İnsan denen varlık birbirine gereksinim duymuş ve topluluklar halinde yaşamıştır tarih boyunca.

Toplu yaşamakla daha bir güvenlik içinde olur, güç birliği yapar, yaşamı kolaylaştıran uygarlık nimetlerinden faydalanabilmesi topluluk içinde yaşamakla mümkün olur.

Birlikte yaşarken de bazı kurallara uymak zorundadır elbet. Birbirini rahatsız etmeden, uyumlu, keyifli bir yaşam sürdürebilmek için.

Birbirinin hakkına saygılı, birbirine zarar vermeyen, diğer insanlara yararlı olmaya çalışan; yaptığı işi bu görüşler doğrultusunda yürüten, duygularının esiri olmayan insanların oluşturduğu toplumlar, huzur içinde yaşayıp gitmekte uygar denen ülkelerde özellikle.

Bu kurallara uyulduğu ölçüde o toplum o derece uygarlaşmış demektir kuşkusuz.

Bu kurallar bozulduğu ölçüde de yozlaşır uygarlıktan uzaklaşır toplumlar.

Ne yazık ki bizim toplumumuzda da bu yozlaşmanın ve her dakika bir örneğine rastlıyoruz. Ve giderek çoğalıyor bu örnekler.

En can alıcı kural tanımazlıklar ise trafikte görülmekte.

Birbirinin yol geçişine saygılı olmayıp “yol benim” zihniyetinde olan sürücülerin, katliam gibi kazalara neden olduklarını ya görüyoruz, ya da televizyonda sık sık izliyoruz. İbret olmalı aslında.

Fakat ne gezer. Şaşırıyoruz gerçekten. Nasıl bu kadar saygısız olunabilir bir başkasının hakkına. Bu kadar hayati bir konuda üstelik. Herkes kendi başına gelmeyecek zannediyor bu kazaların.

Yine başka bir örnek de, basit gibi görünse de bana oldukça ilginç gelen, giysi mağazalarındaki manzara.

Ortadaki giysi tezgahlarından seçim yaparken insanların tezgahları deyim yerinde ise hallaç pamuğuna çevirmeleri. Peşinden de tezgahtar gençlerin harıl harıl o tezgahları düzeltmeleri. Özellikle de bayan reyonlarındaki bu görüntü, emeğin değerini en iyi bilmesi gereken bayanlar tarafından oluşturulduğu için daha da ilginç gelir bana. Nasıl bu kadar saygıdan yoksun, bu kadar empatiden yoksun olunabilir diye.

Bir de denemek için aldıkları bir kucak dolusu giysiyi deneme kabinlerinde bırakmazlar mı? O giysiler tezgahtar gençler tarafından kabinlerden alınıp yerine asılana kadar oralarda kalır. Arayan da bulabilirse bulsun. Şaşılacak bir bencillik.

Özellikle bu ikinci örnek basit gibi görünebilir belki. Fakat bence genel zihniyeti göstermesi bakımından ilginç.Ve bu davranış ve düşünce tarzı ne yazık ki günlük yaşamın her alanında kendini bu şekilde göstermekte. Tıpkı parkları “çöpçülerin işi ne, temizlesinler” diyerek rastgele kirletmek gibi. Empati noksanlığı, kendini karşısındakinin yerine koyamama noksanlığı yani.

Bu saygı noksanlıkları da insanlar arasındaki ilişkilerin bozulmasına, mutsuz insanların çoğalmasına neden olmakta sonuçta.

Elbet bu davranış bozukluklarının nedeni, çocuklar eğitilirken gerek ailelerce, gerekse ilk okul öğretmenlerince bu konular üstünde yeterince durulmaması ve ayrıca büyüklerin örnek davranışlar sergilememesi olsa gerek. Ağaç yaşken eğilir elbet.

Ülkenin başında bir yığın sorun varken bunun da yeri mi denmesin lütfen. Zira “uygarlıklar ayrıntıdır” sözünü de unutmamalıyız.