Bu yazıdaki amacım işletmeleri tedirgin etmek değildir. Sadece kimi zaman işletmelere zorunlu hale getirilen bazı uygulamaların, işletmeler üzerinde oluşturduğu ilave maliyetler nedeni ile haksız rekabet ortamına zemin oluşturması ve uluslararası piyasada rekabet şanslarının azaldığını vurgulamak ve işletmelere yasal zorunluluklarının neler olduğunu aktarmaktır.

Son zamanlarda çok sık konuşulan "işletmelerde çalışanlar için düzenlenen ücret bordrolarındaki tutarların işçilere yapılan ödemeler ile tutarsız olması, başka bir ifade ile bordroların gerçek ücretleri göstermemesidir. Bu durumun ise, kurumlar tarafından tespit edilmesi halinde ortaya çıkabilecek cezaların boyutlarının bir çok işletmeyi kapanmaya dahi götürecek düzeyde olması iş alemini çok tedirgin etmiştir.

Bu hususu biraz açmak istiyorum,  Gerçek ücreti yansıtmayan bordroların öncelikle devletin vergi ve sigorta pirimi kaybını ortaya çıkartacağı açıktır. Bu durum, primlerin gecikme zamları ile istenmesine ve 20-30 işçi çalıştıran işletmelere 300-500 milyona erişen cezaların ortaya çıkaracağı açıktır. Üstelik sigorta prim ve cezalarında, vergi hukukunda olduğu gibi uzlaşma müessesinin olmadığının da bilinmesi gerek ki bu ayrı bir tartışma ve öneri konusu.  Bu tutardaki cezalar bir çok işletme tarafından karşılanması mümkün olmayabilir. Diğer yandan, Borçlar Kanunu “Bir akdin şekil ve şartlarını tayinde, iki tarafın gerek sehven gerek akitteki hakiki maksatlarını gizlemek için kullandıkları tabirlere ve isimlere bakılmayarak onların hakiki ve müşterek maksatlarını aramak lazımdır” hükmü ile muvazaayı tanımlamış, Yargı kararlarında ise bu hususu muvazaa olarak belirleyip suç unsuru sayarak hapis cezasına varan hükümler ortaya koymuştur.

Bir çok okuyucum bu kadarı da fazla yani birde hapse mi gireceğiz dediğini duyuyorum.

Denetimler artık sadece sigorta kurumu denetim elemanları tarafından yapılmıyor, diğer kurumların ( vergi idareleri, emniyet kuvvetleri, işkur ) gibi kurumlarında kayıt dışı istihdam çerçevesinde ilgili denetimlerin sigorta kurumuna bildirmek suretiyle yukarıda bahsedilen cezalara maruz kalabiliyoruz.

Ayrıca denetim sonucu bir cezalı işleme tabi tutulan işletmeler,devletin sağladığı diğer teşvik desteklerinden ve indirimlerden de yararlanamıyor. Buda bir cezalandırma değil midir?

Bazı denetim elemanları sadece işçinin ifadesine dayalı olarak rapor düzenleyip cezai bir işlemi ortaya çıkarmaktadır. Halbuki denetimler öncelikle tarafsız, rehberlik etme ve yol gösterme şeklinde olmalı, cezalar ise sadece caydırıcı düzeylerde tutulmalıdır. Cezaların caydırıcı yönüne kimsenin itirazı yok, ama "yok edici" yönü bence tartışılmalı ödenmesi mümkün olmayan, işletmeleri kapatma noktasına getirecek düzeyde cezalar tekrar ele alınmalıdır.

Kayıt dışı ile mücadele edilmek isteniyorsa  ki öyle, sadece işletmeler üzerine gidilerek yok edici cezalarla bu başarılamaz. Vergi ve sigorta pirim oranları aşağıya çekilmeli, kayıt dışı işçi çalıştırmayan işyerleri için daha düşük pirim ve vergi oranları belirlenmelidir. Bu uygulama ile kayıt dışı işçi çalıştırarak haksız rekabet yapan merdiven altı işletmelerin  piyasadan çekilmesi yada kayıt altına alınması sağlanmış olacaktır.