Eski filmleri hatırlayınız. Bazen aktör konuşsa da ses sonradan veya önceden gelirdi. Yani ses ve görüntü arasındaki uyumsuzluğun adına, senkron kayması denilirdi.

Günümüzde de davranış ile dil arasındaki uyumsuzluğa aynı ismi veriyoruz. Senkron kayması, yani samimiyetsizlik.

Günümüz televizyon tartışma programlarında da böyle bir hâl mevcut. Zira, televizyon kanallarında boy gösteren aydınların eleştiriden uzak birbirlerini suçlayıcı hal ve tavırları ile kısa zaman aralıklarında farklı kanallarda sürekli değişip dönüşen sözleriyle, düşünce yapılarında var olan aydın görüntüsü arasındaki kopukluğu görünür kılmakta söz konusu kavram...

Programlarda tam bir tahammülsüzlük hâli var. Tartışmalarda nezaket ve terbiye kurallarını hiçe sayarak karşısındakilerin sözlerini kesmeler, bağırıp çağırarak aynı şeyleri tekrarlamalar ve insanları suçlamalar söz konusu.

Ne yazık ki şunun farkında değiller: Bu hâl ve hareketleri sadece kendilerine ve savundukları görüşe değil, bulundukları programa, çalıştıkları kurumlara da zarar veriyor.

ki, bu tutum ve davranışların toplum içerisinde de yansımaları oluyor. Farklı fikir ve görüşlere sahip insanlarda toplumsal bir bölünme meydana geliyor. Hâl böyle olunca toplum olarak birliktelik gösterilmesi gereken bir konuda sırf ideolojik nedenlerden dolayı ortak bir paydada bir araya gelinemiyor.

İnsan yaratılışı gereği bir irade ve mantığa sahip. Gerek gazete okuyanlar, gerekse izleyiciler, okudukları ve duydukları sözleri kendi akıllarının süzgecinden geçirerek değerlendiriyor…

Yani düşünceniz ve sözleriniz ile hiç kimsenin iradesi ve mantığı üzerine bir tahakküm kurmanız mümkün değil. Yani tiraj, reyting ve daha çok reklam için söz ve haller arasında bir tutarsızlığa gerek yok.

Bu nedenle, artık ruh sağlığımın bozulmaması için televizyonda haberleri ve tartışma programlarını izlemiyorum.

En güzel günler sizlerin olsun.