Toplumlar, devlet çatısı altında bir araya gelirken, Anayasa dediğimiz ve devletin temel taşı olarak nitelendirebileceğimiz bir yasaya göre yönetilirler. Diğer bütün kanunlar bu temel yasa paralelinde hazırlanır ve onunla çelişemez.

Buraya kadar her şey normal. Ancak, bu Anayasa kısa ve öz olduğu için sözcükler genel anlamlıdır ve ayrıntı içermez. Bu nedenle de yorumlayanın bakış açısına bağlı olarak lastik gibi istenilen tarafa kolaylıkla çekilebilir. Bir bakmışsınız, aynı eylemi yapan iki kişiden birisinin yaptığı anayasal hak olarak görülüp güvenlik güçlerince de korunurken, diğeri terörist diye ağzı burnu kırıldıktan sonra içeri tıkılıp yıllarca yatırılabilir. Bunun örneklerini her gün haberlerde izlememiz mümkün.

İslamiyet’in anayasası ise Kur’an-ı Kerim’dir. Ne yazık ki, ülkelerin anayasalarının başına gelenin aynısı hatta daha korkuncu onun başına da gelmiş, insanlar, dini konularda fetva verirken Allah’ın değişmez yasalarını işine geldiği şekilde yorumlayarak kuşa çevirip içinden çıkılmaz hale getirmiş. Öyle ki, sakız icat edileli beri oruçlu iken çiğnemenin orucu bozup bozmayacağını hala tartışır olmuşuz.

Günümüzde bu farklı yorumlamalar gittikçe yaygınlaşmakta. En iyisi biz, haddimizi bilip daha derinlere dalmadan gerçek bir olayla sözün ucunu bağlayalım. Böylece de ne söylemek istediğimiz çok daha ayan beyan ortaya çıkar.

* * *

Erzurum gibi bazı şehirlerimizde çay bize göre biraz farklı içiliyor. Şeker önce çaya batırılıp yumuşatıldıktan sonra minik bir parça ısırılıp ağızda eritilerek üstüne çaydan yudum alınıyor, buna da “kıtlama” deniliyor. Peki ama bu alışkanlık nasıl başlamış? İşte ben de size bunu anlatmak istiyorum.

Eskiden İran’da herkes çayının içine üzüm ve hurma atarak tatlandırıyormuş. Bu nedenle de başka bir tatlandırıcıya ihtiyaç duymamışlar. İngilizler, İran'a şeker satmak isteyince bu yüzden bir türlü istedikleri rakamlara ulaşamamışlar.

Bir çözüm arayan İngilizlerin aklına İranlı mollalar gelmiş. Verecekleri fetva karşılığında kazancın % 10'nu teklif edip anlaşmaya varmışlar. Mollalar, o hafta Cuma Namazı'nda (İran'da Cuma Namazları o bölgenin en büyük camisinde ve çok kalabalık olarak kılınıyor) okunan hutbede hep birlikte şu vaazı vermişler:

-"Siz, Allah'ın nimeti olan hurma ve üzümü nasıl olur da çaya katarsınız! Bundan böyle çaya şeker katacaksınız!"

Bu vaazdan sonra İranlılar çaya şeker katmaya başlamışlar. Ancak, işler yoluna girince İngilizler her zamanki gibi oyunbozanlık yapıp Mollalara verdiği %10 payı vermemeye başlamış. Buna tepki gösteren mollalar ise bu kez;

-"Gâvur icadı şekeri çaya katmak caiz değildir!..." diye hutbe okuyunca İranlılar evlerindeki şekerleri sokaklara döküp çaylarına yeniden hurma ve üzüm katmaya başlamışlar.

Şeker satışlarının durma noktasına gelmesi üzerine İngiliz firmaları zorunlu olarak mollalarla yeniden masaya oturmuş ama bu kez % 20’ye ancak razı edilebilmişler.

Mollaların Cuma Hutbesi bu kez de şöyle okunmuş:

-"Biz size çaya şeker katmayın dedik ama sokaklara dökün de demedik; şekeri, çayın içine atmayın dedik. Gâvur icadı olduğu için şekeri önce çaya batırarak boy abdesti aldırıp arındıracak, ondan sonra dişlerinizle kopararak çayı öyle içeceksiniz."

İşte çayı "kıtlama" denen usulle içmek âdeti böyle çıkmış ve biz de dâhil pek çok ülke Müslümanları arasında yayılmış.

Düşünüyorum da, madem ki gâvur icadı olan şekere boy abdesti aldırıp cünüplükten kurtarınca sorun çözülüyor, öyleyse bu işi otomobil, bilgisayar, TV, cep, vb. diğerlerine de yapalım. Böylece hem sevap kazanmış, hem de hepsini gâvurluktan kurtarıp ehl-i Müslim yapmış oluruz.

Haydi, gene hazıra konduk desenize!

DÜŞÜNEN SÖZLER

•TANRI, iradesini hâkim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hâkim kılmak için TANRI'yı kullanırlar. Giordano BRUNO

•Dininizi doğru öğreniniz, yoksa yaşadığınızı din zannedersiniz. Hz. ÖMER

•Batıl inanış, zayıf kafaların dinidir." PLATON