27.03.2015 tarihli Resmi Gazete ile yayınlanan 6637 sayılı kanunun 8. maddesi ile vergi hukukuna yepyeni bir düzenleme getirildi. Yaptığım araştırmalarda, daha önce benzer bir düzenlemenin olmadığını tespit ettim.
Bu yeni uygulama özünde şirketlerin sermaye yapılarının şirket ortaklarının kendi öz kaynaklarından artırılmasına yönelik teşvik edici bir özellik hissettirmektedir ki zaten şirket ortaklarının öz kaynaklardan sermaye artırılması demek şirketin yabancı kaynağa yönelmesini doğal olarak da faiz maliyeti altına girmesini önlemektedir.
Kurumlar Vergisi Kanunumuzun 10. maddesine eklenen bu avantajlardan nasıl yararlanacağımızı, hangi sınırlamalara dikkat edeceğimizi şöyle sıralayabiliriz;
1. Bu avantajdan, Finans, bankacılık ve sigortacılık sektörlerinde faaliyet gösteren kurumlar ile kamu iktisadi teşebbüsleri yararlanamayacaklardır.
2. Sadece Türk Ticaret Kanunumuzun ölçülerine göre sermaye şirketi niteliği taşıyan şirketler yararlanacaklardır.Yani Anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler bu hüküm kapsamındadır.
3. Taahhüt edilen sermayenin ticaret siciline tescil edilmiş olması şartı aranmakla birlikte tescil edilen bu sermayenin sadece nakit olarak ödenen kısımları bu kapsama alınmıştır. Yasa metninde ifade edilen nakit ibaresinden, nakit sermaye dışındaki varlık devirlerinden kaynaklananlar dâhil olmak üzere, sermaye şirketlerinin birleşme, devir ve bölünme işlemlerine taraf olmalarından veya bilançoda yer alan öz sermaye kalemlerinin sermayeye eklenmesinden kaynaklanan ya da ortaklar veya ortaklarla ilişkili olan kişilerce kredi kullanılmak veya borç alınmak suretiyle gerçekleştirilen sermaye artırımları, indirim hesaplamasında dikkate alınamayacaktır.
4. Artırılan sermayenin kurum kazancından indirilecek kısmının hesabı yapılırken, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından indirimden yararlanılan yıl için en son açıklanan "Bankalarca açılan TL cinsinden ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranı" dikkate alınacaktır. Ayrıca hesaplanan bu tutarın ancak % 50'si kurum kazancından indirilebilecektir.
5. İndirilebilecek bu tutardan, sermaye artırımına ilişkin kararın veya ilk kuruluş aşamasında ana sözleşmenin tescil edildiği hesap döneminden itibaren başlamak üzere izleyen her bir dönem için ayrı ayrı yararlanılacaktır.
6. Sonraki dönemlerde sermaye azaltma işlemi yapılması hâlinde azaltılan sermaye tutarı indirim hesaplamasında dikkate alınmayacaktır.
7. Hesaplanacak indirim tutarı, nakdi sermayenin ödendiği ay kesri tam ay sayılmak suretiyle hesap döneminin kalan ay süresi kadar hesaplanır. Yani bi tür kısıt amortisman gibi hesaplama yapılacaktır. Diğer yandan, matrahın yetersiz olması nedeniyle ilgili dönemde indirim konusu yapılamayan tutarlar, sonraki hesap dönemlerine devredilebilecektir.
8. Bu uygulama 01.07.2015 tarihinden itibaren yürürlüğe girdiğinden bu tarihten sonra artırılan nakdi sermayeler bu avantajdan yararlanacaktır. Ancak kanun metninde "ilgili hesap dönemi" ibaresinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir ki 01.01.2015 ile 30.06.2015 tarihlerine tekabül eden sermaye artışlarının bu hükümden yararlanıp yaralanmayacağı açıklanmalıdır.
Yukarıdaki açıklamalar dikkate alınarak bir örnek vermek gerekir ise; X Anonim şirketinin mevcut sermayesini 02.07.2015 tarihinde 1.000.000TL artırdığını düşünelim, 2015 yılında Merkez Bankası tarafından açıklanan en son ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranı % 9,25 dir. Dolayısı ile X şirketi 2015 yılı kurum kazancından, ( 1.000.000 TL*%9,25= 92.500 TL. Bu tutarın % 50'si olan 46.250 TL olarak hesaplanacak, fakat Temmuz ayı ile Aralık ayı dahil olan 6 aylık kısma isabet eden tutar olan 23.125 TL. 2015 yılı için geçici vergi dönemleri de dikkate alınarak kurum kazancından indirilebilecektir.
Vergi Hukukumuza giren bu yeni uygulama, şirketlerin nakit sermaye artırmaları halinde artıkları tutarlara ilişkin hesaplanan tutarlar ciddi bir vergi avantajı sağlayacaktır.