Sayın Genel Başkanım,

Zatıalinizle birkaç kez, üç-dört kişilik yemeklerde birlikte olduğumuz ve uzun uzun sohbet olanağı bulduğumuz için, zarafetinizi, duyarlı kişiliğinizi, demokrat ve çağdaş yapınızı çok iyi biliyorum.

Siyaseten sizi beğenen olur, beğenmeyen olur, ama “iyi bir insan” olduğunuz noktasında, benim gibi halkımızın büyük çoğunluğunun da tereddüdünün olmadığını düşünüyorum.

Sayın Kılıçdaroğlu,

Çorum’un “havalimanı” ve “demiryolu projesinin çabuklaştırılması” gibi temel isteklerine olumlu yaklaşımınızı daha önce de belirtmiştiniz. Yine sanayileşme sürecinin yeniden canlandırılması konusundaki vaatlerinizi de, bugünkü toplantıda yineleyeceğinizi tahmin ediyorum.

O yüzden, bu açık mektubumun konusu, Çorum’un talepleri ve beklentileri olmayacak.

İddialı bir siyasi analiz yapacak da değilim.

Kendi yaşadıklarıma dayanarak, CHP’nin Çorum’daki konumuna ilişkin bazı değerlendirmelerimi size sunmakta yarar görüyorum.

Sayın Genel Başkanım,

Bendeniz, Atatürkçü, laik, demokrat, çağdaş, uygar çizgisi ile bilinen, “sosyal demokrat” kimliğini her vesileyle ortaya koyan bir insanım. Yönettiğim gazete ise, cumhuriyet değerlerinden ödün vermeden “merkez”de duran, objektif habercilik hizmeti vermeye azami özeni gösteren, Çorum’un yararı-çıkarı noktasında ise -deyim uygun görülürse- “şahin” tavrını kararlılıkla sürdüren, Anadolu’nun en etkili yerel gazetelerinden biri.

Bu nedenle, kamuoyunda “Çorum Milliyetçisi” olarak bilinirim ve bu tanımlama benim için bir gurur vesilesidir.

Efendim,

Merhum Bülent Ecevit’in CHP Genel Başkanı olmasından sonra, 1972 yılında gencecik bir muhabirken, Çorum’da dağılmış durumdaki CHP Gençlik Kolları’nı örgütleme görevi bana yüklendi.

O dönemde Kadın ve Gençlik Kolları, gerek Siyasi Partiler Yasası, gerekse CHP’nin kurultay kararları ve iç yönetmelikleri doğrultusunda, ana kademeden büyük ölçüde bağımsız, ayrı ve güçlü birer organizasyondu. CHP Gençlik Kolları İl Başkanı, İl Yönetim Kurulu’nun doğal üyesiydi, Kurultay’ın doğal delegesiydi. Gençlik Kolları kurultayları, Türkiye çapında ses getirirdi. Çorum’da da, ana kademe kongrelerini aratmayacak derecede çekişmeli kongreler olurdu. Parti içi demokratik yarış yaşanırdı.

Ben, Gençlik Kolları Merkez İlçe yönetimini oluşturarak 22 yaşımda siyasete adım attığım zaman, CHP İl Başkanı, merhum Emekli Albay Hasan Sabuncu, Merkez İlçe Başkanı ise merhum -Çorum esnafının önde gelenlerinden- berber Fevzi Yaza idi.

Parlamentoda Çorum’u, 1969’da seçilmiş olan AP’li 5, CHP’li 1 (Cahit Angın) ve BP’li 1 (Ali Naki Ulusoy) temsil ediyordu.

Demokrat Parti’nin kuruluşunda, özgürlük ve demokrasi vaat eden bu partinin saflarında yer alan Alevi vatandaşlarımız, sonraki antidemokratik uygulamalar karşısında kopmaya başlamışlar, 1960’lı yılların sonlarına doğru ise ağırlıklı olarak Birlik Partisi’nde toplanmışlardı.

Ben CHP çatısı altına girdiğim zaman, partide ağırlığı, aydın kesim, şehirli, eşraf, ticaret erbabı, esnaf ve köylerde yaşayan İsmet Paşa’nın neferlerinin evlâtları oluşturuyordu. Yani Sünni kesim çoğunluktaydı.

Alevi vatandaşlarımız, İsmet Paşa’nın “ortanın solu” söylemi, Ecevit’in “Ne yoksulluk ne baskı, ne ezilen ne ezen, insanca, hakça bir düzen” sloganı ve emekten, demokrasiden yana açılımlarıyla CHP’ye yöneldiler.

1973 ve 1977 seçimlerinin yükü, dağa-taşa “Umudumuz Ecevit”, “Karaoğlan” yazan benim ve arkadaşlarımın omuzlarından geçti.

Alevisi-Sünnisi, kentlisi-köylüsü inanılmaz bir umutla, coşkuyla, heyecan dalgasıyla ve “yeni bir Türkiye” özlemiyle CHP’yi “birinci parti” yaptı.

Çalışma arkadaşım, Avukat Tugay Afat’ın tespitine göre, 1977 seçimlerinde CHP’nin Çorum’da aldığı oyların yüzde 35’i Sünnilerin oyuydu. (Bugün bu oranın yüzde 7’ye kadar gerilediği gerçeğiyle karşı karşıyayız.)

Sayın Genel Başkanım,

Çorum’da CHP’nin Sünni tabanını büyük ölçüde kaybetmiş olmasının, kurumsal olarak partinin ya da partililerin hatalarından kaynaklanmış olabileceğini düşünmek elbette mümkün değil. Zira, 1980 Çorum Olayları ve bunu takip eden 12 Eylül 1980 darbesi, öncesiyle-sonrasıyla pek çok sorunun cevabını kendiliğinden veriyor.

Sonuçlarıyla da, amaçlanan yere varıldığını açık biçimde gösteriyor.

Ama bu, partinin, partililerin, Sünni tabanı yeniden kazanabilmek için yapabilecekleri bir şeylerin olmadığı anlamına da gelmiyor.

Üstelik, Çorum’un birlik ve beraberliği, kardeşliği, toplumsal barıştan güç alarak gelişmesini sürdürebilmesi de, böylesine bir kaynaşmanın sağlanabilmesine bağlı.

(Belirtmeliyim ki, 12 Eylül 1980’i izleyen süreçte siyasi partilerin kapatılmasından sonra, parti yönetiminde hiçbir göreve talip olmadım. İhtilalle düşmüş Gençlik Kolları İl Başkanı olduğumu söylüyorum.)

Sayın Kılıçdaroğlu,

Sizin verdiğiniz mesajlar elbette ayırımsız tüm millete yönelik. Herkesin sağlıklı bir değerlendirmeyle, Türkiye’nin aydınlık geleceği için oyunun yönünü belirlemesi gerekir.

CHP’nin de, Çorum benzeri bazı yerleşim birimlerinde, ifade etmeye çalıştığım espri içinde, daha duyarlı bir yaklaşım içinde olmasına ihtiyaç var.

Bu samimi dost tavsiyesini dikkate alırsanız, eminim ki, CHP’nin Çorum’da yeni açılımlar yapması ya da geleceğe dönük bu kapıları açık bırakması mümkün olabileceği gibi, Çorum’un barış ve hoşgörü iklimine de önemli katkılar sağlayacaktır.

Başarı dileklerimle en derin saygılarımı sunuyorum efendim.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 19 Eylül 2017 tarihinde Ahlatcı Altın Rafinerisi’ni gezmiş, daha sonra verilen öğle yemeğinde de, meslek yaşamında 48. yılına giren Mehmet Yolyapar’ı kutlamıştı. Fotoğrafta, Kemal Kılıçdaroğlu, Mehmet Yolyapar, Ahmet Ahlatcı ve Erdoğan Toprak görülüyor.