalefet sıkıştırdıkça, İktidar; “Acele etmeyin, çalışıyoruz. Bakın ne güzel bir barış ortamı oluşturduk. Analar ağlamıyor artık…” dediler.
* * *
Ne oldu?
PKK silah bıraktı mı, yurt dışına çıktı mı?
Hayır.
Tam aksine arayıp da bulamadığı bu süreç içinde, daha çok palazlandı.
Yurt içinde ayrı, yurt dışında ayrı örgütlenip, güçlendi.
Bu süreçte, sadece o güçlenmedi.
AKP de güçlendi.
Program adı altında, süreç adı altında sunduğu içi boş vaatlere kanan saf Türk ve Kürt Halkının oylarıyla, iktidarını üç dönem sürdürüp, gizli ajandasında kayıtlı emellerini, tek tek hayata geçirdi.
Bu arada analar yine ağladı ama ağlayan ana sayısında azalma oldu.
Azalma oldu olmasına da; bu arada başka şeyler de oldu?
* * *
Moral çöküntüsü içindeki TSK, savaşma ve direnme azmini yitirirken; PKK’nın kendine güveni geldi.
Sağda solda; “Koca Türk Ordusunu, dize getirdik” çığlıkları atmaya başladılar.
Yurt dışında kurduğu Harp Akademilerinde, diplomalı vurucu timler yetiştirdiler.
Emperyalist güçlerle diplomatik(!) ilişkiler kurup, onlar nezdinde güven ve itibar kazandılar.
“Bize silah verin, IŞİD denen terörist örgütle, biz savaşalım…” dediler.
Maşa kullanmayı çok sevdikleri için, buna dünden razı olan Batılı Emperyalist güçler, PKK’yı, “terörist listelerinden” tek tek çıkarmaya başladı.
O Batılı güçler, (şimdilik) el altından, PKK’yı çok daha donanımlı silahlarla donatmaya başladı.
Semirdikçe semirdi PKK; semirtildikçe, semirtildi…
Şimdi Türkiye’nin karşısında çok daha güçlü bir PKK var.
… …
Bunlar bu aymazlığın yurtdışı ayaklarından bazıları.
Bu aymazlığın bir de yurtiçi ayağı var.
Özgüven ve güç zehirlenmesi yaşayan PKK ve onun yurtiçi uzantıları, bağımsızlık özlemlerini sessiz sedasız hayata geçirmeye başladılar.
Kendi kendilerine yerel mahkemeler kurup, kendi kendilerine yargıçlar, savcılar atamaya başladılar.
Bunlar da kesmedi; kaymakam atamalarına, pilot bölgeler oluşturma çalışmalarına başladılar.
* * *
İşte şimdi geldik zurnanın zırt dediği yere.
Bundan sonra ne olacak?
??!!...
Hemen söyleyelim; bundan sonra daha çok ana, çok daha fazla ağlayacak.
Niye?
Çünkü bu ülkede hâlâ yurtsever insanlar var.
Çünkü bu ülkede, İktidarın dağıttığı sus paylarına rağmen; hâlâ bu ülkenin bölünmesine rıza göstermeyecek insanlar var.
İşte o insanlar, bu ülkenin parçalanmasına izin vermeyecektir.
Hal böyle olunca; analar yine ağlayacak.
Hatta çok daha fazla ana, çok daha fazla ağlayacak.
Ayrıca ağlamalıdırlar da.
Çünkü mevzu bahis olan vatandır.
Çünkü kardeş diye bağrımızda beslediklerimiz, düşman olup, vatanımızın bağrına hançerlerini saplamaya başlamışlardır.
Ağlaya ağlaya savunacağız yurdumuzu.
Atalarımızdan devir aldığımız bu ülkeyi bölmeden, böldürmeden teslim edeceğiz çocuklarımıza ve torunlarımıza.
Böldürmeyeceğiz yurdumuzu…