Bazen, “zaman fukarası diye tam da bana denir” diye geçiriyorum içimden.

Gerçekten, gün içinde zamanla yarışırcasına tempolu bir çalışma…Gazetelere şöyle bir göz gezdirip, köşe yazılarını eve bırakıyorum. Gazete yazılarından kalan zamanda kitap okumaya fırsat bulabiliyorum ki, bu da son derece sınırlı oluyor. Aynı anda iki-üç kitap, elimde günlerce sürünebiliyor.

Çocukluğumun Çorum’u veya ilk gençlik yıllarımla ilgili, bölük pörçük pek çok yazım var. Erkekçe dergisinde seri halde çıkan “çocukluğumun sinema tutkusu” üzerine yazılmış -ve benim bir ara Erkekçe’nin sinema yazarı diye nitelenmeme neden olmuş- yazılarım, başlı başına birer anı niteliğinde.

Vakit bulup bu yazıları bir araya toplasam, belki birden fazla kitap olabilir…

Ama, ah işte zaman!...

Aslında, “zaman fukaralığı”na sığınıp tembellik ettiğimin ben de pekâlâ farkındayım.

“Başarısız insanın mutlaka bir mazereti vardır” örneği, benim mazeretimin de geçerli bir tarafı yok.

Zamanın çok kısıtlı olsa da, geleceğe bırakmakta yarar gördüğün bir takım anıların, gözlemlerin, edebi değinmelerin varsa, olmayan zamanın içinden zaman yaratacaksın! Başka yolu yok!

*

Ama, şimdi anlatacaklarım “mazeret üretme” değil, gerçekten mazur görülmemi gerektirir nitelikte.

Biliyorsunuz, ÇORUM HABER bir nevi benim “evladım”…

Otuzüç yıldır yaşatmak ve duruşunu, düzeyini korumak için çırpınıp duruyorum.

YAZILIKAYA da onun bir parçası…Hadi diyelim “torun”…

İşimle ilgili nasıl özverili ve duyarlı olduğumu çalışma arkadaşlarım ve yakın çevrem çok iyi bilir.

Ama, YAZILIKAYA’da özveriyi, duyarlılığı çok aşan, tam bir “çaresizlik” yaşadım.

YAZILIKAYA’yı, her ayın ortasına rastlayan Pazartesi günü çıkarıyoruz. Haziran sayısının normal olarak 18 Haziran’da çıkması gerekiyordu, Bu ise, Ramazan Bayramı’ndan hemen sonraki gündü. Bayrama rastlayan günlerde basımı mümkün değildi. Bir hafta sonraya bırakalım desek, 24 Haziran seçiminin hemen ertesine, 25 Haziran Pazartesi’ye geliyordu ki, olacak iş değildi.

Her şey hazır olduğu halde, Haziran sayımızı pas geçmek zorunda kaldık.

Ağustos sayımızın ise, 13 Ağustos Pazartesi günü çıkması gerekiyordu.

Biraz sonra anlatacağım kişisel mazeretim oluştu ve ben 12 Ağustos Pazar günü gazetede olabildim.

Hadi bir hafta erteleyelim; 20 Ağustos Pazartesi’ye geliyor, Kurban Bayramı’nın arefe günü…Basımı, dağıtımı hiç mümkün olmayan bir gün…

Özetle, YAZILIKAYA’nın Ağustos sayısını da çıkaramıyoruz.

Elimizdeki yazılar, kısmetse Eylül’e artık…

*

Damadımın ağabeyi Tolga Ergüder, İngiltere yıllarından arkadaşı İspanyol Elia Pastor Arias ile Ayvalık’ta nikah kıyacaktı. Gelin adayının Sevilla’dan İstanbul’a, oradan Ayvalık’a gelişi, ailenin Ayvalık’ta toplanışı gibi nedenlerle, nikah tarihi bir türlü netleşmemişti.

Eşim Hülya, bir aya yakın zamandır Kuşadası, Güzelçamlı, Bodrum ve Didim’de arkadaş ziyaretlerinden sonra, Seferihisar Doğanbey’deki dünürlerimiz Meriç-Muzaffer Göğercin’e ve dolayısıyla torunumuz Atlas’a ulaşmıştı. İzmir’den Ayvalık’a geçmesi kolaydı.

Üç gün kala Tolga’dan bir telefon; nikah tarihi 3 Ağustos Cuma gününe alınmıştı. Alelacele yola çıkmak zorunda kaldım. Oraya kadar gitmişken de, kısa bir tatil yapmadan dönemezdim.

Velhasıl, YAZILIKAYA bir ay daha kalmış oldu.

Yoksa, insan torununa kıyabilir mi?

*

Son zamanlarda, Ayvalık’a hemen her yıl uğruyoruz. Zira, torunlarımız Ege ve Eylül, yaz döneminde, dünürlerimiz Ayşe-Sarper Ergüder’in yazlığında oluyorlar. Tatil planı yaparken, doğal olarak torunlarımızla birkaç günü olsun birlikte geçirmeyi arzu ediyoruz. Bölgeye gidince de, M.Ali Doğan kardeşim bırakmıyor; Edremit Güre’deki Hattuşa Kaz Dağları Termal Tesisleri’nde birkaç gün konaklıyoruz.

Zaten, kardeşim İsmail de, evi İstanbul’da olmakla birlikte, yılın 9 ayını Akçay’da geçiriyor. Oksijen deposu Kaz Dağları’nın sağlığına çok iyi geldiğini söylüyor.

*

Elia ile Tolga’nın nikahlarını, Ayvalık Belediye Başkanı Rahmi Gençer -özel bir önemle- kendi makamında kıydı. Zira, uzun yıllardan beri Ayvalık’ta yaşayan diş hekimi amca Şener Ergüder’in yakın arkadaşı…

Kızım Zeynep Ergüder de nikah şahitleri arasındaydı.

Akşam deniz kenarında bir restoranda düzenlenen düğün yemeği ise olağanüstü keyifli geçti. Ayvalık’ın duayen müzisyeni bile, hatır için sahnede yerini aldı ve en eski dans parçalarından en yeni oyun havalarına kadar mükemmel bir eğlence yaşattı.

İspanyol gelinimiz de “erik dalı”nı öğrendi bu arada…

*

Gazetemizin spor yazarı, yakın dostum Yalçın Kıbır ve eşi Yüksel Kıbır’la birlikte çıkmıştık seyahate.

Eşim Hülya, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanlığı döneminden kalma rehberlik alışkanlığı ile, pek çok yeri gezdirdi.

O arada, ÇORUM HABER’in köşe yazarlarından Gülseven Köse ile Avukat Yılmaz Köse’yi de Altınova’daki yazlıklarında ziyaret ettik.

Yine Hattuşa Termal’de, sevgili dost M.Ali Doğan’la, kendisinin başkan yardımcısı Akif Arkan’la ve Çorum’dan Nuriye-Selim Tosun çiftiyle çay sohbetlerimiz oldu.

*

Geçenlerde bir düğün için Çorum’a gelen kadim dost Yusuf Ay’a, Ege’ye geldiğimde uğruma sözü vermiştim.

İki günlüğüne Çeşme’ye geçtik. Eşi Asiye Hanım’la birlikte olağanüstü bir konukseverlik örneği gösterdiler.

Yusuf Ay’ın 38 dönümlük çitliğine daha önce de konuk olmuştuk. Şimdi çiftliğin önemli bir bölümü imara girmiş, parseller oluşmuş. Manzaraya en hakim noktaya, 5 dönüm bahçe içinde yeni ve harika bir ev yapıp, burasını eşi ve kendisi için yaşam alanı olarak duvarla çevirmiş. Yine zeytin yetiştiriyor, yine üzüm yetiştiriyor…Hobilerini sürdürüyor.

*

Çeşme’ye her gidişimde olduğu gibi, Lise’den “efsane” beden eğitimi öğretmenim Hikmet Dikmen ile Gazipaşa İlkokulu’nun 1960’lı yıllardaki unutulmaz öğretmeni Gülenç Dikmen’i Alaçatı’daki evlerinde ziyaret ettim.

Her ikisi de Alaçatı’nın köklü ailelerinden.

Hikmet Hocam, Çorum’dan sonra Urla Lisesi’nde görev yapmış ve orada da spor adına büyük başarılara imza atmıştı.

Ve 85 yaşında kendisini hâlâ dinç görmekten sonsuz mutluluk duydum.

Çorum’da çok anıları var, gelmek istiyorlar, ama uzun yolculuk Gülenç öğretmenin gözünü korkutuyor.

*

Gelinimiz Pınar’ın anne ve babası Meriç ve Muzaffer Göğercin çifti, kışın Antalya’da kalıyorlar, bir süre Çorum’a geliyorlar, yılın uzun bir bölümünü ise Seferihisar Doğanbey’deki yazlıklarında geçiriyorlar.

Son derece aydın bir çevre…Öyle güzel komşuluk ilişkileri var ki, imrenmemek elde değil. Doğanbey’in denizi de az rastlanır güzellikte…

Hele de çok yakındaki Karakoç kaplıcaları, anlatılır gibi değil. Sanırım SİT alanı olduğu için tesis yapımına izin verilmiyormuş. Sıcaklığı nedeniyle içine giremediğiniz, ancak kovayla alıp biraz beklettikten sonra tasla üzerinize dökebildiğiniz termal su, daha ilk denemede cildinizde etkisini gösteriyor. Bir süre devam ederseniz, cildiniz pırıl pırıl oluyormuş.

Konumu ilkel, işlevi süper…

*

Torunum Atlas’la çok güzel iki gün geçirdim.

“Mehmet Dede”, “Muzaffer Dede” diye ayırıyor bizleri.

Ayrılmak ise çok zor gerçekten, ama gazete beni bekliyor.

*

Hülya’nın tatili henüz bitmedi. Aile içinde önümüzdeki günlerde bir düğün daha olduğu için, Erdek’ten Avşa Adası’na geçip Leyla Kalelioğlu’na konuk olacak.

*

Konukseverlikleri nedeniyle, dostlarım; M.Ali Doğan ile Asiye-Yusuf Ay çiftine, dünürlerim Ayşe-Sarper Ergüder ve Meriç-Muzaffer Göğercin çiftlerine teşekkür borcumu buradan bir kez daha ifade ediyorum.

İspanyol pedagog Elia Pastor Arias ile turizmci Tolga Ergüder’in Ayvalık Belediye Başkanı’nın makamındaki nikahından sonra aile…Elia-Tolga çifti…Ve akşam deniz kıyısında bir restoranda düzenlenen yemekte, dünürler Hülya-Mehmet Yolyapar ile Ayşe-Sarper Ergüder, Elia ve Tolga’yla…

Nikah şahidi Zeynep Ergüder, nikah de fterini imzalarken…Diğer şahitler, Aydın Soya, Şener Ergüder ve en sağda Kadriye Altınok…

Anneanne Hülya Yolyapar, Ege ve Eylül’le…

Ergüder Ailesi ve Yolyapar çifti, Edremit Güre’deki Kaz Dağları Hattuşa Termal’de öğle yemeğinde…

Mehmet ve İsmail Yolyapar kardeşler Akçay’da.

Mehmet Yolyapar, Doğan Jeotermal Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı, yakın dostu M.Ali Doğan’la…

Hülya-Mehmet Yolyapar, Yüksel-Yalçın Kıbır çiftleri ve M.Ali Doğan…

Altınova’daki yazlıklarında Gülseven-Yılmaz Köse çiftini ziyaret…

Asiye-Yusuf Ay çifti ile, Çeşme’deki çiftliklerinin havuz başında…

Çorum’da da Mehmet Yolyapar’ı ziyaret etmiş olan Yusuf Ay’ın Çeşme’den arkadaşı E.Hava Kurmay Albay Kemal Sarıgül, çiftlikte buluşmalarını selfie ile tespit etti.

Mehmet Yolyapar, Çeşme Fener Burnu’nda, Yozgatlı Harita Mühendisi M.Ali Gökçeoğlu ile ünlü akvaryumunun önünde…

Efsane “bedenci”… Eskiden beden eğitimi öğretmenlerine kısaca “bedenci” denirdi. Mehmet Yolyapar’ın ortaokul ve liseden beden eğitimi öğretmeni olan Hikmet Dikmen de “efsane bedencilerden” biriydi. Yukarıda, Alaçatı’daki evlerinin bahçesinde Yusuf Ay ve Hülya-Mehmet Yolyapar, Gülenç-Hikmet Dikmen çiftiyle…

Altta ise, Dikmen’lerin torunu (Çorum doğumlu Nur’un kızı) Melek, eşi Koral Aslım ve torun kızı Derin…

İzmir Seferihisar Sığacık, yol üstü uğrak yeri.

Sığacık’ta şu sıralar TRT 1’de yayınlanan “Ege’nin Hamsisi” isimli dizi çekiliyor. Fotoğraflarda dizi mekânlarından iki örnek…

Seferihisar Doğanbey’de, torun Atlas Yolyapar’la buluşma…

Özdere Sevgi Tepesi’nin muhteşem manzarasında kahvaltı.

Anneanne Meriç Göğercin ve Atlas…

Yalçın Kıbır, Atlas, Mehmet Yolyapar, Muzaffer Göğercin…