Bu başlık ta nedir diyebilirsiniz. Cevabı yazımızın devamında.

Geride bıraktığımız haftalarda ana haber bültenlerini izlerken bir görüntü dikkatimi çekti. Afrin'de başarılı bir şekilde ülkemizin bekası için büyük bir özveri ile mücadele sergileyen kahraman Mehmetçiğimiz teröristlerden arındırılmış bir köye doğru ilerlerken, yöre halkı tarafından ay yıldızlı bayrağımız açılarak karşılandığını gördüm ve duygulandım. Nasıl oldu bilemiyorum, ama birden bire dudaklarımın arasından “Çırpınırdı Karadeniz” şiirinin dizeleri dökülmeye başladı.

Özden gelerek kağıda dökülen bir şiirdir “Çırpınırdı Karadeniz”. Türk’ün vicdanına kulak veren, gönülleri hüzünleten ve bir o kadar mazlumlara umut veren bir şiirdir. Türk’ün engin ruh halini gözler önüne serper “Çırpınırdı Karadeniz”.

İlk sözünü duyar duymaz ezbere bildiğimizi dahi fark etmeden içimizdeki coşkuya bırakırız kendimizi. Coşarız belki ama gel görelim ki kim tarafından, ne zaman, niçin yazılmıştır bu şiir, bilmeyiz çoğumuz.

Bu sözlerin sahibi Azerbaycanlı ünlü aydın ve yazar Ahmet Cevat, bu etkileyici şiiri 1914’te kaleme alır. Özellikle Türkiye ve Azerbaycan’ın gündeminde yer tutan “Çırpınırdı Karadeniz, bakıp Türkün bayrağına” dizeleriyle başlayan bu hüzünlü ve etkileyici sözlerin şairi Ahmet Cevat gibi şiirin öyküsü de oldukça etkileyici ve hüzünlü...

Bakü işgal altındadır...

30 bin Müslüman Türk Ermeni-Bolşevik çetelerce katledilmiştir.

Osmanlı ordusu, Kafkas İslam Ordusu adı altında Azerbaycan’daki Müslüman - Türk ahalinin yok edilmesini engellemek üzere bölgeye gelir. Nuri Paşa’nın komutasındaki ordu, Azerbaycan’daki Müslümanları Ermeni-Rus çetelerinin elinden kurtarır. İşte Türk ordusunun o tarihlerdeki muazzam yardım ve başarı öyküsünü Azerbaycan’ın ünlü bestecisi, Doğunun ilk opera bestekarı Üzeyir Hacıbeyli teşekkür niteliğinde müziğe döker. Bu şiirle Osmanlı ordusuna minnetini dile getirir. Üzeyir bey, Kafkasya İslam Ordusunun Bakü’yü 15 Eylül’de düşman işgalinden kurtardıktan sonra bu eseri, 1918 yılında Nuri Paşa ve kahraman askerlerine ithaf eder . Bakü’nün ilk kez başkent olması bu işgalin bitmesinden sonra gerçekleşir.

Osmanlı Türk askerinin bu fedakarlığı, Azerbaycan’da yaşayan hiçbir bireyin hatırından hiçbir zaman çıkmamaktadır. Zira Sovyet döneminde bile ninelerinin, dedelerinin gizlice torunlara anlattığı bu etkileyici ve hüzünlü öykü, Azerbaycan’daki Müslüman Türkler için derin anlam taşımaktadır.

Lakin 1920’de Azerbaycan’ın Rusya tarafından işgalinden sonra, Ahmet Cevat için zor ve sıkıntılı günler de başlamıştır. Karşı devrimcilik gibi asılsız suçlamalarla tutuklanmış ve askeri mahkeme kararıyla ölüm cezasına mahkum edilmiştir. 1937’de Sovyet yönetimi tarafından kuruşuna dizilerek şehit edilmiştir. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.

1955’de SSCB Başsavcısı Ahmet Cevat’a karşı ileri sürülen bütün suçlamaların asılsız olduğunu belirtmiş ve ölümünden sonra beraat kararı vermiştir. KGB baskısı altındaki ailesi de ancak 1950’den sonra zindandan kurtulabilmiştir.

"Çırpınırdı Karadeniz" şiirinin en dikkat çekici dizelerinden birisi de "Vefalı Türk geldi yine, Yol ver Türk’ün bayrağına" işte yazımda bahsetmek ve anlatmak istediğim bu şiirin altında yatan ruh bu.

Bugün ay yıldızlı bayrağımızla kahraman Mehmetçiğimizi karşılayanlar, Türk Bayrağı’nda vefayı ve huzuru arayan halklardır. "Türk beklenendir" deyiminin sadece sözlerde değil, gerçek hayatta da ne kadar doğru bir deyim olduğunu bu yaşananlar ortaya koymaktadır.

Ben bu vesile ile tarihimizde önemli bir yer tutan tüm değerli isimlere ve şehitlerimize Yüce Allah'tan rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun.

Yardımcım Ahmet Daylak'ın kaleme aldığı bu yazıyı iki gün önce aldım ve beğeni ile okudum. Siz sayın okuyucularımın da beğeni ile okuyacağınızı ümit ederek yayınlıyorum.

En güzel günler sizlerin olsun.