Bu defa 1873’te doğan ve 1936’da ölen büyük şair MEHMET AKİF ERSOY isyan ile karışık şöyle feryat edecektir Yaradan’a:
YA RAB, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?
Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!
Nûr istiyoruz… Sen bize yangın veriyorsun!
“Yandık!” diyoruz… Boğmaya kan gönderiyorsun!
Toprak kesilip, kum kesilip âlem-i İslâm,
Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnam!
(Esnam: Hıristiyanların putları)
-
Türk Milleti, tarihinin en mazlum, en mahzun, en malûl, en melûl, en alîl ve en çaresiz günlerini yaşayacaktır. Üç yetimli bağrı yanık anaların dilleri, üç uzvu sakat gazilerin yanık yürekleri “ALLAH’IM BİR KURTARICI GÖNDER- NE OLACAK HÂLİMİZ?” duaları ile bir mucize bekleyecektir.
-
İşte bu büyük sancı, 19 Mayıs 1919’da Samsun’da bir Mustafa Kemal doğuracaktır.
O Mustafa Kemâl meydana çıkacak ve şöyle haykıracaktır:
“Efendiler, yurdumuza düşmanı uğratmayacağız,
Ne bugün, ne yarın.
Siper edeceğiz gövdemizi, duracak bu hayâsızca akın.
Mutlaka doğacak milletimize, vâdettiği günler Hakkın,
En geç yarın, belki yarından da yakın!”
Bu haykırış ile bütün ümitsizlikler, bir anda umuda dönecek; karanlıklar parçalanacak, kâbuslar buharlaşacak, halk sonsuz iştiyakla beklediği, mucize kurtarıcının, yüksek ruhundan aldığı sinerji ile son kez ama son kez ve son ihtimal için yeniden canlanacaktır.
-
Nitekim öyle olmuş, her türlü ırk ve inançtan müteşekkil Türk Milleti, tek yumruk olmuş, 3,5 yılda Türkiye Cumhuriyeti olarak yeniden doğmuştur.
-
Ne var ki bin yıllık düşmanlar hiç durmamış, bu muhteşem birlik ve beraberliği, bütünlüğü bozmak, tek yumruk, tek yürek olmuş Türk Milleti’ni bölüp parçalamak için, bin bir hile ve yalan ile bazılarının etnik damarlarını tahrik ederek ihanetini sürdürmüştür.
Bu ihanetler, resmen devlete isyana dönüşmüş; kendi askerini, halkını, polisini, kardeşini, kahpece, alçakça, sırtından vurmaya kadar şuursuzlaşmıştır.
Geldiğimiz nokta budur.
-
Bu yüzdendir ki, yüzümüz gülmez oldu, toplum olarak gerildik, asabileştik, kutuplaştık. Yani tam da düşmanın, hainlerin istediği yerdeyiz.
-
Madem başımızda bulunan, yetkili, yetkisiz siyasi zevat, milletin huzurunu sağlamada, ülkeye sükûnet getirmede kifayetsiz kaldı; toplumsal sevgiyi, kardeşliği, barışı, birliği, beraberliği, her türlü etnik kimliğiyle, her türlü dinî inancıyla TÜRK MİLLETİ olarak biz hayata geçireceğiz.
Cumhuriyetin temel prensiplerinden sapmadan; lâik, demokrat, halkçı, millici, hak ve hukuk çerçevesinde; tek vatan, tek bayrak, tek millî dil, tek millî marş, tek millî lider ile insanca; herkesin kişisel ve toplumsal geleneklerine saygılı olarak biz hayata geçireceğiz.
-
İki yüz seneden beri, bu asil millete yapılan, içten ve dıştan, 7 / 24, 365 gün, her taraftan gizli ve aşikâr saldırıların tavan yaptığı bu karanlık günlerin, sonunun gelmesi için, birlik ve beraberliğimizin tesisi için, vatanın bölünmez bütünlüğü için, toplumsal sevgi ve saygıda birleşelim.
-
Biz geçmişte böyle günleri yaşamış bir milletiz. Nice badireler atlatmışız.
Zulmün, ihanetin, kahpeliğin her türlüsünü; alkışı da, ihaneti de görmüşüz.
-
Ben de bu gün yüce Yaradan’a iltica ederek, yedi kat göklere sesleniyorum,
“Ey Tanrım,
Belki biz bugün lâyık olamadık senin inayetine ,
Atalarımız vardı, senin ismin için canlarını verdiler.
O şühedanın, o evliyanın yüzü suyu hürmetine,
Bizim gücümüz yetmiyor, ihanet çemberini sen kırıver.

Ya Rab!
Milletimiz olmasın emperyalistlerin oyuncağı
Her yerde dalgalansın Türk’ün sancağı

Ya Rab!
Ne olur güneş, kez daha doğsun 19 Mayısta
İster İzmir’de, Ankara’da, Çorum’da, ister Kars’ta