Son haftalarda birbirinin devamı sayılabilecek yazılar kaleme aldım. Sektör içerisinde yer alan ve sektör dışında bulunan çeşitli kesimlerdeki okuyucularımdan farklı iletiler geldi.

Okuyucularımdan sektör içerisinde yer alanlar:

"Özellikle son haftalarda sektör özelinde yazdığınız yazıları büyük keyifle okuyorum. Aynı zamanda kimi yerlerin altını çiziyorum" diyenler oldu. Sektör dışında kalan okuyucularım ise, "Maşallah. Evliya Çelebi gibi seyahatname yazıyorsun" şeklinde iletiler gönderdiler. "Evliya Çelebi gibi" sözcüğünü görünce yazılarımın sektör özelinde değil de, sektör dışında kalanlar tarafından farklı anlaşıldığını düşünüyorum.

Aslında o tarihlerde önemli bir değişim yaşanıyor, Türkiye ve Türk iş insanı da bu değişime ayak uydurmaya çalışıyordu. Esasında anlatmak istediğim olay ticaretle Cumhuriyet dönemi ile tanışmış iş insanlarının bugün geldiği ve ulaştığı noktalara hangi merhalelerden geçerek geldiğini göstermekten ibarettir.

O yıllarda mamul üretmenin önemi çok büyük idi. Bugün de aynı olabilir. Ancak günümüz dünyası yine bir değişim içerisinde. Teknoloji üreten ülkeler sürekli bir gelişim halinde, Türkiye de bugün özellikle silah sanayiinde teknoloji geliştiren ve üreten ülkeler arasında. Yani bu yüzyılda teknoloji odaklı üretime geçmek zorundayız. Teknolojinin gerekli ünitelerini ithal ederken, teknoloji ihraç etmenin adımlarını atabilmeliyiz.

örnek verecek olursak; 1960'lı yıllarda Çorum'da kazandıran bir sektör olarak görülmeye başlanmış olan kiremitçilik, Turhal'da 1956 yılında ilk kurulan Kardeşler Kiremit Fabrikasının başarısız olması ve kurucularını batırması ile sonradan fabrikayı devralan Balbudak ailesinin de ciddi yatırımlar yapmış olmalarına rağmen kazançlı bir yatırıma dönüşmemesinden olsa gerek rantabl olan bir meslek görüntüsü vermediğinden biz de çok zor şartlar altında işe başladığımızı sonradan fark ettik.

yine seyahatname görüntüsüne bir açıklık getirmeye çalışalım. Bizim İngiltere'den ayrılışımız Kurban Bayramı sonuna denk gelmişti. Kıbrıs Türk Cemiyeti gece tertiplemiş ve bize de üç bilet satmışlardı. İzleyici olarak geceye gittiğimizde; ünlü aktör Fikret Hakan'ın misafir sanatçı olarak çağrıldığını gördüğümüz gibi, ünlü sanatçılardan Şadan Adanalı'yı da dinleme fırsatımız oldu. Bu olay seyahat ağırlıklı yazının en renkli sahifesi sayılabilir. Ama "Evliya Çelebi gibi seyahatname yazıyorsun" içerikli iletiyi almasam eğlenceli gecemizden söz açmak aklımdan bile geçmezdi.

Yazı, önemli bir ayrıntıya geldi...

Sanayileşmeye heves etmişsin de;

Yeterli sermaye yok,

Yeterli bilgi yok,

Kadro kurmak için yetişmiş eleman yok.

Öyle ki; İstanbul'dan gelmiş ünlü bir makineci, basit bir şeyi bildim diye bana "KENNEDY" diyor. Kısmet olursa bu konuyu gelecek hafta kaleme alacağım ve siz değerli okuyucularım ile paylaşacağım.

Türkiye'de esnaflıktan sanayiciliğe geçişin ilk yılları yaşanıyor. Biz Çenesiz kardeşler olarak bu sektörde beş yılı yeni doldurmuşuz. Hüseyin Ulucan ve ağabeyleri Almus Bayimiz.

Hüseyin Ulucan Almus Baraj gölünün yan tarafındaki çok virajlı yerlerini görmem için Themes Trader marka kamyonunun dar olan şoför mahalline beni de aldı. Akşam karanlığında bir kamyon kiremit bedelini almak için uğradığımız yer galiba köy odası idi. Yanlış hatırlamıyorsam odada 7-8 kişi vardık. Burada bulunanlar pek konuşmuyordu. Herkes suskun, yüzü gülen pek kimse de yoktu. Elinde çanta radyo ile bir adam geldi. Sessiz ve düşünceli yüzlerde bir rahatlama ifadesi belirdi. Biraz daha oturduktan sonra ayrılıp, yola koyulduk. Arabada giderken Hüseyin Ulucan, "Bizim alacağı Almanyalı ödedi" dedi.

Günümüzde; Türkiye yabancı işçilerle dolu. Onlar da Türkiye'den ülkelerine para gönderip yakınlarına çare oluyorlar.

Bugün değişim ve dönüşüm hızlı bir şekilde devam ediyor. Bugün geldiğimiz noktada geçmişte yaşadığımız yoklukları aşmış oluyoruz ama keşke daha iyi şartlara ulaşabilsek. Bunun da günümüzdeki şeklinin teknoloji üretmekten geçtiğini algılamamız gerekiyor.

En güzel günler sizlerin olsun.